Dr. Hakkı Açıkalın’ın yeni romanının ismi: Âfât. Cinius Yayınları tarafından yayınlanan roman, eğer bir kategoriye sokmak gerekirse, “fantastik kurgu” olarak değerlendirilebilir. Ancak bu türdeki benzerlerinden farkı, kurgusunun zaman ve mekândan ziyade karakterlerde şekillenmesi diyebiliriz. Yâni Açıkalın’ın kurguladığı mekân tanıdık bir mekân olabilir, zaman herhangi bir zaman olabilir, ancak karakterler sıradışıdır, hayalîdir, fantastiktir… Roman, hayâlinize kalmış bir zaman ve mekânda, bir adamın (kurt adamın insana dönüşümü gibi!) inandığı değerler uğruna kendini fedâ edişini anlatmaktadır. Şöyle diyor Açıkalın “Önsöz mahiyetinde”:
- “Bir cenaze taşıyıcısının edebî kimliğini, onu hiç tanımadan açımlamak ne kadar mümkündür? Hele bir kefen terzisininkini? Bu romanın kahramanlarından biri ve belki de en gizemlisi bu kişidir. Fakat ne adını biliyoruz ne de romanda bu karaktere rastlıyoruz. Cache-cache oynayan bir varlıktır. Onun evrenine doğru sürüklenmek istemiyorsanız kendi kefeninizi kendinizin dokumanızı teklif ediyorum. Tutkunuzu sınamak isterdim, size ulaşma zorluğum olduğu için deneklerimi kendim seçtim. Ruyânızda annenizi öldürüp yaktığınızı, vebadan ne kadar korktuğunuzu biliyorum fakat boynunuzda keskin bir hançer gibi dolaşan 600 kanatlı cinnetin sizi gezdirdiği masal âlemlerinin hiçbirinden haberdar değilim. Kendime almak istediklerim arasında kimlerin hak sahibi kimlerin sahtekâr olduğunu da bilmiyorum ve üstelik böyle bir hüküm vermeyi de doğru bulmuyorum.”
Romanın konusu, aslına bakılırsa Dr. Hakkı Açıkalın’ın şimdiye kadar yazdıklarına âşina olanlar için, kısa ve nettir: “Devrim”… Roman kahramanını takdim ederken bunun ipuçlarını da veriyor Açıkalın:
- “Bu romanın kahramanı Âfât –kendi ifadelerinin bir hülâsası olarak-, hayatını ve gençliğini insanların ama özellikle de bir halkın mutluluğuna, özgürlüğüne, onuruna ve başarısına adayan bir efsane adam. Bu uğurda bir gözünü yitiren, vücudu sayısız yaralarla ve kurşunlarla dolu olan bir servet. Ölümle simbiotik bir hayatı var. O bir mitos, bilâtevazu bir filozof, ruhunun peşinden giden bir kurt. Tabiatın en büyük dostu. Sabır küpü. Kimselerin kategorize edemeyeceği cinsten bir militan. Âfât; Arabî “Âfet” (felaket) kelimesinin çoğulu. Bu Âfat ise felâketlerin üzerine giden bir Âfât.” (s. 7)
Romanda dikkati çeken önemli bir nokta da, bu şehir-devleti “en güzel şarkı söyleyenler”in yönetmesidir. Büyük şarkıcı Kreon, bu şehir-devletin başındadır. Kreon, Âfât’ın babası zannettiği kişidir ve Âfât şehri yönetecek kişinin seçildiği şarkı yarışmasında, Kreon’dan intikamını almıştır. Gerçek, Kreon’un bir kurt adam olmasıdır. Bilinmeyen gerçek ise Âfât’ın da kendisiyle mücadele eden bir kurt adam olmasıdır. Halk, zalim Kreon’un ölümünden sonra Âfât’ın yeni efendi olmasını coşkuyla karşılar fakat asıl mücadele, Âfât’ın en zirveye çıktığı ânda başlar.
Kitabtan, klasik kurt adam masalı beklentilerini boşa çıkaran bir iktibasla yazımızı noktalayalım:
“-Sen ağzına gelen her şeyi söylüyorsun Âfât. Neden canavarlarmışız?
- Çünkü kurtlara dönüşüp insanları öldürüyoruz.
- Evet, doğamıza ve ihtiyaçlarımıza uygun olarak böyle yapıyoruz. Eğer doğamız bunu emrediyorsa ve bu kötüyse, içgüdülerimiz ölümcül ise, kendimizi suçlamamızın ne anlamı var?
- Ayakta duramayan kelimeler. Herhangi bir insanî varlıktan çok daha şeytanîyiz.
- Hayır. Eğer biz şeytanlarsak, bunu yapan doğanın kendisidir. İstersen doğaya da hâkim olan irade diyebilirsin. İnsanlar, kendilerini insan olarak seçmedi. Onların insan olmalarına karar veren irade sayesinde öyle oldular ve bunun farkında oldukları da şüphelidir. Netice itibariyle rafine ve özenli varlıklar olarak ortaya çıktılar. Bir erkek, bir kadını boğazlamak yerine onunla evlenir ve hergün o kadını döve döve helâk eder ve sonunda da öldürür. Zavallı bir şeytanın başını kopartmak yerine hükümdar onu açlığa mahkûm eder. Bir çocuğu derhal katletmek yerine, oyun arkadaşları onu, kendini öldüreceği ana kadar maymuna çevirirler.
- Diskurun ilginç. Bildiğim tek şey, en vahşî insandan daha vahşî olduğumuz.” (s. 203)
Roman çok katmanlı olarak okunmaya müsait; mitolojiden felsefeye, ilahiyattan varlık-varoluş meselesine, mistisizmden masallara kadar uzanan bir genişlik arzediyor. Açıkalın’ın tabiriyle; “kuşkusuz herkes kendi şuur seviyesi ölçüsünde bir şeyler bulacaktır”.
Dr. Hakkı Açıkalın’ı tebrik ediyoruz.