Londra merkezli haftalık haber ve ekonomi dergisi The Economist, faiz artışları ve konut satışlarının gerilemesi nedeniyle küresel bir konut krizinin yaklaştığı uyarısında bulundu. Bu haftaki sayısında küresel bir ev fiyatları krizinin değinen dergi, bu krizin finansal sistemi çökertmese de mali durumu mahvolmuş bir grup insan bırakacağını ve siyasi bir fırtına başlatacağını belirtti. Yazıda “Bugün servetiniz gayrimenkule dayanıyorsa gergin olmanın zamanı geldi. Ev fiyatları şimdi dokuz zengin ekonomide düşüyor. Amerika’daki düşüşler şu ana kadar küçük ama bazı piyasalarda şimdiden dramatik bir boyuta ulaştı” ifadelerine yer verildi.

Kapakları ile çok konuşulan Londra merkezli haftalık haber, uluslararası ilişkiler ve ekonomi dergisi The Economist, bu haftaki sayısında küresel bir ev fiyatları krizinin geldiğini, bu krizin finansal sistemi çökertmese de mali durumu mahvolmuş bir grup insan bırakacağını ve siyasi bir fırtına başlatacağını belirtti.

Dergide konu ile ilgili yapılan analizde ev fiyatlarının yıllarca güvenilir bir şekilde yükseldiği ve ardından pandemi sırasında hızla arttığı hatırlatıldı. Yazıda “Bugün servetiniz gayrimenkule dayanıyorsa gergin olmanın zamanı geldi. Ev fiyatları şimdi dokuz zengin ekonomide düşüyor. Amerika’daki düşüşler şu ana kadar küçük ama bazı piyasalarda şimdiden dramatik bir boyuta ulaştı” ifadelerine yer verildi.

'ÇÖKMÜŞ BİR GRUP İNSAN BIRAKARAK SİYASİ FIRTINA BAŞLATACAK'

Kanada’da ev fiyatlarının şubata göre yüzde 9 azaldığı hatırlatılırken bu çöküşün 2007-2009 dönemindeki gibi küresel bir bankacılık krizine sebep olmayacağı ancak mali açıdan çökmüş bir grup insan bırakarak siyasi bir fırtına başlatacağı belirtildi.

ABD’de ise mevcut evlerin satışları ağustos ayında yıllık bazda yüzde 20 düştü ve yeni emlak ilanları yüzde 13 geriledi. Kanada’da da konut satışlarının bu yıl yüzde 40 düşebileceği belirtildi.

FİYATLAR MERKEZ BANKALARININ KARARLARIYLA TERSİNE GİDİYOR

Analizde ayrıca konut fiyatlarındaki düşüşün büyümeye de zarar verdiği belirtildi. Yazıda dünya çapında konutların yaklaşık 250 trilyon dolar değerinde olduğu ve tüm servetin yarısını oluşturduğu hatırlatılırken, “Bu sermaye yapısı parçalanırken, tüketicilerin harcamalarını kısmaları muhtemel olabilir. Merkez bankalarının faiz oranlarını yükselterek yaratmayı amaçladığı şey daha soğuk bir ekonomi olsa da, çöken güven kendi başına bir ivme kazanabilir” ifadelerine yer verildi.

Yazıda piyasadaki ana sorunun nedeni olarak faiz oranları gösterildi. Amerika’da 30 yıllık konut kredisi faizi bir yıl öncesinin iki katı ve Nisan 2002’den bu yana en yüksek seviye olan yüzde 6,92 seviyesinde. Emlak balonu, faiz indirimleri, nakit teşvikleri gibi politikalar fiyatları önceki yıllarda körüklese de şimdi fiyatlar merkez bankalarının sıkılaşma politikalarıyla birlikte tersine doğru gidiyor.

BORÇ ALANLARIN SATIN ALMA GÜCÜ DÜŞÜYOR

Analizde ayrıca borç alanların satın alma gücünün düştüğü de hatırlatıldı. Bu durumun yeni alıcıların ev satın almasını zorlaştırdığı, talebi bastırdığı ve mevcut sahiplerin mali durumlarını sıkıştırdığı belirtildi. Yazıda önceki yıllarda ayda 1800 dolar ödeyecek birinin alabileceği borç miktarının önceki yıla göre yüzde 33 düştüğü aktarıldı.

Makalede düşen ev fiyatlarının Amerika’da 15 yıl önce olduğu gibi destansı bir mali çöküşe neden olmayacağı belirtildi. Kredilerin 15 yıl öncesine göre daha az riskli ve bankaların sermayelerinin daha güvenilir olduğu belirtildi.

KRİZİN EN KÖTÜSÜ ÇİN’DE

Ancak Güney Kore ve İskandinav ülkeleri gibi bazı diğer yerlerde durumun ABD’ye göre daha kritik olduğu aktarıldı. Bu ülkelerde borçlanmada büyük hızlanmalar görüldüğü belirtilirken bankaların ve finans şirketlerinin büyük kayıplara maruz kalabileceği belirtildi.

Yazıda konutla ilgili en kötü mali krizin Çin’de yaşanacağı belirtildi. Bu ülkede emlak devi Evergrande’nin iflasa sürüklenmesiyle birlikte teslim edilemeyen konutlar ve kredi boykotları gibi pek çok gelişme meydana gelmişti.

Analizde kimi ülkelerde sabit faizli konut kredilerinin ağırlıkta olduğu hatırlatılırken İsveç, Avustralya gibi yerlerde değişken faizli konut kredilerinin yoğunlukta olduğu, merkez bankalarının faiz artışlarının bu kredi sahiplerini borç krizi içerisine sokabileceği hatırlatıldı.

YENİ BİR MEMNUNİYETSİZ SINIF YARATIYOR

Ödemeleri karşılayamayanların evlerini tekrar satmak zorunda kalabileceği belirtilirken siyasi boyutun burada devreye gireceği belirtildi. Yazıda son olarak şu analize yer verildi: “Konut piyasaları zaten bir savaş alanı. Bürokrasi büyük şehirlerde yeni evler inşa etmeyi çok zorlaştırıyor ve bu da arz sorununa yol açıyor. Zengin dünyadaki bir nesil genç, haksız bir şekilde ev sahipliğinden dışlandıklarını düşünüyor.

Kredi maliyetlerinin pahalı olması da yeni alıcıların daha fazla yük üstlenmesine neden oluyor. Mali açıdan savunmasız ev sahiplerinden oluşan yepyeni bir sınıf, memnuniyetsizlerin saflarına katılmak üzere”