Bir renk olarak Eflâtun’a bakıldığında, ilkin Hükümdarlık rengidir. Eski Roma’da Hükümdarlık rengi olan Eflâtun (mor), aynı zamanda Roma nizamında adaleti temsil eder. Eski Roma ve Bizans İmparatorluklarına (Doğu ve Batı!) Kayser denildiğini biliyoruz. Bu arada Kayser’in ebcedinin 400 olduğunu, “Te” harfi ekseninde Şems ve Taht kelimelerinin de ebcedinin 400 ettiğini hatırlatmak isterim. Şems’in “güneş” mânâsı bir yana, Taht kelimesinin “Alt” ve “Kürsî” mânâsını İBDA Mimarı, “Abdülhakîm Koltuğu” ile ilişkilendirir. Ebced değeri 400 olan Te harfinin “Ölüm Odası”ndaki mânâsına gelince, o da şu:

“Te harfi, Allah’ın Kaâbid-Kısıcı, kısaltıcı, sıkıcı ismi, Esir mertebesi, Kamer menzillerinden Kalbe işaret eder; içyüzü mânâ âlemine, dış yüzü hasselerden, içinde yaşadığımız madde âlemine bakan.”(1)

Eflâtun, diğer bir ifadeyle de mor, Kundalini Yoga’da Tepe çakra veya Taç çakranın rengidir. Kundalini Yoga’daki 7. çakra olan Tepe çakra veya Taç çakra’nın diğer bir rengi ise beyazdır… “7. çakra”, “Çocuk Hikmeti” ile de ilişkilendirilebilir gözükmektedir. Beyaz ise, her şeyden evvel mücerredin rengidir. Büyük Doğu Mimarı Üstad Necib Fazıl’ın İBDA Mimarı’na, “Mücerred fikir istidadı tamam!” dediğini biliyoruz.

Mor (eflâtun), Çarmıh, dolayısıyla da Hazret-i İsa Aleyhisselâm ile de ilgilidir… Eski Roma’da çarmıha gerdirme işleminde kurbana mor bir elbise giydirilirdi… “Çile tacı!”… Tedaisi, “Beyin kontrol(ü): 854: Çarmıh”(2) … Diğer taraftan, Eflâtun, “kızıl renk” üzerinden Erguvan ağacı ile de ilişkilidir. “Erguvan: Güzel ve parlak kızıl renkli bir çiçek: 1258=259: Pranga”… Erguvan ağacının Hazret-i İsâ Aleyhisselâm ile doğrudan ilişkili olduğuna daha evvel değinmiştik.

Erguvan, son dönem İstanbul’un sembol ağacıdır… Ergu-van… Ergu, ercü olarak da okunur. Ercü; kadı veya hâkim mânâsınadır…  Tedaisi, Van kadısı veya Vanlı kadı!

Üstad Necip Fazıl’ın 1978 tarihli “Renkler” isimli şiiri:

“Renkler, mavi, kırmızı, yeşil, erguvan ve mor; / Camlarda, kaybedilmiş Vatanı heceliyor...”

Evet; erguvan, dolayısıyla da mor veya eflâtun, kaybedilmiş vatanı, diğer bir ifadeyle de İstanbul’u heceliyor!

Mor ve ötesi?.. Mor ötesi, yâni amor!.. Amor, aşk mânâsınadır… Tedaisi, sidretü’l-müntehadan sonraki yolculuğun, Cebrail Aleyhisselâm’ın haber vermesiyle birlikte, “Aşk” ile gerçekleşmesi!.. Miraç!.. Gitmek ve gelmek!..  Ruh ve beden beraber!.. “Cebrail” ve İddet müddeti?..

Not: Beyin kanaması!.. Kanama!.. Hacamat!.. Cihad!.. Nefs terbiyesi!.. Sülük!.. Hayat ünitesi veya bitkisel hayat!.. Nebat!.. Secde!.. Miraç!.. Rüya!.. Ledûn ilmi!..  

Bütün zaman “an”da tecelli eder. Bütün zamanda tecelli eden mânâ Allah Resûlü’nde tecelli ettiğine göre, (“Hakikat-i Ferdiyye”), O’nun müddeti de tabii olarak uzatılmış olmaktadır. Bizler belirli bir zaman diliminde yaşıyoruz. “Her zaman diliminde tecelli eden bir mânâ var ve yaşadığımız bu zaman diliminde tecelli eden mânâ nedir ve kimde tecelli etmiştir?” sorusu cevablandırılması gereken bir soru olarak çok önem arz eder. Kıyamet öncesi bir hâl yaşadığımıza göre, bizce “İstikbâl İslâmındır” mânâsı veya müjdesi kimde tecelli ettiyse, -sözkonusu mânâya “Kim” yataklık ediyor!-, “Beklenen” odur ve O gelecek!.. Mânâ veya müjde sahibi Kim ve O’nun iddet müddeti?

