Ocak kızışıyor. İpler gergin. Derinlerde ve arka planda konuşulanlar artık aleni olarak söylenmeye başlandı… Dünya şekil değiştirirken içteki ve dıştaki hainler paniklemiş durumda… Birileri eski hallerine dair çeşitli açıklamalar ve teviller getirerek paçayı kurtarma derdinde. Ve yine Batı ve İsrail tarafından bazı kimselere, kendilerine “sunulan” uluslar arası siyasi, ekonomik ve saire imkânlar sebebi ile diyet ödettirilmekte… Alacaklı, verdiklerinin karşılıklarını bir bir ister. Sonu ne olursa olsun. Ama öyle, ama böyle! Bu süpürülmeye ve zaten Batı ve İsrail sayesinde aldığı itibarı bir gecede kaybetmeye razı olmak demek… İtiraz edeni rezalet bekler… Kimi rezil olarak itibarını kaybeder, kimi kendini iktidara getiren güce en büyük keleği atarak milletin önünde gerçek iktidara-itibara kapı aralar…
Bugünlerde hadiseler “ahir zaman” hikmetine binaen inanılmaz bir hızda değişiyor, gelişiyor. Olan bitenin sonu ne olacak, bu Allah’tan başka herkese meçhul… Biz zahirdeyiz, derdimiz de zahire göre konuşmak ve feraset sahibi mü’minlerin peşinden koşmak. Kimseyi küfürle, münafıklıkla veya başka bir etiketle anma niyetimiz yok. Bütün beşeri ölçüleri ayağımızın tersiyle itip İslâm Şeriatına sımsıkı sarılmak bizim tek kurtuluş gayemiz… Ancak kimden ve nasıl gelirse gelsin İslâm Şeriatına zıt bütün rezilliklerin, ihanetlerin, madde ve mana dolandırıcılıkların tamamına tepkimiz nettir ve açıktır.
Yazımız Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın 11 Maddelik “Gülen ve Gülen Cemaatini” temize çıkarma “bildirgesi” ilanını ve F.Gülen’i mevzu edinmiştir. Ve şu soruya cevap aramak ana gayemizdir: Gülen ve taifesi niye sürekli Müslümanlara saldırıyor ve onları aşağılıyor? Müslümanlarla alıp veremediği ne? Bırakın şu cemaat bu cemaati, açıkça soruyorum: Siz kimsiniz? Müslüman değil misiniz? Derdiniz ne? Bu milletin Batı ile İsrail arasında sürekli çarmıha gerilmiş gibi işkence altında tutulmasını niye destekliyorsunuz? Yahudi iseniz bilelim, Hıristiyan iseniz bilelim, masonsanız bilelim…
Önce Gülen’in ABD’nin ünlü dergisi The Atlantic’e verdiği özel röportajından...  Jamie Tarabay soruyor: Geçmişte Museviler ve İsrail hakkındaki bazı söylemleriniz anti-semitik olarak algılandı. Buna cevabınız nedir?
F.G; “Kemali samimiyetle itiraf etmek lazım ki, ayet ve hadisleri yanlış anlamış ve yaptığım izahlarda yanılmış olabilirim. Şunu anladım ve daha sonra belirttim ki, Kur’an’da veya sünnette yer alan eleştiri ve lanetlemeler belli bir inanca bağlı insanlara değil, herhangi bir insanda olacak karakteristiğe yapılıyor. Bazen sözlerim amacı dışına çıkarılıyor. Bazı maksatlı çevreler konuşmanın bütünlüğünü bozup, montajlayarak sizin demediğiniz, demeyi hiç bir zaman düşünmediğiniz şeyleri size söyletiyor. Bizim diyalog adına ortaya koyduğumuz gayretleri bazı kesimler 'Müslümanların Yahudi ve Hıristiyanlara bakışını yumuşatıyorsunuz' diye tenkit ettiler. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) sünnetinde olmayan hiç bir şeyi yapmadım. "O da bir insandı" diyerek yanlarından geçen bir Yahudi cenazesi için ayağa kalkan Efendimizdi (s.a.v). Geçmişte İsrail’in kimi icraatlarını tenkit ettim doğru, ama masumların hayatına kasteden intihar saldırılarını da lanetledim.”
