Herşey Beyzboll sopası ile başladı. Aba altından gösterilen mesajların ilgili yerlerde gerekli tesirlerinin gösterilip gösterilmediğini kontrol amacıyla birde ABD terör devletinin dış katliamlarından sorumlu Hillary Clinton tekil şahıs geldi. İktidara yakın bütün uzuvlarla yakın ilişkiye girip bilhassa Cumhurbaşkanı A.Gül’le ve Başbakan T.Erdoğan’la görüşen Clinton, geldiği hızla da geri gidiverdi. Denilen o ki mevzu Suriye ve sonrası imiş ve yine denilen o ki meseleler içerisinde İran’da konuşulmuş ve yine denilen o ki PKK kınanarak Türkiye ile ortak bir “teröre karşı stratejik işbirliği” mutabakatına varmışlar. Lâkin bunlar denilen, ancak görünen ve bilinen o ki; Türkiye üzerine büyük bir operasyon söz konusu. Ve Türkiye’ye dönük dehşet bir kışkırtma ve yıpratma faaliyetleri başlamış. Ve ortaya konulan hedefte belli; ya bölünürsünüz yada İran ve Suriye’ye vurursunuz? İlk işaretler Clinton karısının yuvasına dönmesinden sonra müstemleke yönetme heveslisi ABD büyükelçisinden geldi. “ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Francis Ricciardone’nin bir grup gazeteciyi davet ederek, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın İran’dan gelen silahları terör örgütü PKK ile paylaştığını öne sürmesi büyük tepki çekti.”(hurriyet, 17.08.2012) Ve uzunca bir zamandır sahte tarafın ensest çocuklarının amansız Müslüman düşmanlığı ve AKP tahammülsüzlüğü. Damarlarında ihanet olunca, sahibi kime havla dediyse, bir gür havlar ki, sizde ya ne “radikal-devrimci köpek” deyiverirsiniz.