İlk önce sizi tanıyalım. Muharrem Aksan kimdir?

1974 Merzifon doğumluyum. Dicle Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji bölümünden mezun oldum. Çeşitli okullarda çalıştım. Şimdi ise Rehberlik ve Araştırma Merkezi, Özel Eğitim Hizmetleri Bölümünde Psikolojik Danışman olarak görev yapıyorum. Özel eğitime ihtiyacı olan bireylerle çalışıyorum. Zihinsel engelli, otizmli, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, işitme engelli, görme engelli, öğrenme güçlüğü, bedensel yetersizlik, dil konuşma güçlüğü, duygu ve davranış bozukluğu gibi yetersizliği olan bireylerin inceleme, değerlendirme, yönlendirme işleriyle ilgili görev yapıyorum.

Otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, işitme engeli, görme engeli, öğrenme güçlüğü, bedensel yetersizlik, dil konuşma güçlüğü, duygu ve davranış bozukluğu gibi yetersizlikler hangi sebeplerden oluşuyor? Ortaya çıkan problemleri aşmak için neler yapılıyor?

Genetik bozukluklar, doğum öncesi, doğum sırası, doğum sonrası oluşan bozuklar, nörogelişimsel bozukluklar, çeşitli hastalıklar gibi nedenleri var. Bunun yanında sebepleri hâlâ tam bilinmeyen bozukluklar da var. Her geçen gün engelli bireylerin sayısında artış oluyor. Bunda kanımca genlerin bozulmasının etkisi de bulunmaktadır. Şehirleşmenin bozucu etkisi, bunun için de daha sağlıklı çocukların doğup büyüyeceği kırların boşalması, hazır gıdalardan tutun çevre kirliliğine kadar çok fazla sebep bulunmaktadır. Bu yetersizliklerin en etkili ilacı  özel eğitim… Her bireyin ulaşabileceği, kapasitesini aşabileceği bir üst sınır vardır, özel eğitimle bu özel çocuklar da başarı yakalanabilir. Kimi birey için özbakım beceresini kazandırmak başarı iken, kimi birey için okumayı öğretmek başarıdır. Önemli olan özel bireyin ihtiyacı nedir, kapasitesi nedir, ona göre eğitimini biçimlendirerek onun yaşama tutunmasını sağlamaktır.

Çocuklara konulan tanıların birçoğu problemli. Yani çocukta bir farklılık sezdiklerinde kendi literatürlerinde yoksa çocuk anormal karşılanıyor. Bu bir nevi çocuğun önünü kesmek değil midir?

Hastanelerde doktorlar çok kısa süre içinde tanı koymak zorunda kalıyorlar. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin hazırlamış olduğu belli aralıklarla çıkan tanı ölçütleri başvuru kitabı var. En son çıkan DSM-5’e göre tanı ölçütlerini karşılığına gelen tanılar verilmektedir. Normal düzeydeki çocuğa bir tanı verilerek engelli raporu çıkarıldığına çok şahit oldum. Mesela çocukta konuşma  problemi var ya da farkedilmemiş duyu bozukluğu var, belki de iletişim sıkıntısı var. Yapılan testte çocuğun düşük puan alması tek başına baz alınarak yanlış tanılar konulabiliyor. Özellikle son zamanlarda kişilerarası ilişkilerde zorluk yaşayan ve iletişim bozukluğu çeken çocuk ve gençlerin tanı alıp, engelli raporu düzenlendiğine şahit olmaktayım. Otizmli olduğu bariz bir şekilde belli olan çocuğa uzun süre zihinsel engelli tanısı konulduğu gibi, kişilik bozukluğu olan bireye de test puanı düşük olduğu için farklı tanılarla  engelli raporları verilmektedir. Normal olup da zihinsel engelli tanısı almış işe giremeyen, askere gidemeyen ve hatta dükkanı kapatılan yetişkin bireylere de rastladım. Yaramazlığından başka bir şeyi olmayan hareketli çocuğa verilen dikkat eksikliği hiperaktivite tanısı ile birlikte verilen ilaçlar, ileride askerlik gibi mesleklere alınmamasına sebep olabilir.  Normal düzeyde olduğu halde zihinsel engelli tanısı almış çocukların yaşları büyüdükçe, bu durumdan rahatsız oluyorlar ve tepki göstermeye başlıyorlar. Çünkü o etiket yapışıp kalıyor. Okulda kendisine farklı muamele yapılmasından da rahatsız oluyorlar. Test ortamı, çocuğu etkileyebiliyor. Testörün etkisi, çocuğun içinde bulunduğu hal, uygun testin uygulanmaması  gibi sebeplerden dolayı yanlış tanı konulabiliyor. Bunun yanında iletişim problemi ya da kişilik problemi olan çocuklar düşük puanlar alabiliyor. Mümkün mertebe farklı araçlar da  kullanılmalı ve inceleme titizlikle yapılmalıdır. Tek bir testten yola çıkılarak zihinsel engelli tanısı almış çocuklar var. Sonradan düzeltilenler olduğu gibi, sürekli raporu alarak öylece kalan normal bireyler de bulunmaktadır.