Şimdi de Hüseyin Gülerce’nin Zaman’daki köşesinden “Bizim ‘hizmet’ dediğimiz, aynı duygu ve düşüncede birleşen fedakâr insanların birlikteliğinin, ‘dinî cemaat’ olarak vasıflandırılması tam anlamıyla bir haksızlık olur. Hocaefendi kaç defa söyledi; ‘dinî cemaat değiliz’ dedi…”
Ve Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın 11 Maddelik açıklaması. Hepsini buraya almak imkânsız… “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” hesabı “bizimkiler” savunma anlamında hem de gündemin rahatladığı bir anda ortaya çıkıverdiler. Sadece tarafımızca değil herkesçe büyük bir sürprizle karşılandı bu hal... Demek derinlerde çatlak büyük. Daha büyük depreme sebep olmamak için şimdiden bir tedbir alma girişimi gibi. Ama işin aslı öyle değil; her satırı paniğin şiddetini ele vermekle birlikte satır aralarında tehdit de var. Ama kartondan adamların kuleleştiği bir cemaat olduklarını en iyi kendileri bildiği içindir ki, çaresiz ve korkakça sırnaşıyorlar. Bu tiplerin karşısında az zayıf düşsen seni yerinden etmekle, soyup soğana çevirmekle kalmaz aileni bile sana düşman ederler. Böyle bir tıynetleri var çünkü. MAZİLERİ BUNUN SAYISIZ MİSALİ İLE DOLUDUR.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın 11 Maddelik açıklamasında en dikkat çekici maddeleri Zaman manşetten vermiş  “Gezi Parkı eylemlerinin arkasında Hizmet Hareketi vardı. Hizmet vesayet kurmak ve iktidara ortak olmak istiyor. Hizmet 7 Şubat'ta Başbakan'ı tutuklayacaktı. Böceği Başbakan'ın odasına Hizmet’e yakın çevreler koydu. Hizmet seçimlerde bazı parti ve kişilerle ittifak yapacak. Fetullah Gülen neden Türkiye’ye dönmüyor? ABD’de olduğu için ABD etkisinde.” Ve iç sayfalarda bunun cevabı… Tamam diyelim ki haklısınız! Peki, bu iddialar diğer cemaatler için niye söylenmiyor da sizin için söyleniyor? Ve yine kendi gazeteleriniz, televizyonlarınız, dergileriniz bu söylenenleri isbat edecek yüzlerce misal ile dolu iken, milletin algısı ve hafızası ile dalga mı geçiyorsunuz? Todays Zaman'da çıkan haberler, büyüğünüzün verdiği röportajlar ve haftalık sohbetleri, Zaman'ın siyasi haberleri ve köşe yazıları, gazete kağıdına kadar destek verdiğiniz “Taraf” gazetesi ve güya mesafeli durduğunuz en has adamınız ve sözcünüz Baransu, cemaat içi hırsın ve dışa kapışmanın mimarı Ekrem Dumanlı ve Hüseyin Gülerce yazıları…
Önceki günlerde hatırlar mısınız bilmem, bir haber programında Fatih Tezcan ile Nuh Gönültaş adlı şahıs arasında bir tartışma yaşanmış ve tartışma “Gezi Parkı Olayları” ile ilgiliyken birkaç kelimeden dolayı Nuh Gönültaş birden parlayıvermiş ve neymiş efendim “Benim olduğum yerde Fethullah Gülen’i eleştiremezsin, hakaret edemezsin” demişti. Olay neydi? Fatih Tezcan bir mevzuyu anlatırken arada isim vermeden “Emekli vaiz” tabirini kullanmış ve cemaatin çanak yalayıcılarından Nuh Gönültaş fena halde işkillenmişti. Meselemiz “eleştirilemez, eleştirilmesi teklif dahi edilemez” olan Fethullah olunca bu hadiseyi bir hatırlatalım, Gülenist taifeye kapak olsun dedik… Madem cemaat değiller, hele hele dini cemaat hiç değiller, o zaman sıkıntı yok. Cemaati güdenlerin, ondan beslenenlerin, orayı rant kapısı