Bundan tam 70 sene evvel bugün, 9 Mayıs 1950’de muhteşem bir insan dünyaya geldi. Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nu hepimiz hasretle yâd ediyoruz. Ruhu şâd olsun. Allah rahmet eylesin!
***
Bugün Almanya’nın Potsdam’da teslim olmasının ve II. Dünya Savaşı’nın tamamen sona ermesinin 75. yıl dönümü, zafer günü olarak anılıyor. Potsdam, Berlin’in güneydoğusunda yer alan ehemmiyetli bir kraliyet şehri. Almanlar, Fransa’yı işgal ettikten çok çok sonra teslim oldular ve Almanların teslim olmasının ardından bu şehirde bir konferans düzenlendi. Alman ordusunun en yüksek rütbedeki generaller teslim olma şartlarını burada kabul ederek imzaladılar. Amerikalılar, Fransızların burada olmasını istemediler; savaşın bir parçası olmasına mukabil Fransa onlar için bir ehemmiyet arz etmiyordu. Fransa’nın koalisyonun bir parçası olarak orada bulunma ve anlaşmada söz sahibi olma hakkı vardı. Potsdam’da ABD, İngiltere ve Sovyetlerin liderleri buluşarak bir anlaşma imzaladılar. Bu meselede bugüne kadar radyolarda, televizyonlar, gazetelerde yapılan manipülasyon haberlerle muhatap olduk ve meselenin aslı insanlarla hiç bir zaman paylaşılmadı. Temel maksadlar asla faş edilmedi. 

Bugün Almanya’nın teslim olmasının 75. yılında, son derece özverili ve çalışkan bir toplum olan Alman halkının ekserisinin Nazilerin yanlış politikalarının yanında olmadığını görüyoruz. Almanlar, Fransa’ya karşı savaştı, akabinde Britanya dahil oldu. I. Dünya Savaşı’nın ardından bu ikili Almanya’ya karşı korkunç yaptırımlar uygulamıştı. Almanya’nın savaş sonrasında yaşadığı siyasî, iktisadî ve içtimaî sıkıntıların temeli de ilk savaş sonrası Versay’da imzalanan anlaşmaya dayanıyordu. Almanlar bu sebeple çok öfkeliydi. Almanya, Versay’daki pozisyonunu terk etti; elbette Fransızlarla birlikte Britanya ve ABD bunu kabul etmedi. İkinci savaşın yolu böyle açıldı.

Asıl mesele şu ki, hadislerin iç yüzünden asla insanlar haberdar olamadı. Hep manipülatif haberler yapıldı. Almanlar veya Türkler işin iç yüzünü asla öğrenemezken, İngiliz halkının da konuya vakıf olduğu söylenemez. Bu yalanlar üzerine kurulu bir düzen inşa edildi.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun mücadelesi de yalanlar üzere kurulu bu düzene karşıydı. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan da, bağımsızlıkçı bir şahsiyet olarak bu mücadelenin içerisinde yer alıyor. Ümid ediyorum, CIA ve MOSSAD’ın ona karşı suikast teşebbüsleri asla başarılı olmaz ve Türkiye yeniden bölgenin temel gücü hâline gelir. Elbette bunun yolu da Suriye’de barışın tesis edilmesinden geçiyor. Suriye de yalanlar üzere kurulu manipülatif haberler vasıtasıyla harabeye çevrildi. Suudiler, Suriye, Irak ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu İslâm beldelerini harabeye çevirmek için genç Müslümanları manipüle ediyorlar ve bu işin arkasında İsrail var. Bilhassa Türkiye’yi ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Elbette başarılı olamayacaklar. 

Manipülasyonların üzerinde duruyoruz; söylememiz gerekir ki Almanların teslim oluşunun da, Alman generallerin, Amerikan ordusu karşısında Fransa’nın doğusundan geri çekilmesiyle gerçekleştiği iddia ediliyor. Bu tamamen saçmalık. Dünya tarihî yalancılar tarafından kontrol ediliyor. Bu yalancılar nasıl mağlup edilecek meselemiz bu olmalı. Nasıl oluyor bilmiyorum; ama Türkiye’nin bölgede barışı tesis etmesi bu hususta ehemmiyet arz ediyor. Zor görünse de, Erdoğan ile Esad’ın barışması söz konusu olabilir. Bölgede, Türklerin ve Arapların, hatta insanlığın düşmanı olanların mağlub edilmesi zaruri. Ümid ediyorum Filistin, Siyonist düşmanlara karşı hürriyete kavuşur. Siyonistler, Hıristiyan ve Müslümanların olduğu kadar Musevilerin de düşmanıdır, bir Musevi inanışı değildir. 

Düşmandan korkmuyoruz. Adaletin bizden taraf olduğunu biliyoruz; Allah’ın adaletinden bahsediyorum. Adalet mutlaka tecelli edecek, biz kazanacağız; çünkü korkmuyoruz. Askerî üstünlüğe sahip olan tüm düşmanlarımız korkudan titriyor. Venezüella’da yaşananlar buna misaldir. Ahmak bir grubu göndererek Venezüella devlet başkanını öldürme teşebbüsünde bulunuyorlar. Bu inanılmaz hadisenin arkasında Amerikan hükümeti var. Venezüella’ya saldırmayı arzu ediyorlar; fakat mağlup edilme korkusu sebebiyle buna cesaret edemiyorlar. Korkmuyoruz; düşmanlarımız ise silah üstünlüğüne rağmen korkuyor. 

Mücahidlerin, Amerikan emperyalizminin sembollerinden olan New York’taki Dünya Ticaret Merkezini ve Pentagon’u kendilerini feda ederek, kurban ederek hedef aldıklarını, emperyalizmi nasıl cezalandırdığını unutmayalım. Pentagon, 1945’ten beri emperyalist saldırganlığın merkezi olarak milyonlarca masum insanın kanının akmasına sebep olan kararların alındığı yerdir. Asla kötümser değilim. Bugünlerde koronavirüsü salgınının elverişli şartlar bırakarak bir şekilde sona ermesini bekliyoruz. Çünkü, her zaman söylediğim gibi ağır bir emperyalist taarruz altında olmasına mukabil Venezüella’nın bu salgında bir çok gelişmiş ülkeden daha iyi bir pozisyonda olması, salgın sonrasında bizim için daha elverişli şartların ortaya çıkacağına dair bir misal olabilir. 

Son olarak Şehid Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’na rahmet diliyorum.

Allahü Ekber!
 09.05.2020


Baran Dergisi 696.Sayı