2021 senesi “ABD ile Çin arasında yeni bir soğuk savaş mı başlıyor?” sorusuna aranan cevaplarla geçerken dünyanın jandarmalığına soyunduğu dönemlerdeki gücü kaybeden ABD, Afganistan’da Taliban’dan okkalı bir tokat yedi. Gücünü Pasifik’e kaydıran ABD’nin korktuğu başına geldi ve Çin-Rusya yakınlaşması Amerikan karşıtı bir güç bloğu hâline dönüştü. Çin’in Tayvan’a, Rusya’nın ise Ukrayna’ya müdahale ihtimali ise sıcaklığını koruyor. Üstelik 2022’de Çin’in Tayvan’a, Rusya’nın Ukrayna’ya aynı anda müdahalesi ABD için bir anda iki tokat yeme riskini barındırıyor.

Çin-Tayvan krizi

1895 yılında Japon İmparatorluğu'na dahil edilen Tayvan, II. Dünya Savaşının sona ermesinin ardından, 1945 yılında yeniden Çin egemenliğine geçti. Mao'nun Komünist güçleri 1949 yılında Çin Cumhuriyeti’ne hâkim olduktan sonra, Çan Kayşek liderliğindeki Çin Milliyetçi Partisi (Kuomintag) üyeleri, Tayvan'a yerleşip 1912'de kurulan "Çin Cumhuriyeti" iktidarının Ada'da devam ettiğini ileri sürerek bağımsızlık ilan etti. Tayvan temsilcileri, 1971'e kadar Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda Çin'i temsil etmişti. Kissenger’ın Çin’i sisteme dahil etme stratejisiyle birlikte 1971’de Çin’in temsili Tayvan yerine Çin Halk Cumhuriyeti’ne bırakıldı.

Pekin yönetimi, "Tek Çin" ilkesini benimseyerek Tayvan’ın kendi topraklarının parçası olduğunu savunuyor. Çin, Boğazı ve çevresindeki askeri varlığının yanı sıra Tayvan'ın dünya ülkeleriyle müstakil diplomatik ilişkiler kurmasına, BM'de ve diğer uluslararası kuruluşlarda temsil edilmesine karşı çıkıyor.

1949’dan bu yana geçen 70 yılı aşkın sürede bu mesele sebebiyle çok sayıda çatışma ve gerilim yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Her geçen gün güçlenen Çin, ABD’nin gücünün zayıflamasını fırsat bilerek Tayvan’a müdahale etmeyi plânlıyor. Tayvan’ın Hong Kong modeliyle Çin Halk Cumhuriyeti'ne katılmasını istiyor. Tayvan ise Çin'in Hong Kong'a verdiği sözleri tutmamasını gerekçe göstererek, böyle bir şeyin müzakeresinde bile bulunmayacaklarını belirtiyor.

Tayvan’ın resmi istatistiklerine göre, Çin savaş uçakları bu yıl 199 günde ADIZ’a yönelik ihlallerde bulundu. Çin’in 15 Haziran'da 28, 5 Eylül'de 19, 16 Eylül'de 9 ve 23 Eylül'de de 24 savaş uçağıyla ADIZ'ı ihlal ettiği bildirilmişti.

Çin savunma harcamalarını hızlandırdı

Çin, savaş uçak ve gemileriyle Tayvan’ın üzerine gitmek için hazırlıklarını kuvvetlendiriyor. Geçtiğimiz aylarda The Economist dergisinde Çin’in savunma harcamalarını hızlandırdığı, hipersonik füzeler geliştirdiği, küresel mali piyasalarda Batı'ya bağımlılığını azaltmaya çalışırken, Batı'nın Çin piyasalarına bağımlılığını arttırmaya çalıştığı yer aldı.

ABD savaş gemileri Tayvan Boğazı’nda

Bu süreçte ABD savaş gemileri de Tayvan Boğazı’nda Tayvan’a destek, Çin’e gözdağı vermek için pozisyon alıyor. Amerikan donanmasından USS Kidd destroyeri ve Munro isimli sahil güvenlik gemisi ise bölgede konuşlandırılmış vaziyette. ABD, herhangi bir savaş durumunda Tayvan'a destek vermeye hazır olduğunu belirtiyor.