edinip milletin emeğini ve enerjisini tüketenlerin ve Müslümanların önüne her defasında ihanet derecesinde set çekenlerin dışında kimse de lafımızdan gocunmasın. Müslümanca yaşama niyet ve mülahazası ile bu camiaya teveccüh gösterip “hizmet” edenler sözümüzün  dışındadır. Onlar dahi bir müddet büyük kopuşlarla bu yağmacıları, dolandırıcıları bütün delilleri ile ifşa edecek ve bu camiadan kitleler halinde kopacaklardır. Çünkü keser döndü sap döndü. Sıra onlara geldi. Yaşadıkları telaş bu yüzden, ihanetleri deşifre olacak, rant kapıları kapanacak…
Fethullah’ın ve camiasının dönüşümünü ibretlik bir tablo olarak uzun zamandır seyrediyorduk zaten… İslâm edeb ve ahlakının vermiş olduğu terbiyenin de etkisi ile insanımız sessizliği ve eleştiriyi açıktan açığa yapmamayı muhafaza ediyor. Ancak büyük kitleler patlama noktasında ve son günlerde artan tepkiler bu patlamanın ayak sesleri… Çünkü bu Gülen taifesi “hizmet” hareketi adı altında öyle hakları gasbediyor ki, korkunç ve iğrenç boyutta hile ve desiselerle… Polis imtihanlarından Diyanet imtihanlarına, ticari ihalelerden zorla dergi gazete pazarlamalarına ve "reklam ver" baskılarına… Milletten ve mütevellilerden çeşitli adlarla toplanan milyonlarca liranın ehliyetsiz ve beceriksiz kişiler elinde heba edilip, cemaatin etrafında bir çıkar kitlesi oluşturan “tüccar-müteahhit”lere yedirilmesi vs. Milletten toplanan paranın “mali” kaydı kuydu tutulmadığı için harcamaların üzerinden kimse kaybı hesap edemiyor.
Diğer taraftan, Fethullah Gülen neden eleştirilemez olsun? O’nun özelliği ne? Üstelik sayısız yanlışa imza atmış, siyasetten uzak izlenimi verip siyasetin en kralını yapmış, dinden uzak beyanları ile kamuya mal olmuş, milyonlarca insanın hayatını etkileyecek sözler söylemiş, işler yapmış birisinin eleştirilmemesi gibi bir şey olabilir mi?  Niye, Fetullah Gülen bir Diktatör mü?
Bu sebeple tenkitlerin dozu arttıkça camiadaki dağılma ve panik artacak, İslâm devletine giden yolda en büyük engel “FİTNE HAREKETİ” de ortadan kalkmış olacaktır. Ya da en azından “cemaati güdenlerin” hangi kirli ilişkiler içinde oldukları, özellikle bu camianın temiz ve iyi niyetli mensuplarınca görünecek ve bu camianın güzide insanları da yaklaşan İslam İhtilal ve İnkılâbında rol almak için gayret sarf edecektir. Aksi durumda hem kendileri “müflis” sıfatını hak ederek sıkıntılı bir sürece girecekler hem de başlarındaki güdücülerinin gerçek yüzleri ortaya çıktığında, utanç içerisinde bedbaht bir çilekeş olup, başlarını taştan taşa vurup viranelerde gezeceklerdir. Eleştiriye tahammülsüzlüğün sebebini burada aramak lazım.
Tenkid kaliteyi artırır, bu yüzden biz devam edelim…
Her ne kadar FBI resmi sitesinde cemaat kurumlarıyla olan ilişkisini açıkça ortaya koysa da ve Fethullah Gülen CIA mensublarının referanslarıyla Amerika’da uzunca bir zamandır bulunuyorsa da, bizim asıl meselemiz din konusundaki sözleri… Çünkü kendinden önce gelmiş bütün dinleri noktalayan İslâm ve Son Peygamber Resulün hakikati her şeyden mühim… Kelime-i Tevhidden “Muhammedür Resulullah” kısmını ayrıştırmak, çıkarmak hafife almak, cennet ve cehennem için zaruri bulmamak ne ola ki?
