Kız erkek karışık yurtlardan içerisinde yer alan bar ve plajlarına, toplu fuhuş partilerinden, akla hayale gelmeyecek sapkınlıklara, LGBT ve PKK destekli eylemlerinden dine, kültüre ve tarihe düşmanlıklarına varan kadar memleketimizde haşere üretim yuvası olan Boğaziçi Üniversitesi’nde skandallar bitmek bilmiyor.

Boğaziçi Üniversitesi’nin Kilyos kampüsü her türlü ahlâksızlığın merkezi durumunda. Ormanın içinde barın ve plajın olduğu hazırlık kampüsü, okulu kazanan öğrencilere başlar başlamaz bu memleket ile alakası olmayan “Boğaziçili” kimliğinin kazandırıldığı yer. 2015 yılına kadar kız-erkek karışık olan yurtlar (ki odalarda kız erkek beraber yatıyordu) her ne kadar ayrılmış olsa da gayrimeşru birliktelikler sürüyor. Öğrencilerin kendi aralarındaki bu rezaletler bir yana; içerideki hocaların taciz-tecavüz skandallarının dışarıya yayılmaması için de Boğaziçi Üniversitesi’nin eylem yapmaktan eğitim öğretime vakit bulamayan hocaları, öğrencileri hiçbir yerde barınamazsınız, iş bulamazsınız, referansınız olmaz diye tehdit ediyor.

Yetkililerin acilen bu bataklığa el atması ve tasfiye etmesi gerekiyor.

2014 Boğaziçi Üniversitesi mezunu ve İstanbul Üniversitesi öğrencisi Enes Gündoğdu, Kilyos kampüsünde yaşananları Baran Haber’e anlattı.

Her türlü cinsel birlikteliğin, üniversitedeki geniş serbestlikten kaynaklandığını bundan dolayı da taciz ve tecavüz olaylarının yaşanmaya başladığını aktaran Gündoğdu, “Kilyos’un ortamı, ormanın içinde bir yer. Hükümet müdahale etmeden önce kız-erkek yurtları karışıktı ve kızlarla erkekler aynı odalarda kalıyordu. İçip içip geliyorlar ve her türlü cinsellik de yaşanıyordu. Her an cinsel ilişkiye girmeye müsait alanlar olması dolayısıyla bu durum tecavüz hadiselerini de beraberinde getirdi. Tecavüz olaylarında kadınların bunları ifşa etmemelerinin sebeplerinden biri “cinsel özgürleşme”nin verdiği rahatlık. Bir nevi tecavüz norm haline gelmiş vaziyette. Kendilerine her şeyi yapmayı hak gören erkekler de ‘Zaten her gece bir erkekle sevişiyorsun benimle de bir kere yatsın ne çıkar’ düşüncesiyle hareket ediyor.” diye konuştu.

Tecavüze uğrayan da duyarsız

Üniversitedeki birçok “seküler/modern kadın” için cinsel ilişkinin normal bir şey olduğunu söyleyen Gündoğdu, “Şahit olduğum olaylardan biri şu: 6 kişilik odalarda kalınıyordu ve kızın rızası dışında ilişkiye girildi. Burada tecavüz şiddet içermediyse, bunu görmezden gelme eğilimi yüksek oluyor. Seküler kadınlar ya direnmiyor ya da ifşa etmiyor. Bir nevi kadınlar da bu duruma duyarsızlaşmış durumda. Bütün yılını orada geçireceğin için bir mahalle baskısı da var. Ayrıca feministlerin düşündüğü gibi taciz ve tecavüzlerden sonra hayatları mahvoldu gibi bir durum da söz konusu değil. Haliyle bu durum erkekleri de cesaretlendirdi. Üniversitenin güneyinde rahip okulu olduğu için oradaki yurtlar karışık değil ve bu olaylar bu kadar yaygın değil. Fakat Kilyos’un ortamı buna müsait. Ayrıca ‘sol’ mahallede çok büyük bir tecavüz kültürü var. Bu da seküler serbestlikten geliyor. Özellikle bu kadın ‘feminist’ duyarlılığı yüksek, yani bu olayı bir onur meselesi haline getirecek duyarlılığa sahip değilse, gerçekten görmezden geliyor.” dedi.

Akademisyen Taylan Acar birçok taciz olayının faili

Boğaziçili öğrencilerden biri de sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımda Boğaziçi Sosyoloji Öğretim Üyesi Taylan Acar’ın öğrencilere karşı birden fazla taciz olayının faili olduğunu iddia etti. Acar’ın da bölüm tarafından korunduğunu, tacizlerinin üstünün örtülüp Almanya'ya kaçtığını, 1 yıldır ders vermediği halde hâlâ Boğaziçi'nden maaş aldığını söyledi.

Bu hadiseye ilişkin ise Gündoğdu “Taylan Acar’ın bu kadar gizlenmesi de tamamen ‘sol’ dayanışmayla alakalı. Kilyos’tayken henüz öğrenciler o kadar politikleşmiş değildi. Orada sümen altı edilmesinin psikolojik sebepleri var. Taylan Acar’da ise bu durum politik. Boğaziçi, ‘hükümetten müdahale var, biz içerideki problemleri dışarıya yansıtmayalım, üniversitenin ismi çıkmasın’ diye düşünüyor. Hocaların skandallarını ifşa edenler ‘referansınız olmaz, hiçbir yerde barınamazsınız’ denilerek tehdit edildiği için de akademisyenlerin tacizleri çok fazla ifşa edilmiyor.” dedi.

Üniversiteler ne yetiştiriyor?

Üniversitelerin bir memleketin kültür merkezi, memleketi ideal bir topluma sevk edecek müessese, milli şuuru hareketlendirmesi, manevi duyguları beslemesi ve o devletin dini üzere şekillenip şekillendirmesi, inşa ve ihya edici bir müessese olması gerekirken; tüm bunların tersine idealsiz, dinsiz ve ahlâksız nesillerin yetişmesine vesile oluyor.

Bu üniversitelerde dini ve ilmi şuurları uyanmayan, estetik zevkleri yerine şehvetlerinin kölesi olan fertler, topluma fayda değil zarar getirir ve getiriyor. Erkeklerle kadınları yatak odalarına kadar bir arada tutan, nefsani arzularının kölesi haline getiren üniversiteler de topyekûn değişmeden, inkılâb çapında hamlelerle düzeltilmeden evlatlarımızı teker teker kaybetmeye de devam edeceğiz. Toplumu ile hiçbir alakası ve aidiyet duygusu kalmamış nesiller ise, konuşulan her şeyden daha fazla millî güvenlik meselesidir!

Haber: M. Taha İnci