Çin: ABD'ye Güvenmeyin

Tayvan'ın ABD ile ilişkilerini geliştirme ve askeri anlaşmalar yapması üzerine Çin'den Tayvan'a “ABD'ye güvenmeyin. ABD'nin kullandıklarını nasıl yüz üstü bıraktığına dair Afganistan'dan ders alın. ABD ile ilişkilerinizi geliştirmeyi ve bağımsız bir devlet olarak tanınma hayallerinizi bırakın. Aksi takdirde sessiz ve hareketsiz kalmayacağız.” çağrısı yapıldı.

ABD Tayvan’ı Tanıyabilir

Birçok devletle diplomatik ilişkileri bulunan Tayvan, BM’ye üye olmadığı için, devletler tarafından resmen tanınmıyor. ABD ise Çin’e karşı Tayvan’ı tanıyabileceğine dair açıklamalar yapıyor.

“İşgal Etmek Kolay Olmayacak”

ABD merkezli National Interest’ dergisinde Tayvan Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan bir rapor üzerine Çin'in Tayvan'ı olası işgaline değinildi. Raporda, Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun, birliklerini, Çin donanmasını ve Çin hava kuvvetlerini içeren ortak askeri tatbikatlarla adayı işgal etmeye hazırlanabileceğinden bahsedildi.

Bakanlığın raporunda, “Milli Ordu, limanları ve havalimanlarını şiddetle savunuyor ve kısa sürede işgal etmek kolay olmayacak. Halk Kurtuluş Ordusu'nun işgal kuvvetleri Tayvan Boğazı'nda mahsur kaldığı için önemli lojistik kısıtlamalarla karşı karşıya kalacaklar. Ayrıca, ABD ve Japon askeri üsleri Tayvan'a yakındır ve herhangi bir Çin saldırısı mutlaka yakından izlenecektir. Ordunun herhangi bir yabancı askeri müdahaleyi önlemek için yedek kuvvetlere ihtiyaç duyacağı gerçeği ayrıca açık bir şekilde görülüyor.” ifadeleri yer aldı.

***

Rusya-Ukrayna Krizi

Ukrayna, 24 Ağustos 1991’de Sovyetler Birliği'nden ayrıldıktan sonra ilk kriz Kırım'daki Karadeniz Filosu'yla ilgili anlaşmazlık oldu. Ukrayna Parlamentosu filonun Ukrayna'nın kontrolüne geçmesi kararını onaylayınca, Rusya, Karadeniz Filosu'nun Moskova'ya bağlı olduğunu öngören kararname imzaladı. 1992 yılında iki ülke Karadeniz Filosu’nun önce ortak yönetilmesi, üç yıl sonra ise paylaşılması yönünde anlaşmaya vardı; fakat 1992’de Ukrayna gemisi SKR-112'nin Odessa'ya gitmesi sonrası gerginlik yaşandı. Ardından 1997 yılında tekrar anlaşma sağlandı ve 2017 yılına kadar Kırım'da kalması ve iki ülke arasında dostluk, iş birliği ve partnerlik öngören bir anlaşma imzalandı. Anlaşma 2008 yılında 10 yıl daha uzatıldı. 2001 yılında Karadeniz'in üzerinde Rus yolcu uçağı düştü ve Rusya, bunun müsebbibi olarak Ukrayna’yı gördü. Rusya Ukrayna’nın uçağı S-200 roketiyle vurduğunu iddia etti, Ukrayna ise iddiaları reddetti. Bu hadisenin ardından kriz hiç durulmadı. 2001 yılına Georgiy Gongadze öldürüldü. Rusya yanlısı Devlet Başkanı Kuçma'nın ses kayıtları ortaya çıktı. Ukrayna’da protestolar başladı, protestolar çatışmalara dönüştü.