Hele ki son on yıllık nesil için iktidarla birlikte gelen “ılıman İslâm” sebebi ile “afyonluk” bir durum oluştuğundan Fethullah Gülen için zihinlerde oluşturulan ciddi bir algı problemi söz konusu… Bu çevreler “Dinler Arası Diyalog Hezeyanları” ile Anadolu insanının Din-İslâm algısını neden değiştirmek istiyor? Bazen bir meseleyi anlatmak için birçok meseleyi anlatmak gerekiyor… Bu ise kitaplık çap gerektiren bir durum… Ama böyle bir durumda da Fethullah’ı koruma ve kollamakla görevli çete memurları hemen harekete geçiyor.  Ve Peygambere, Ashab-ı Kirama akıl almaz hakaretlerin yapıldığı, Allah’a Kitaba en iğrenç küfürlerin söylendiği zamanda susan, hoşgörü damarları kabaran ve Allah’tan daha fazla(haşa), Resul’den daha fazla(haşa)merhametli olmak gibi bir ruh haletine giren bu insanlar F. Gülen uğruna inanılmaz bir kin, nefret, öfke ve ceza istemi ile harekete geçiyorlar. 
EMEKLİ VAİZ FETULLAH GÜLEN’DEN İNCİLER
Fethullah’ın ortaya çıkış tarihi 1971-72’ten –öncesi de var ama bu tarihler biraz daha önemli- günümüze özelde Anadolu ve genelde dünya Müslümanlarının hep aleyhine kararlara, söylemlere, çıkışlara imza atmıştır. Misaller sayısızdır. Ve hepsini buraya almak imkânsızdır. Her mevzuda birkaç tanesi ile yetinelim ve meraklısı kendisi araştırsın. Mesela;
Bir kez bile olsun Filistinli çocuklar için taziye yayınlamış mı, Irak'ta milyonlarca kadın ve çocuk tecavüze uğradı, milyonlarca insan öldürüldü, yüz binlerce çocuk hunharca katledildi ama Fethullah bir kez olsun ABD’yi veya İsrail’i kınadı mı? Afganistan’da, Somali’de, Sudan’da Müslümanlara yapılan zulüm karşısında ve yine Libya’da, Mali’de estirilen Batıcı terör karşısında bir defa olsun Müslümanların lehinde kâfirlere-batılılara karşı bir söz söyledi mi?
Aksine hep Müslümanların aleyhine konuştu, hep Müslümanların motivasyonunu kırmak ve morallerini bozma için çalıştı… Saddam’ın attığı füzeler karşısında "İsrailli çocuklar gözlerimde tüllendi” sözü ona ait. İki yüzyıldır Ortadoğu’yu kan gölü haline getiren, Afganistan ve Pakistan dairesinde tarihin en kanlı saldırılarına yapan ABD’yi ininde vuran İslâm Mücahidleri için “ABD'deki bu terör hareketi, yalnız ABD'ye yapılmış bir hareket değil, dünya barışına karşı yapılmış menfur bir sabotajdır, Bunu, ancak insanlıkla alakası olmayan cani ruhlular yapmış olabilir.(..) Bu sebeple, kimden ve ne maksatla gelmiş olursa olsun, ABD'de meydana gelen, bu ülke tarihin en büyük terör saldırısını şiddetle kınıyorum”,  “ahirette bana şefaat hakkı verilse şefaat edeceklerimden ilki Ecevit olur”, başörtüsü eylemi yapan Müslümanlar için “bunlar çarşaf giymiş erkekler” sözleri de ona ait. Yetmedi milyonlarca başörtülü bacımızın iffetini sancaklaştırarak okul önlerinde direnişini-ümidini “başörtüsü teferruattır” diyerek mahvetti, yok etti. Müslüman coğrafya zulüm ve sömürü altındayken Mavi Marmara gemisinin Gazze'ye yardım amaçlı gitmesi konusunda "Otoriteden izin alınmalıydı" dedi. Ve 9 şehide “onlar şehit değil, şu bu" diyerek aşağıladı.  Ama sonra Müslümanlara yardımı çok gören bu kafa Amerika’da vuku bulan bir kasırga sebebi ile birden bire müthiş bir merhamet sahibi olarak beliriverdi: Amerikan yardım kuruluşu Helping Hands ile ortaklaşa harekete geçen Kimse Yok mu Derneği, kasırga mağdurları için yardım kampanyası başlattı ve Fethullah Gülen de 10 bin dolar nakdi bağışta bulunarak ilk desteği verdi.