Peki bu çocuklara verilecek eğitim nasıl olmalıdır? Verilen eğitimler yeterli midir?

Eğitim verilmeden önce çocuktan bir performans alınır. Şuna bakılır; yapabildikleri nedir,  halihazırda öğrendiği neler var, çocuğun ihtiyacı olan, öğrenmesi gereken davranışlar ve bilgiler neler? Önce bu ortaya çıkarılır. Verilecek eğitim buna göre yapılır. Mesela otizmli bir çocukta önce göz teması kurulmasıyla işe başlanır. Bu başarıldıktan sonra yüze bakıp, jest ve mimikleri kavraması gerekiyor. Sonra diğer basamaklar gelir. Çocukla çalışılırken özel eğitim öğretmeninin becerisi çok önemlidir. Becerikli bir özel eğitimci, ihtiyacı olan çocuk için çok büyük bir şans. Bunun yanında çocuğa tanı konulduğunda, doktor ya da diğer sağlık görevlileri tarafından çocuğun tanısı ile ilgili kesinlikle orada bilgi verilmelidir. Hatta bir eğitim programı açılıp aileye, çocuğa nasıl davranılacağını, onu nasıl eğitebileceklerini, günlük yaşam becerilerini sürdürebilmesi için gerekli davranışların nasıl kazandırılacağı öğretilmelidir. Eğer bu yapılmış olsa, devletin bu çocuklar için harcadığı para azalacaktır.

Özel eğitim sürecinde ise öğretmen için zamandan tasarruf edilecek daha hızlı ilerleme sağlanacaktır. Ailelerin birçoğunun, daha çocuğuna ne tanısı konulduğundan bile haberi yok. Zihinsel engelli tanısı almış çocuğu için ailesi, “sadece konuşma problemi var çocuğumda başka hiçbir şey yok” diyebilmektedirler. Özel eğitim öğretmenlerinin, özel eğitim kurumunda çalışanların çok iyi yetiştirilmeleri gerekiyor. Alanla ilgili olan akademisyenlerin sahada olmaları, araştırmalarını öğretmenlerle paylaşmaları ve onlarla beraber çalışmaları yerinde olur. Özel rehabilitasyon merkezlerinde çalışan özel eğitimcilerin de ciddi eğitimlerden geçirilmesi, zaman zaman eğitimlerine devam edilmesi gerekiyor. Ama bence en önemli olan şey, ailenin bilgilendirilmesi ve eğitilmesidir. Maddi, manevi, zaman, para gibi birçok şeyden tasarruf sağlanacak ve bu çocukların daha iyi eğitilmesi sağlanacaktır. Böylece özellikle ağır düzeyde engeli bulunan çocuklara özbakım becerilerinin kazandırılmasında, günlük yaşam becerilerinin kazandırılmasında ailenin daha büyük katkısı olacaktır.  

Bunun yanı sıra bilindiği kadarıyla  özel eğitime muhtaç çocukların sayısında büyük artış var. Özellikle otizmin görülme sıklığı çok arttı. Kırmızı alarm verilmesi gereken otizmi merkeze alırsak bunun yanında özel öğrenme güçlüğü, dil konuşma bozukluğu ve zihinsel engelde de bir artış var.

Bu çocuklar için devletin ne gibi desteği bulunmaktadır. Bu destek yeterli midir?

Devlet tarafından, şartları uygun olanlara maaş verilmektedir. Araç alımı, vergiden muaflık, faturalarda indirim, ücretsiz ulaşım gibi desteklerin yanında eğitim alanında özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde bu çocukların alacağı eğitimin ücreti, devlet tarafından karşılanmaktadır. Çeşitli engel grubuna göre okullar açılmış olup, bazı okullarda özel eğitim sınıfları bulunmaktadır. Ayrıca okullarda destek eğitim odalarında birebir eğitim verilerek bu çocuklara hizmet sunulmaktadır. Ancak özel kurumlardaki eğitim süresi yeterli değildir, haftada iki saat bireysel eğitim kısmını devlet karşılamaktadır. Daha yoğun eğitim alması gereken otizmli çocukları düşünecek olursak, bu süre yetersiz kalmaktadır. Okullarda açılan özel eğitim sınıfları için ise yer olarak genelde okulun en kötü sınıfları verilmektedir. Yine buralarda işin uzmanı olan özel eğitim öğretmeni yerine genelde ücretli öğretmenler ders vermektedir. Maddi anlamda devletin desteği büyük ama daha profesyonel yaklaşan özel eğitimcilerin sayısının artması önem taşımaktadır.