“Ölüm Odası”ndan: “HABİBULLAH-Allah Sevgilisi: 88: MÜMEDDED-Müddeti uzatılmış. Gerilmiş olan…”(3)

Not: Allah Resûlü’nün nefs terbiyesi mutlak olduğundan ve yine O’nun zamanı bütün zamana şamil olduğundandır ki, mümedded!.. “Gerilmiş olan” aynı zamanda “gergin” mânâsını da mündemiçtir… Tedaisi,  “Hicri 1440 Gergini!”

“Ölüm Odası”ndan: “Boşnak dilinde, GİYSH-Baba. “Büyük”. (Baba-Baba, ata, ecdat. Gemi halatlarının bağlandığı yer. Ağırlıkların bindirildiği nokta, direk. Manevî rehber: 1005: Tetra-Birbiri ardınca olmak, peşpeşe gelmek… Gad-Gelen, gelici: 1005: Gaden-Yarın, yarınki gün… Vav harfi, Allah’ın Refiu’d Derecati ismi, Yüksek dereceler mertebesi, Kamer menzillerinden “Balık karnı denilen menzile, kuyudan su çekmekte kullanılan urgana işaret eder”: 13: Vav-Tilki eniği, gönül. Genç kız. Evin kapısı. Nur, ışık. Takva): 1088: SEYYİD TAHA. (Kendisinden sonra “Mehdî beklenmeli” denilen Mevlâna Hâlid Hazretleri ve onunla nisbeti, “Ona gelen, ona da gelir” olan Seyyid Abdullah Hazretleri’nden sonra, “Şeyh Büzürg” ve “Şehîd” lâkablı Seyyid Taha Hazretleri)… Süryanice, SHOHO-Suret: 88: EYYÜH-EL VELED-Çocuk. (Üstadım’dan: İnsanlık zincirinin ebediyet halkası / Çocukların kalbinde işler zaman rakkası!”… Mekâne-Kudret, kuvvet, güç. “Allah’ın yaratmasına mahsus bir boşluk olan ve Burçlara hisselerini verirken onlar olmayan ve eksilmeyen Kürsî altı Atlas mertebesi hatırda!”: 116: D’lo Zabno-Süryanice, “Zamansız”… Mekâna nisbetle “Mekâne” yüksekliği, mertebe ve makam yüksekliğidir; zamansız mekân olmaz, çünkü zamanın bir varlık ve bir yokluk temposunda, kalemle yazılanın görülmesi gibi, eşyayla bilinendir. Buna mukabil, mekânsız zaman olur. Burada dikkat edilmesi gereken husus, Arş’tan taayyün eden zamanın, bâtında “süre” ve tabiat âleminde hâdiseler serisi hâlinde saat zamanı olarak idrak edilmesidir; buna nisbetle de, “mekânsız zaman” veya “zamansız mekân olmaz” diyoruz!)… Lâtince, QUIN-Beş. (Allah lâfzının He harfi, zikir harfidir ve ebcedi 5’tir… Hamse-Beş: 705: Habnâme-Rüyâ Kitabı): 88: MÜMEDDED-Gerilmiş olan. Müddeti uzatılmış. (Germe, kısma, uzatma, kısaltma; bunlar, üzerinde durduğumuz “Germe” sözünde, bir durumun farklı ifâdeleridir. Avucumuza aldığımız hamuru sıkınca, parmak aralarından taşması; bir tohumun ileri bir merhaleye, özünü göstermek üzere çatlayarak uzaması; bir gölgenin, aslına nisbetle uzayıp kısalan izâfiliği; bir saatin zembereğinin, daireler hâlinde toplanarak gelecek zamanda işleyici bir potansiyel olması ve gerginliği sona erdiğinde de uzunluğunun artıp eksilmemesi… “Bütün hayat bir ândır!” dediğimizde, hayatın, sabit bir görünmez nokta olan Kaderimizin açılışı, hâlini idrakimizde, hep bu “Germe” işi… İçinde yaşadığımız dünya âlemi de, Berzah’ta tecelli eden Allah’ın isimlerinin zuhur sıkıntısından değil mi? Hani, Dünya işlerinde, “Kün” emrinin bulunmayışı, dahlinin olmaması gibi… Herşeyi müntehasında kendine bağlayan Bâtın’ın, kalb ritminde, içyüz ve dışyüze doğru bir gerginlik?): 88: FEZA-Arttıran, ziyâdeleştiren. “Mekân”. (Hicri 1400, hem bâtın, hem zâhir mânâsıyla, galibine tâbi olarak anlaşılıyor; gerçekleştiği ânda ki, açılan o gerginliğin içindeyiz!)… Almanca, FOB-Ayak, “Yürüyen”. (Balık Burcu, unsuru su, tabiatı Soğuk-Nemli, türü Birleşik, yıldızı “Müşteri-Tâlib”, vücutta tesir yeri Ayaklar, cinsiyeti “Dişi-Kabul edici”, simya’da Yansıtma safhası… Simâk: Arabça, “Simmah”; “gümüş ay, tarik”. Balıklar… Simak: Başak takımyıldızı. Yükselten… Başak Burcu, unsuru Toprak, tabiatı Kuru-Soğuk, türü Birleşik, yıldızı “Utarid-İkizler”, vücutta tesir yeri “Bağırsaklar”; Zat-ül hareke, zatıyla hareketli, cinsiyeti “Dişi-Kabul edici”, simya’da Damıtma safhası; kendisine faydalıyı emen, zararlıyı defeden): 88: İNCİLÂB-Celbedilme, çekilme. Sürülüp götürülme. (İngilizce, Stretch-Germek: 1076: Hlam-Süryanice, Rüyâ görmek)… TAG-I SAGİR-Yıldızım. (Tag-Dağ. Damga. Mühür. “Derviş Muhammed-442 mührü: 1400: Hicri yıl”… Sagir: Çocuk. Küçük): 702: AHMAS-Beşte birler. (Seyyid Taha Cizro; kök, Seyyid Fehim Arvasî + Esseyyid Abdülhakîm Arvasî “Üçışık” + Necib Fazıl Kısakürek + Salih Mirzabeyoğlu)… Süryanice, D’LOR KUŞORO CQOLO-Bomboş Devir. (Yevmiye: “Bomboş Devirdeyiz!”… Üstadım: “Allah’tan lütfedeceği mucizeyi bekleyiniz!”… Sırtüstü yatarak değil: Bu garantiden senin hissen ne olacak ona bak!): 702: ZEBB-Vahşî Sığır. (Sevr-Boğa: 706: Havk-Halka denilen yuvarlak; derinlik, akıl, zekâ… Fikir Kahramanı: 706: Aktör… İngilizce, Tighten-Germek: 1873= 874: İbda-Kârı tamamen kendisine kalmak üzere, birisine sermaye vermek).(4)