Detaylarını hem Gülen’in kendi sitesinde (tr.gulen.com) hem de medyada rahatlıkla bulacağınız bazı mevzuların çok kısa ve hızlı özeti ise şöyle:
28 Şubatın karanlık günlerinde F.Gülen sağlık bahanesi ile gittiği ABD’de siyasi faaliyetleri en üst seviyeden yürütmeyi ihmal etmemiştir. O günlerde Müslümanlara yapılmadık zulüm ve işkence kalmıyor, kızlarımız sokakta coplanıyor, cadı avı misali fişlemeler yapılıyordu. Ama F.Gülen kalp anjiyosu için gittiği ABD'de 10 Eylül 1997 tarihinde ABD'nin en etkili Musevi lobi kuruluşu ADL başkanı Abraham Foxman ile ve 19 Eylülde New York eyaleti Katolik Kilisesi Kardinali John O'Connor'la görüşüyor. 21 Kasım 1997 tarihinde Vatikan'ın İstanbul temsilcisi Georges Marovitch ve beraberindeki Süryani Hristiyan cemaatinden bazı din adamlarıyla evinde buluşuyor, 9 Şubat 1998 tarihinde ABD Ankara eski Büyükelçisi Morton Abromowitz'in yardımıyla, Papa II. John Paul ile görüşmek için Vatikan'a koşuyor ve Dinlerarası Diyalog için Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak istediğini dünya âleme açıklıyordu. Yetmiyor, 19 Şubat 1998’de Fethullah Gülen, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nda İsrail’in Seferat Hahambaşı Eliyahu Bakhsi Doron ile görüşüyor ve yine aynı dönemlerde iktidar olan Refah Partisi için 28 Şubatçılarla ağız birliği etmişçesine "Beceremediniz, artık bırakın", "Erbakan hükümeti bırakmalı, ülkeyi daha fazla germemeli" diyordu.
Ve önceki günlerde gündeme düşen Türkçe Olimpiyatlarıyla ilgili rüya mevzusu… Önceki haftalarda Fethullah Gülen’in Pensilvanya’da yaptığı ve "herkul.org" adlı sitede yayınlanan sohbetinde Peygamber Efendimizin (S.A.V) Türkçe Olimpiyatlarına katıldığını söyledi. Bu rüyadan sonra şunu da söyleyelim: Gülen’in rüyalarla ilgili meselesi yeni değil.  25 Ocak1995 tarihinde Sabah Gazetesi'nden Nuriye Akman ile yapmış olduğu söyleşide bir rüyasından (!) bahsediyor, hâşâ sanki Allah’ın Özel Kalem Müdürü edasıyla cemaatine top yekûn cenneti müjdeliyor. “Ben cehennemin önünde kollarımı açmış, sel gibi akan insanları durdurmaya çalışıyorum. Sonunda dayanamadım, kenara çekildim. Vallahi bu cemaatten hiç kimse onların içinde yoktu.” diye basın aracılığıyla “cemaati cennetle” müjdeliyordu.
Hatırlatalım bu yılki Türkçe olimpiyatlarının baş sponsoru Koç, Anadolu Grup gibi “dini bütün!” kişi ve kurumlardı ve yine aynı zaman diliminde İslâm’a, Şeriata, Allah’a sayısız sövgülerin yapıldığı, camilerde gavurların bile yapmadığını yapan “Gezi Eylemleri”nde de Koç grubunun baş sponsor olduğu söylenmişti.
 
CEMAAT İLLÜMÜNATİ TARAFINDAN MI GÜDÜLÜYOR?
İlginçtir ve basına da çokça yansımıştır. Cemaatin başının ve güdücülerinin Amerika ve İsrail kökenli çeşitli örgütler, tarikatlar ve ezoterik mezheplerle olan ilişkileri… Bu şimdilerde o kadar bedahet ifade eden bir hal almış ki, ya insanların his iptali ayyuka çıkmış, olan biteni artık görmüyor hissetmiyor ya da mevzuu benimsenmiş, bünyeleştirilmiş, razı olunmuş… Korkunç bir işgal ve büyük bir oyun içindeyiz. Hiçbir şey sıradan ve masum değil; hele tesadüf gibi garip saçmalıklarla mevzuu ifadeye kalkışmak tam bir ahmaklık… Ne demek istediğimizi açalım… Buradan Fetullah-Koç birlikteliğinin şifresi de çözülür. Ha bu arada hatırlatalım Koç ile Lozan Hezimetinin mimarı Haim Nahum  malum birbirleri ile yakın akrabalık ilişkileri olan kişiler. Dün Abdulhamid’e Kumpas kurup Osmanlıyı yıkanlarla, bugün elele, gönül gönüle dünya çocukları, dans, şarkı eğlen eşliğinde Türkçe Olimpiyatları.
