Tercümanım ve gönüldaşım Hayrettin Soykan’a devrimci selâmlarımı gönderiyorum. Avukatım Güven Yılmaz’ın, Hayrettin Soykan’ın tekrar özgürlüğüne kavuşmasıyla alâkalı vermiş olduğu haberden dolayı çok mutlu oldum; çünkü cezaevinde olmayı hak etmiyordu. Geçmişte vermiş olduğu siyasî mücadele sebebiyle tekrar cezaevine konulmuştu. Soykan’ın özgür kalması, Türkiye’de adalet sisteminde bir gelişme olduğunun işareti olabilir. Kumandan Salih Mirzabeyoğlu da uzun yıllar boyunca haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevinde kaldıktan, tehlikeli süreçler geçirdikten sonra özgürlüğüne kavuşmuştu. Türkiye’de dönemin başbakanı olan gönüldaş Erdoğan, tekrar gönüldaşımız olduğu belirtiyorum, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun özgürlüğüne kavuşmasını sağladı. Kumandan Mirzabeyoğlu, özgürlüğüne kavuşmasının ardından yapılan yeniden yargılamada beraat etti. Bugün ise Hayrettin Soykan’ın yeniden özgürlüğüne kavuştuğu haberini aldım. 

Bir şey hatırlatayım; ben Erdoğan’a cumhurbaşkanı olduktan sonra “gönüldaş” demeye başlamadım. Şimdi ona “gönüldaş” demekte ne kadar haklı olduğumu tekrar görüyorum. Kendisi geçtiğimiz hafta Güney Amerika gezisi gerçekleştirdi. Önce Arjantin’e, ardından Paraguay’a ve oradan da gayri hukukî bir şekilde emperyalistler tarafından saldırıya uğrayan Venezüella’ya gitti. Venezüella’nın Bolivaryan devrimi takipçilerinin dostu olan Erdoğan, Müslüman Kardeşler ideolojisine yakın bir dünya görüşüne sahip, Türkiye’nin dilini, geleneğini, sınırlarını müdafaa eden gerçek bir Türk vatanseveri. Erdoğan, Venezüella Devlet Başkanı Maduro tarafından Caracas’taki Miraflores Sarayı’nda sembolik dekorlar eşliğinde karşılandı. Bu iki devlet arasındaki dostluğun ne kadar ileri düzeyde olduğunu da gösterir türden bir karşılamaydı. Erdoğan, uğradığı suikast neticesinde hayatını kaybeden büyük lider Hugo Chavez’in bıraktığı mirası Maduro ile birlikte yeniden toparlayacak. 

Türkiye’ye dönersek; umuyorum ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarihî gerçeklere uygun bir şekilde hareket ederek Kürt halkına haklarını teslim edecektir. Kürtler, Türklerden önce Anadolu’da yaşıyordu ve hâlâ elde etmeleri gereken bir takım haklar var. Bunu sadece Türkiye için söylemiyorum, Arap ülkeleri ve İran’da yaşayan Kürtler için de aynı şeyler geçerli. Senelerce şiddete maruz kaldılar, öldürüldüler, bombalandılar. Bu şiddet nasıl son bulacak? Bunun çözülmesi gerekiyor. Kürt liderlerinin büyük bir çoğunluğu saygın insanlardır ve Kürtlerin büyük kısmının tarihi bir lider olarak gördüğü isim İstanbul yakınlarında bir adada hapis tutuluyor. Kürtler hakkında söylediklerim Türklere anlaşılmaz gelebilir; fakat onun mücadelesine legal yoldan devam etmesi şartıyla serbest bırakılması gerekiyor. Türkiye’nin büyük bir güç haline gelmesi Türkler ve Kürtlerin birlikteliğinden geçiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, savaş başlamadan evvel Suriye hükümetiyle çok yakın ilişkiler kurmuştu. Daha sonra savaş başladı ve Türkiye bu savaşın bir parçası hâline geldi. Bugün bu meselede Rusya ve İran ile birlikte hareket ediyor, bu iki devlet de Türkiye’nin dostu konumunda. Lübnan’ın devrimci Hizbullah mücahidleri de aynı şekilde. Suriye’de savaş Suudi Arabistan tarafından kızıştırıldı. Erdoğan, başlamasına katkı sunduğu bu savaşı durdurabilmek için bir şeyler yapıyor ve yapacaktır. 

Erdoğan, Türkiye’deki kaosu ve kargaşayı ortadan kaldıran bir lider, ümid ediyorum uzun yıllar cumhurbaşkanı olarak kalacak, belki de 80 yaşına kadar. Onu Venezüella’nın millî televizyonundan seyretmek beni çok gururlandırdı. İki aydır sürekli onunla alakalı haberler görüyorum, bu da beni sevindiriyor. Venezüella I. Dünya Savaşı’nın bir parçası değildi, Venezüellalı yetkililer ve halkı bu savaşta İngiliz ve Amerikan emperyalizmine karşı Türkiye’nin tarafındaydı. Savaşta Türk ordusunda yer alan Venezüellalılar oldu. Bu bize bir mirastır. Ben de bu mirasa sahip çıkarak Türkiye’nin, Türk halkının ve Türkiye Müslümanlarının yanında yer alıyorum. Ümidim Türkiye’nin önce bölgesel, ardından da global bir güç hâline gelmesi.

Erdoğan, Türkiye ile Venezüella arasında bir dostluk ilişkisi geliştirdi. Taktik olarak getirisinin yanı sıra, bu ilişkiler taktikten ziyade bir dostluk ilişkisi. Venezüella Devlet Başkanı sıklıkla İstanbul ve Ankara’ya gidiyor. Bunun için makul sebepleri var. Venezüella’nın devrimci hükümeti içerideki bir takım bozulmalara rağmen ahlâkî değerlere sahip bir hükümettir. Bu sebeple iktidardan indirilmek isteniyorlar. Bunlar Brezilya’nın devrimci hükümeti ve başkanı Lula da Silva için de geçerliydi. Hükümet içerisindeki bozulmalar dışarıdan gelen baskıyla birleşince Silva’ya el çektirildi.

Türkiye’yi ve Türk halkını, emperyalist bir saldırıya muhatap kalan memleketim Venezüella ile dayanışmaya ve destek vermeye çağırıyorum. Tecrübelerimi tüm insanlığın güvenliği için aktarmaya çalışıyorum. 

Adalet bir gün yerini bulursa, buradan çıkacağım ve Filistin topraklarının ve mukaddes mekânlarımızın kurtarıldığı günleri gözlerimle göreceğim, Ürdün (Şeria) nehrini bir daha seyredeceğim.

Tercüme: Faruk Hanedar
08.12.2018


Baran Dergisi 622. Sayı