Yukarıda “Ölüm Odası”ndan bu kadar uzun bir alıntıya niçin yer verdik? “Eflâtun-u ilâhî” mânâsı üzerinden “Ölüm Odası” sahibinin şu anki, (fenomenolojik olarak, “şimdi ve burada!”), hâlihazırda içinde bulunduğu durumu veya hâli daha iyi anlamamıza imkân tanıdığından dolayıdır ki, bu denli uzun bir alıntıya yer verdik. İnşallah edebe mugayır bir durum hâsıl olmamıştır. Doğru söylemek gerekirse, söz konusu alıntı, “Ölüm Odası” sahibinin ne dediği veya ne demek istediğinden ziyade, bizim oradan mevzumuzla ilintili olarak ne anladığımızı yansıtan bir durumdur. Elbette doğru anladıysak İBDA’nın, yanlış anladıysak da bizim hatamız olarak değerlendirilmesini umuyoruz. Özetlersek, içinde bulunduğumuz zaman dilimi, “Yeni Dünya Düzeni: Başyücelik Devleti”nin  “kurucu irade”si olarak belirecek Başyücemizin, (Ümmetin Başyücesi!), “bekleme müddeti”ni yaşıyoruz.
 
Dipnotlar
1*http://www.barandergisi.net/olum-odasi-b-yedi/olum-odasi-b-yedi-kist-bend-i-din-393-h3827.html
2*http://www.barandergisi.net/olum-odasi-b-yedi/olum-odasi-byedi-beyin-kontrol-4-h167.html
3*http://www.barandergisi.net/olum-odasi-b-yedi/olum-odasi-b-yedi-konusan-kedi-h4454.html
4*http://www.barandergisi.net/olum-odasi-b-yedi/olum-odasi-b-yedi-hicri-hicri-1400-gergini-399-h4019.html


Baran Dergisi 592. Sayı