Gülen okulları ve kurumlarına seçilen isimler… İnsanlar semboller, isimler ve kelimelerle kendileri ifade eder, düşüncelerini dile getirir, duygularını ve davalarını açığa vururlar.  Dinden mitolojiye, edebiyattan felsefeye dikkat edin bu böyledir. Ticarette bile sembol o kadar önemlidir ki, marka tescili yapılır.  Bu açıdan Gülen Cemaatinin kurum ve kuruluşlarının isimlerine baktığınızda göreceğiniz ilk şey inanılmaz bir İlluminati vurgusu. Mitoloji, New Age dinler ve ezoterik gizli öğretilerin temel öğelerinden semboller ve kavramlar oldukça fazla kullanılmış…
“Bunlardan bir kaçı;· Sky Foundation (Gökyüzü Vakfı) (ABD), Cosmicus Stichting (Kosmos Vakfı)( Hollanda), Samanyolu TV (Türkiye), Işık Evleri (Türkiye), Cosmos Foundation (Kosmos Vakfı),( ABD), Milkyway Education Center (Samanyolu Eğitim Merkezi)( ABD), Feza Medya, Star College (Yıldız Koleji)( G.Afrika).
 Buna bağlı olarak İlluminati terminolojisi ve sembolizmi ile birebir örtüşen sayısız örnek sıralanabilir. Romanya’daki Lumina, Burundi’deki Lumiere okulları ve Infinite Light adlı internet sitesi ve en önemlisi Fethullah'ın kendi kişisel internet sitesi Herkül (herkul.org) bunlardan sadece bazıları. İlluminati ayinleri ve inançları içerisinde çok büyük bir önem taşıyan Herkül (Hercules) sembolünün Fethullah tarafından bilinçsiz bir şekilde veya son günlerin moda tabiri ile sehven seçildiğine inanmak ahmaklıktan başka bir şey değildir.” Aynı adla bir mason locasının olduğu ve masonlarca bu adın severek özellikle kullanıldığı en basit mason kitaplarında bile anlatılmaktadır.
“Fethullah'ın okullarına verdiği isimler arasında Hıristiyanlığa ait kavramların da bulunduğunu belirtmekte fayda var. Örneğin Fethullah'ın Belçika’da kullanıldığı "Lucerna" bir katolik ayini olan "Lucernarium" kelimesinden geliyor. Benzer şekilde cemaatin Hollanda’daki seminer ve konferanslar gibi etkinlikler düzenleyen öğrenci ağının/derneğinin adı "Peritus". Peritus Katolik kilisesinin Ekümenik Konseyi’ne tavsiyelerde bulunan papazlara verilen unvan. Örneğin şimdiki Papa Joseph Ratzinger de bir Peritus idi.”
Son söz F.Gülen’in The Atlantic dergisine verdiği röportajdan olsun. Jamie Tarabay soruyor “Neden Pensilvanya’da oturmaya devam ediyorsunuz?” F.G“Türkiye’de olursam yazdıklarımdan ve söylediklerimden dolayı hakarete uğrayıp yasal soruşturma açılması gibi tacizler olabilir endişesi taşıyorum. Buradayken daha az etkileniyorum ve daha sakin yaşıyorum.”
Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat gibi ülkeye kan kusturanlar içeri tıkıldığı ve kendisi gibi düşünenlerin ferman estirdiği bu ülkeye gelmemesinin tek anlamı vardır; Suçunu biliyor, ihanetinin deşifre edileceğinden endişe ediyor ve dine ve vatana ihanetten yargılanacağından korkuyor. Ehli Sünnet Ve’l Cemaat Müdafilerinin kendisine bir “zarar” vermesinden çekiniyor. Bu açıdan gelmemesi normaldir. Olumlu karşılanmalı, ömrünün son günlerini “üstün hizmetlerinden dolayı” Pensilvanya'daki milyonlarca dolarlık (medyaya yansıdı) “dünya cenneti”nde geçirmesine aldırmamalı.

Baran Dergisi 349. Sayı