Bir insanın, bir hareketin, örgütün, hülasa bir devlet-milletin kendisinden başkalarına galebe getirecek olan tek şey yalnızca taarruzdur!

Şimdiye kadar dünya üzerinde hak ve bâtıl hiçbir sistem gösterilemez ki bünyesinde istifham işareti bulunduğu halde yaşayabilsin. Aksine, "hak"kı bir tarafta mahfuz ve ayrı olarak sayarak söyleyelim, bâtıl da olsa hareket noktalarını "nidâ" işareti üzerine bina eden, her hareket, her fikir ve her eylem gayesine ulaşmıştır.

"Toprak üstü" sayılan "peygamber ihtilâlleri", "mutlaklık" sıfatlariyle ayrı bir bahis, bütün karşı oluş hareketleri, haksız olanlar da dâhil hep muzaffer olmuşlardır.

Hitler, Napolyon, Picasso, Mikelanj, Lenin, Alparslan, Tarık Bin Ziyad ve Balzac ve daha niceleri...

Hepsinin ortak özellikleri, kendi güttükleri dava yolundan bir milim şaşmadan taarruz etmeleriydi...

Hitler, sadece bunu keşfettiği için çizmeleri altında koca Avrupa'yı çiğnedi ve sadece kendi taarruzunu kıran İngiliz taarruzunu görene kadar ilerleyebildi.

Napolyon, en yüksek mevkilerden (Elbe) Adası'na kadar düştü; fakat taarruz fikrinden bir an bile vazgeçmedi. (Elbe)'de yardımcılarından birisi Napolyon'un taarruz gücünden doğan kayıtsızlığı karşısında çıldırarak aklını yitirmesine karşın, o, sırf bu gücünden dolayı tekrar Fransa imparatoru oluverdi.

Ve savaşlar, arasında yönettiği son savaşını, bir generalinin 3-5 dakika geç uyanması ile ilâhî kader icabı kaybediverdi.

Picasso'nun bütün tabloları bir taarruzun ifadesiydi; o, hayatın olumsuz yönlerini yaptığı tablolar ile kırıyordu; aynı zamanda resim sanatına yeni bir boyut, akım getirebilmesinin tek sebebi sadece fırçayı iyi kullanabilmesi değil, "tablolarım benim savaş aracım" sözündeki gibi hepsinin bir taarruz hamlesinin neticesi olmasıydı!

Mikelanj, sanatının zirvesine kendi bünyesinin her zerresi ile sanat için taarruz etmesiyle ulaştı; öyle olunca da beş yüz yıl sonrasının istifham yüklü mimarları onun eserlerini nasıl meydana getirdiği hakkında sadece hayret edip durdular.

Lenin'in ilk ihtilâl teşebbüsünün neticesinde yandaşlarının kıyma makinesinden geçirilir gibi ezilmesi karşısında hiç istifini bozmamasının sebebi, bir daha taarruz etmeyi düşünmesi idi; hiç istifini bozmadı ve tekrar taarruz ederek ihtilâli gerçekleştirdi.

Kapısında "Ruslar ve Yahudiler giremez" levhası asılı otele girip, "hem Rus hem de Yahudiyim!" diyebilen ve bu taarruz fikrine sahip bir adamın 600 yıllık çarlığın devrilmesinde rol oynamasına şaşanlara şaşırmak lazım.

Sultan Alparslan, Bizans ona taarruz ettiğinde Bizans'a karşı bir hamle düşüncesinde değildi; Bizans'ın taarruzuna taarruz ile karşı çıkarak onları yendi ve taarruz etmenin tılsımını da yakaladı; bu tılsımdır ki, devre devre parıldayarak Osmanlı'ya geçti.

Tarık Bin Ziyad, bütün gemileri yakarak ordusunun kafasında hiç bir istifhama yer bırakmadı; öyle olunca da, taarruz etmekten, düşmanı mağlup etmekten başka çare kalmadı; onlar, düşmanı yenmenin mahkumu haline geliverdiler bu taarruz hamlesiyle...

Balzac, 28-29 yaşlarına kadar kıymetsiz ve tutulmayan küçük çapta yazılar yazan, boğazına kadar borca batmış ve iflas etmiş bir tüccardı.

32-33 yaşlarında ise aniden Zweig'in deyimiyle "Napolyon'un kılıcıyla yaptığını kendisinin kalemiyle yaparak dünyayı fethedebileceğini şaşkınlık içinde keşfetmiştir."

İşte bu keşfediştir ki, ömrünün sonuna kadar bitmek tükenmek bilmeyen bir taarruza dönüşür ve cilt cilt eserler meydana getirir.

Üstad Necip Fazıl "Askerlik kanunu: Düşmanı nerede ne vaziyetle görürsen hemen ve bütün gücünle taarruz edeceksin!

Hayatta yalnız taarruz var, hayatta yalnız taarruz. Herşeyden evvel çocuk erkeğin taarruz mahsülüdür. Dünyaya bir taarruz eseri olarak ve taarruz etmek gayesiyle geliyoruz" der.

Kozasını ören tırtıl, fezadaki gezegenler, avının peşindeki arslan, arslan peşindeki avcı, içinde çırpındığımız halde göremediğimiz bizi en büyük sükût içinde en derinden yaralayan “zaman”, yediğimiz yemek karşısında midemiz ve hepsinden de mühimi bütün küfür cephesi taarruz halindeyken bunu görememek olmaz.

"Telafisi imkânsız olan tek şey fırsat"ını bulduğumuzda, "sistemli taarruz" etmek mecburiyetindeyiz.

Hiç taarruz etmeseydim bu yazıyı yazabilir miydim?