Pandemi dolayısıyla tarihteki en farklı ve özel dönemlerden birinin içinde yaşıyor olabiliriz. Şimdi pandeminin üçüncü dalgasından, üçüncü kez pik yapmasından bahsediliyor ve nasıl neticeleneceği konusunda kimsenin bir fikri yok. Zaman zaman pandeminin şartlarımızı olumsuz yönde nasıl etkilediğinden bahsettim; sorun değil, hayattayken ailemi tekrar görmek için mücadele etmeye devam edeceğim. Fakat pandemi sürecinde unutulmaması gereken insanları da kaybettik. Yoldaşım olan Enis Nakkaş bunlardan biriydi, koronavirüs sebebiyle Şam’da hayatını kaybetti. Pandemi onun gibi birçok insanın ölümüne yol açtı.

Buradan gördüğüm kadarıyla Türkiye kötü şartlar içerisinde bulunuyor. Pandemi bir hayli yayılmış vaziyette. Aynı şekilde İran da öyle. Fakat enteresandır ki, tüm dünyada pandemiden en az etkilenen ülkelerin başında memleketim Venezüella geliyor. Bu hususta belki de Amerikan emperyalizmine teşekkür etmek gerekiyor; çünkü onların yürütmüş olduğu ekonomik savaş sebebiyle oluşan şartlar hastalığın Venezüella’ya geç ulaşmasına sebep oldu. Maalesef virüs de yine yurtdışından dönen Venezüellalılar vasıtasıyla ülkeye ulaştı.

Bundan daha evvel de bahsetmiştim; fakat hatırlatalım. Bu berbat hastalıktan korunabilmek için uyulması gereken belli kurallar var. Ben 27 senedir Fransa’da bir cezaevinde yaşıyor ve hayatta kalmaya çalışıyorum. Fransa dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisi. Çok sıkı tedbirler alınmasına rağmen hastalığın nüfusa oranla hızlı şekilde yayıldığı Fransa aşı üretimi yapmıyor. Fransa’dakinden daha az insan enfekte olmasına rağmen Rusya, Çin gibi tüm ülkeler bu yönde çalışmalar yaparken Fransa yapmıyor. Emperyalist ülkelerin ve onların uşaklığını yapan Brezilya gibi ülkelerde daha fazla insanın enfekte olduğunu görüyoruz. Niçin? Mesela İran’da hastalık halkı son derece fakir olan Afganistan’dan gelenler vasıtasıyla yayıldı. Virüsün ilk olarak ortaya çıktığı yer olan Çin’de ise gerçek sayının ne olduğunu hiç bilemedik; çünkü bu hususta doğru haberler yapılmıyor. Salgını kontrol altına almış gibi görünen Çin, dünyanın dört bir yanına ilaç ve aşı satışı yapıyor. Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerinden Fransa’da, uluslararası bir laboratuvar olmasına rağmen aşıya dair çalışma bile yok. Eğer devlet böyle sorunları çözmeyecekse niçin var? Halkını korumak devletin vazifelerinden biridir.

Dünyada genelinde yozlaşma çok artmış vaziyette, kapitalist sistemin içerisinde tüm ülkelerde, özellikle yüksek seviyede gelişmiş ülkelerde durum böyle. Fransa da böyle bir ülke. Fransa’da anayasayı değiştirip temsili seçim sistemine geçmek istiyorlar. Sadece elitlerin temsilini istiyorlar; fakat herkesin temsil edildiği bir sistem olması gerekiyor, şimdi olduğu gibi… Venezüella’yı senelerce seçimler dolayısıyla eleştirdiler. Oysa Venezüella dünyadaki en iyi seçim sistemine sahip. Asla hile veya çeşitli oyunların yapılmasına müsaade etmeyen bir sistem. Buna rağmen Venezüella’ya seçimler üzerinden saldırdılar. Çünkü dertleri bu değil, Venezüella eskiden yozlaşmış bir ülkeydi ve Amerikan hâkimiyeti altındaydı. O zaman bir problem yoktu. Uyuşturucu müptelaları, uyuşturucu kaçakçıları, homoseksüeller ve her bakımdan yozlaşmış insandan müteşekkil bir ülke olup olmaması onları alakadar etmiyor. Onlar Maduro’nun ondan önce de Chavez’in ülkede hâkim olmasından rahatsız; çünkü onlar hain değil. Aynı şekilde muhalifler de; sosyal demokratlar, sağda bulunan Hıristiyanlar -ki kurucuları annemin kuzeni- hain değil, dürüst insanlar. Venezüella’ya yapılanlar emperyalist sistemin nasıl işlediğinin bir kanıtıdır ve biz bu sistemi yıkmaya mecburuz! Şiddetten değil, gerçek bir devrimden; gerçek bir barışçı halk devriminden bahsediyorum. Bu devrimi gerçekleştirenlerle ideolojik olarak aynı noktada durmasak dahi bugün demokratik ve ilerlemeci olduğu iddia edilenlerden daha iyi olacaktır. Eğer bu gerçekleşirse bir takım ehemmiyetli değişiklerin olacağı aşikâr. Yozlaşmış insanların senelerce iktidarı elinde tuttuğu Fransa’da sosyalist parti artık neredeyse gözden kayboldu. Fransa’nın eski cumhurbaşkanı yolsuzluktan hapis cezası aldı. Libya’da binlerce masum insanı öldürdüler.

Türkiye’yi de unutmamalıyız. Türkiye tarihî bir bölgede bulunan harika bir ülke; fakat Türkiye Cumhuriyeti sadece 100 yıllık bir devlet. Türkiye nüfusu sadece Türklerden oluşmuyor ve demokratik seçimlerle birlikte tüm halk temsil ediliyor. Kürtler ile alakalı bir takım sorunlar devam ediyor. Geçmişte Ermenilerle yaşanan sorunlar Türkiye’ye uluslararası alanda ayak bağı oluyor. Türkiye, bölgenin en ehemmiyetli ülkesi ve temel gücü de olması gerekiyor. Türkiye’de I. Dünya Savaşı döneminde bulunan, savaşa katılan, buna babamın da şahit olduğu insanlar var. Savaş sonrası Venezüella’ya gelen Müslümanlar var. Baran’dan isteğim bu insanlar kimler olduğunu öğrenmesi. Bunlar Türkiye için kahraman insanlardır. Bağımsızlık savaşı kazanılmasa Türkiye berbat bir ülke olacak, bir dağınıklık ortaya çıkacak, ülkede çok daha fazla yabancı askerî üssü bulunacaktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, demokratik yollarla senelerdir iktidarda bulunuyor; fakat son seçimlerde büyük şehirleri kaybettiği unutulmamalıdır. Bunun sebebi bir takım hatalar yapılmasıdır. Siyonist-emperyalist ajanlar insanları manipüle ediyor. Unutulmamalı ki tüm ajanlar Gülenist değil. Gülenistler, yozlaşmış insanlar ve CIA ile MOSSAD’a çalışıyorlar bu doğru; fakat bunu sadece Gülenistler yapmıyor.

En iyisini ümit edelim; en kötüsüne hazır olalım.

Allahü Ekber!

14.03.2021

Baran Dergisi 740.Sayı