Çocuklara psikolojik danışmanlık yapıyorsunuz. Ne gibi problemlerle karşılaşıyorsunuz?

Anne-baba ne kadar mükemmel olursa olsun bazen hiç ulaşamayacakları çocukları olabiliyor. Her şey kitabi bilgilerle yürümüyor. İyi niyetli, sevecen, ilgili ama çocuğunun problemleri karşısında aciz kalmış aileler görüyoruz. Bunun yanında basit nedenlerle ilaca başlatılmış, yan etkilerinden dolayı zorlanmış çocuklar da  var.

Öfke kontrolü, davranış problemleri, duygu durum bozuklukları gibi problemlerle rehber öğretmeni bulunmayan okullardan gelen öğrencilere de psikolojik danışma yapmaktayız. Özel eğitim incelemesi için gelen çocuklarda gördüğüm bir psikolojik sıkıntı varsa ayrıca danışmaya alıyorum, aileye de danışmanlık hizmeti veriyorum. Pandemi döneminde evde kapalı kalan çocuklar çok fazla TV, tablet, telefona maruz kaldılar. Ailelerde bundan kaynaklanan birtakım şikayetler var. Otizmli olmadığı halde otistik belirtiler gösteren çocuklar ortaya çıktı bu sebepten dolayı.

Öğrenme güçlüğü tanısı almış birçok çocuk ve gençte başka sıkıntıların olduğunu tespit ettim. Çoğunun otizmden dönmüş gibi bir hali var. Ailesinden çocuklukların hikayesini dinlediğinizde bu tür belirtilerin daha önceden varolduğunu görüyorsunuz. Ayrıca öğrenme güçlüğü tanısı almış birçok çocukta da Asperger Sendromuna rastladım. Bunların içinde şizoid kişilik bozukluğu olanlar da var.

Uygun gördüğüm her çocuğa Goodenough-harris bir insan çiz testi uyguluyorum. Bu test, basit bir zeka testi olduğu kadar, çocuğun ruh hali hakkında da bana fikir veriyor. Çok agresif bir çocuğun çizdiği resimle çok sakin bir çocuğun çizdiği resim aynı olmuyor. Daha fantastik çizim yapan çocuklar olduğu gibi, zeka seviyesinden beklenmeyen çizimler yapan çocuklar da var. Sözel ifade yeteneği düşük çocuklarda çok fazla ayrıntı yok, anlama kabiliyeti yüksek çocuklarda, çizim basit olsa da harika ayrıntılar çıkıyor. Uygulanacak zeka testi öncesi, testör arkadaş için çocuğun tanılanmasında kullanılacak bilgiler ortaya çıkıyor bu resimlerle.

Özel eğitime muhtaç çocukların sayısında artış var dediniz. Bunu engellemek ya da en aza indirmek için neler yapılabilir?

Öncelikle bu sistem çapında ele alınması gereken bir konu. İnsan hayatı dünya görüşüne göre şekillenir. Dünyada var olan, yaşanan her ne varsa insanı etkiler. Denilir ki Moğol katliamları sonucunda dünyada iklim değişmiş. Dünya ortalama sıcaklığı bile düşmüş. İnsanı da tükettiği gibi dağı taşı tüketen, tabiatı bozduğu gibi insanı da bozan materyalist-hazcı anlayış beraberinde genetik kodlarımızı da bozmuştur. Çocuğun mizacını, fiziksel durumunu, ruh sağlığını etkileyen o kadar çok etmen var ki, hepsini kontrol altına alıp sağlam çocuklar yetiştirmenin adı insanı insan yapan İslâm medeniyetidir aslında. Bozucu etkileri bozacak, sonradan bozulanı tamir edecek, dünyayı ahirete bakan yönüyle cennete çevirecek bir medeniyet gerekiyor. Sadece kitabi bilgilerle düzeltilebilecek bir şey değil bu. Tedbirler ister istemez yetersiz kalmaktadır.

Kadim bilgilere baktığınızda Marifetname’de görebilirsiniz, bir insanın hem bedenen hem ruhen sıhhat şartları ortaya konulmuştur. Çocukların da sıhhatli olabilmesi için daha en baştan evlilik hallerinden sırasıyla tedbirler alınmaya çalışılmıştır. Bugün kocakarı adeti diye bilinen bir çok şey aslında önemli ama terkedilmiş uygulamalardır. Gelişim geriliği olan çocuklara uygulanan, yeni keşfedilmiş güya bilimsel birtakım özel hareketler programı görmüştüm. Halbuki kocakarı adeti diye bilinen şekliyle, bizde zaten var olan bir uygulamadır bu. Çocuğun daha ana rahmine düşmeden alınması gereken tedbirleri ortaya koyan bir medeniyet anlayışımız var ki önce bunun kurulması gerekiyor.

Teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.

Aylık Baran 9. Sayı