Muallim Naci, dil, edebiyat, edebiyat tarihi çalışmaları, tenkid ve tercüme sahalarında Tanzimat döneminin ünlü yazarlarından birisidir. Annesi, 1829 Türk-Rus Savaşı sırasında göç ederek İstanbul’a yerleşen Fatma Zehra Hanım, babası Ali Bey’dir. 

Muallim Naci 1850 yılında İstanbul'da doğmuştur. Asıl adı Ömer'dir. Tahsiline Fevziye Mektebi’nde başladı, Kur’an-ı Kerim’i ezberledi, kardeşiyle birlikte din bilgilerini öğrendi. Varna’daki dayısı Ahmed Ağa, babasının vefatının ardından Naci ve annesinin oraya yerleşmelerini temin etti. Naci, yarım kalan tahsilini, Hafız Mahmud Efendi’yle okuduğu Gülistan, Kavalalı Hüseyin Hoca’dan aldığı Telhis, Arabça, Komyono Efendiden aldığı Fransızca, Abdülhakim Efendi’den aldığı hat dersleriyle devam ettirdi. Bir nevi medrese eğitiminden geçti.

Varna Rüşdiyesi’nin açılmasından sonra muallim-i sâniliğe tayin edilen Muallim Naci, edebî eserler vermeye de bu yıllarda başladı. Bundan birkaç sene öncesine âit şiirleri bulunmasına rağmen, yayınlanan ilk yazıları Rusçuk Tuna gazetesinde basılan, okumanın faydalarını anlatan makalelerdir. Yine bu yıllarda sık sık tarih düşüren mısralar yazdı.

Said Paşa'nın özel kâtibi olarak Rumeli ve Anadolu'nun birçok kentini dolaştı. Bu yolculuklar sırasında “Dicle”, “Şam-ı gariban”, “Nusaybin Civarında Bir Vadi” şiirlerini yazdı. 1881’de, yine Said Paşa ile Sakız’a gitti, burada gördüğü büyük bir zelzeleden ilham alarak “Feryad”, “Mehtab”, “Sakız’da Bir Harabede Bir Sevda-zede”, “Kebister” ve “Serzeniş” şiirlerini yazdı. 

İstanbul'a geldikten hemen sonra memuriyetten istifa etti. “Tercüman-ı Hakikat” gazetesinde, ısrarlı davetlere dayanamayarak, edebiyat sayfasını yönetmeye başladı. Bu sayfada Divan Edebiyatı üzerine keskin tartışmalara imza attı. Galatasaray Lisesi ve Mekteb-i Hukuk'ta edebiyat öğretmeni olarak çalışan Naci, Recaizade Ekrem ekolüne karşı klasik Divan edebiyatını savundu. Aruzu ustalıkla kullandı. 

Bir süre sonra “Tercüman-ı Hakikat”ten ayrılan Naci, “Saadet” ve “Mürüvvet” gazeteleri ile “İmdad-ül-Midad” mecmuasında çalıştı. 1887’den itibaren edebiyat ve edebiyat tarihi üzerindeki çalışmaları “Mehmet Muzaffer” mecmuasında yayınlandı. Naci’nin en verimli çağı bu yıllardır.

Aslına bakılırsa Muallim Naci edebiyatta eskiye bağlı, ancak yeniye de karşı olmayan bir isimdi. Şiir dışındaki eserleri lisan, edebiyat, edebiyat tarihi, tenkid ve tercüme alanlarındadır. Hakkında yazılanlara göre, gerçek şahsiyetini 35 yaşlarındayken bulmuştur. Naci, Tanzimat devrindeki arayışların içinde edebî nesrin en sade örneklerini ortaya koymuştur. Nesir dalında çok fazla eser vermiştir. Bunların en önemlileri, “Ömer’in Çocukluğu” isminin verildiği bir kitabta toplanmıştır. Naci’nin çok kitab yayınlamasının sebebi, fakir olması ve geçimini bu yolla temin etmek zorunda kalmasıdır. Şiirde, “hakikat ve tabiîliğe bağlı, hayal ve mübalağaya açık, divan edebiyatı şairlerinin şiire hâkimliğinden örnek alan, garp edebiyatından da faydalanan bir yol” takib etmiştir. Ancak bilinen 440 manzumesinin sadece 35’i Batı nazım şekillerinde kaleme alınmıştır. Diğerlerinde divan edebiyatı tarzını kullanan Naci, bu edebiyatı hakkıyla tatbik edebilen, mazmunları ustalıkla kullanabilen ve bu alanda düzgün eserler verebilen tek Tanzimat şairi olarak tarihe geçmiştir. Ancak “çok iyi” bir Divan şairidir denilemez, çünkü artık “Divan Şiiri”ne eski şiir denmeye başlanmıştır bile…

Tanzimat Dönemi’nin nasıl bir geçiş dönemi olduğuna dair, Salih Mirzabeyoğlu’nun “Büyük Muztaribler” isimli eserinde şöyle bir çerçeve çizilir:

- “Tanzimata gelinceye kadar Türk san’at ve fikir adamına üstünkörü bir göz atan, onun inandığı, bağlandığı ve sevdiği hiçbir şeyi benimsemese de, onu ferdî, içtimaî ve fikrî bir muvazene içinde bulmaya mecburdur.

