Üsküdar’da bulunan Balaban Tekkesi Kültür Evi, geçtiğimiz yıldan bu yana “İbn-i Arabi Okumaları” adı altında düzenlenen seminerlere ev sahipliği yaptı. İbn-i Arabi Hazretleri’ne ait Fusus-ul Hikem’den okunan fasıllar Prof. Hamit Er nezaretinde dinleyicilere sunuluyor. Seminerlerin ilkinde Prof. Er, 26 bölümden oluştuğunu hatırlattığı Füsus-ul Hikem’den “Hz. Yakub peygamberde ruhaniyet” faslını dinleyicilerine yorumladı.

Din ve Ruhbanlık
“Din”in iki ayrı halde tanımlandığını ifade eden Prof. Er, bunlardan ilkinin “Allah’ın katındaki semavi, vahiy kaynaklı, ikincisinin yarattıklarının katında makbul karşılanan din” olduğunu belirtti. Dinin Kur’an’da beş farklı mânâda yüzden fazla yerde geçtiğini hatırlatan Er, “bu beş ayrı mânâ, “borç, gidilen yol, hesap günü, yemin, söz anlamına gelmektedir. Hak katında din İslâm’dır. Teslimiyet demektir. Şeriat itaat edilen ve teslim olunandır.” şeklinde konuştu.

Prof Er, Hristiyanlıkla birlikte ortaya çıkan ruhbanlık hakkında ise şu yorumda bulundu: “İsa Peygamberle Allah Resulü arasında geçen uzun zaman dilimi fetret(bunalım) dönemi olarak geçti. Bu dönemde ortaya çıkan ruhbanlar, Hakk’a yakın olmak adına toplumda öne geçtiler. Bu insanlardan çoğu dine aykırı şeyler uydurdu ve sapkınlığa yol açtılar. Ancak bu ruhbanlardan çok azının söz ve fiilleri makbul ve saygın karşılandı. Onlar, kendi söylediklerine uyan insanlar oldukları, doğru niyet taşıdıkları ve kalblerine ilham olanla hareket ettikleri için makbul ve saygın kabul edildi. Filozofların uydurdukları dinde ise, ilahi emir ve kuralların ruhuna uygunluk olduğu takdirde Hak tarafından makbul karşılanmıştır.”

“İyilik ve Kötülük Kulun Kendi Tercihi”
Dinin hayat tarzı karşılığında ödül ve ceza olarak da tanımlanabileceğini ifade eden Prof. Er, “dinin iç yönü”nün “Hakkın varlık aynasında (ayân-ı sabite) tecellisi” olduğuna dikkat çekerken şunları söyledi: “Bu şu demektir; yaratılanların çeşitliliği ve değişikliklerine göre kuldan kaynaklanan iyilikler ve kötülükler karşılığını bulur. Böylece o kul, kendi nefsini yaptığından dolayı övse de, yerse de, bu onun tercihinden dolayıdır. Azab; lezzet demektir. Azabtan da lezzet duyulur. Cehennemlikler, cennete götürülmelerinden azap duyarlar. Böcek, haşerat gibi hayvanların temiz mekanlarda yaşayamaması gibi… Bu, azab çekenlerin yapılarıyla alakalı bir haldir.”

İbn-i Arabi okumaları 26 Şubat'a kadar sürecek.

Haber: C. Dalkılıç