Turuncu Devrim

Asıl gerilim ise 2004 yılında Devlet Başkanlığı seçimlerinde yaşandı. Dönemin Ukrayna Başbakanı Viktor Yanukoviç'in karşısına, aday olarak Rus yanlısı "Naşa Ukrayna" Bloğu lideri Viktor Yuşçenko çıktı. Seçim kampanyasında da turuncu rengi kullandığı için çalışması “Turuncu Devrim” olarak adlandırıldı. Yanukovic ülkenin yönetimini ele aldı. Seçimlerde hile ve ihlaller olduğu söylenerek Yuşçenko tarafından seçmenleri sokağa davet edildi ve ayaklanmalar başladı. Ayaklanma hadisesi sonrasında seçimler yinelendi ve Viktor Yanukoviç kazanarak tekrar ülkenin başına geçti.

2013 yılında Yanukoviç, Ukrayna’nın Batı’ya yönelmesini engellemek maksadıyla Avrupa Birliği Ortaklık Anlaşması'nı imzalamadı. Bundan dolayı 21 Kasım’da protestolar başladı. Protestoların ardından Yanukoviç Rusya’ya kaçtı. (Yanukoviç, 2017 yılında da devlete ihanet ile Ukrayna'nın devlet sınırlarının değiştirilmesine yönelik kasıtlı eylemlere ve Ukrayna'ya yönelik saldırılara yardımcı olmak suçlamalarıyla yargılanmaya başladı.)

Rusya’nın Kırım İşgali

25 Şubat 2014 tarihinde Rusya yanlıları Kırım Parlamentosunu basarak Kırım'ın Rusya'ya bağlanması için baskı yaptı. Bu süreçte mitingler, eylemler yapıldı. Rusya yanlısı bir grup tarafından kamu binaları basıldı ve Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamentosu ele geçirildi. Bir ay sonra da Kırım'ın Rusya'ya bağlanması için referandum dikte edildi. 21 Mart 2014 yılında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, "Kırım ve Sivastopol'ün Rusya'ya bağlanması ve yeni federal bölgeler oluşturulmasını" öngören yasayı imzalayarak Kırım'ı ilhak etti.

Kırım’ın ilhakı sonrası Kırım Tatar Türklerine karşı Rus baskısı arttı. Evleri arandı, terör bahanesi adı altında tutuklamalar yapıldı, haksız ve hukuksuz yargılamalar yapıldı, birçok kişinin Kırım’a girişi yasaklandı. Hala hapishanelerde haksız yere tutuklu bulunan binlerce Kırımlı bulunuyor.

Rusya Ukrayna Krizinin Tırmandırılması

2019 yılında yapılan Normandiya Dörtlüsü Liderler Zirvesi sonrası Rusya-Ukrayna krizi tekrar tırmanışa geçti. 2020’de ateşkes kararı alındı ve 2021 yılında mesele tekrar alevlenmeye başladı. Bu yıl krizin ateşlenmesine sebep ise, Rusya’nın Ukrayna sınırına askeri yığınak yapması, Ukrayna’daki Rus yanlısı milis güçlerin saldırıları ve yine geçtiğimiz mart ayında Ukraynalı dört askerin öldürülmesiydi. Bu durum karşısında Ukrayna tedbirleri artırmaya başladı. Rusya ise Kiev Donbas çevresine askeri sevkiyatını artırdı, sınıra 70 binden fazla asker sevk ettiği söyleniyor.

ABD Ukrayna’yı Yalnız Bıraktı

Ukrayna sınırına sevkiyatlara AB ve ABD’den tepkiler geldi, Ukrayna’ya destek yönünde birçok açıklama yapıldı. Fakat Biden’ın Putin ile görüşmesinin ardından işler değişmeye başladı. Batı, Ukrayna’yı Rusya ile karşı karşıya bırakacağının sinyallerini verirken Rusya’nın 2022 yılının başında Ukrayna’ya yönelik bir işgal teşebbüsünde bulunması bekleniyor.

Baran Dergisi 780. sayı