Tanzimata gelinceye kadar Türk san’at ve fikir adamı, bahtını ortak ettiği cemiyet devam ettikçe bütün haşmetiyle yaşadı. Cemiyeti ana zeminini kaybeder etmez de bütün hey’etiyle göçtü. Zirâ, o bir kemâl ve vahdet ânının yemişiydi ve ağaçla toprak ve gök arasındaki düzen bozulur bozulmaz, bu unsurlardan hiçbirinin tereddi ve ıstırabına iştirâk etmeden sönüvermeye mahkûmdu.” (s. 15)

İşte bu düzen Tanzimatla beraber bozulunca, şiir ve edebiyatta da bozulma, hattâ eskiyi inkâr ve reddetme hastalığı baş göstermişti. Naci, zamanındaki şairler gibi yeni şiirin hevesine kapılmamış, daha çok Divan Şiiri örnekleri vermiştir. Bu tutumu Recaizade Mahmud Ekrem’in şiddetli tenkitlerine yol açmış, Naci bu tenkitlere “Demdeme” başlığını verdiği yazılarıyla karşılık vermiştir. Recaizade Ekrem ise “Zemzeme” başlığıyla cevablar yazmıştır. Böylece aralarında şiddetli bir edebî tartışma başlamıştır. Aslına bakılırsa Naci yeni şiire karşı değildir, eski şiir muhalifliğine karşıdır. 

Naci’nin “Münacaat”ından bir bölüm:


Senin lûtf-i vâlânı gözler ümîdim

Senin kurb-i â’lânı özler hayâlim

Şu hâlim olur belki gufranı câlib

Olur belki gufranı câlib şu hâlim


Tercümeleri, eserin kendisini, tercümesini ve açıklamalarını ihtivâ eden üçer bölümden oluşmaktadır. Naci’nin, Prodhomme, Hugo ve Parny isimli Batılı edebiyatçılardan yaptığı tercümeler, yeni akımlar ortaya koyduklarını iddia eden bazı Tanzimat yazar ve şairlerinin ona karşı cebhe almalarına yol açmıştır. Çünkü Naci, yaptığı bu tercümelerle, onların birer kopyacı olduklarını söylemiş, vezin, edebî kaideler, üslub ve lisanda yaptıkları hataları ortaya çıkarmıştır.

İkinci Abdülhamid Han’a takdim ettiği “Ertuğrul Gazi” eserinin beğenilmesi üzerine Osmanlı Tarihini yazmakla vazifelendirilmiş ancak ömrü buna yetmemiştir. Aynı zamanda usta bir hattat olan Naci’nin bu alanda birçok eseri ve bir Kur’ân-ı Kerim yazması vardır.

Henüz 43 yaşındayken, en verimli çağında, 1893 yılında vefat etmiştir. Derler ki, onun ölümüyle birlikte Divan Şiiri de terkedilmiştir. Geride onlarca eser bırakmıştır, bunlardan bazıları şöyledir: Ateşpare (1883), Şerare (1884), Sünbüle (1890), Yadigar-ı Naci (1896), Demdeme (1887), Yazmış Bulundum (1883), Muallim (1886), Ömer’in Çocukluğu, Talim-i Kıraat (Ders Kitabı), Osmanlı Şiirleri (On üç şairin hayatı ve şiirleri), Esami (850 İslam büyüğünün ansiklopedik olarak anlatılışı).


KAYNAKLAR:

1-  HYPERLINK "http://muallimnaci.blogspot.com.tr/p/siir.html" http://muallimnaci.blogspot.com.tr/p/siir.html

2- Fevziye Abdullah “Muallim Naci İle Recaizade Ekrem Arasındaki Münakaşalar ve Bu Münakaşaların Sebeb Olduğu Edebî Hadiseler” http://journals.istanbul.edu.tr/iuturkiyat/article/viewFile/1023000834/pdf

3- Salih Mirzabeyoğlu, Büyük Muztaribler IV –Düşünce Tarihine Bakış-, İBDA Yay., İstanbul 2006.


Baran Dergisi 398. Sayı...