Türkiye, bugün dış ticaretinde en çok petrol ve doğal gazdan açık veriyor. Almanya’nın petrol ve doğalgazı yok, ancak dış ticarette açık vermiyor. Çünkü ekonomisi ve sanayisi kuvvetli. İkinci Dünya Savaşı’ndan yıkık vaziyette çıkmış olmasına rağmen ekonomisi ve sanayisi nasıl kuvvetli oldu? Burada ruhî faktörler devreye giriyor. Hani kendilerine iktisatçı veya siyaset bilimci denenlerin inkâr ettiği iktisat ve ahlâk ilişkisi önem arzediyor. Zira ekonomik planlamayı yapan ve milletle beraber uygulayan bir ahlâk, bir ruh söz konusu. Almanya’nın yeniden diriliş hamlesi diyelim buna. Çok bilinen ancak icabı yapılamayan mevzu.

En büyük açığımız enerji yani doğal gaz ve petrol. Ancak bugün millete, “gaz almayalım, odun kömür yakalım” diyemeyiz. Ekonomiyi ve sanayiyi geliştirerek, açığı bir şekilde kapatacağız. Batıya bağımlı yani “kapitalist yoldan sanayileşme”den de bahsetmiyoruz. Zira bu yol bir yerde tıkanmayı ve ebedî köleliği doğuruyor. “Hikmet müminin yitiğidir.” ölçüsünce her faydalıya el koyma hakkımız vardır; ancak taklid ile değil bünyeleştirerek bunu yaparız. Teknik tedbirler olarak söylersek, mesela metroyu geliştirecek, bu tür şeyleri cazip hale getireceksin. İnsanları eğiteceksin. Otomobil kullanmayı pahalı gören bir müddet sonra bundan uzaklaşır. Ülkenin başka kaynakları devreye sokulacak ve bir şekilde enerji açığı azaltılacak. Demek ki, bir yerdeki açığı başka yerdeki fazla ile kapatacaksın ve devamlı olarak artıların eksilerinden fazla olacak. İktisadın bu basit kuralı ilk insandan beri aynıdır. İktisatta allamelik yapmak değil, her işte denge.

Makalenin tamamı için TIKLA