Gizli operasyonlar vasıtasıyla önceden hazırlanmış tuzaklara çekilen kimi insanların zihinleri, onlara çaktırmadan bir şekilde işgal edilir. İşgal edilmiş zihinlerin aradıkları düşman, artık dışarda değildir! Kendi içlerindedir; ama bunun farkına bile varmazlar. İnsan kendi kendisi ile savaşacak değil ya! Hep dışarda arar düşmanı! Tabii onu kendi içinde kaybettiği için arasa da bulması asla mümkün olmayacaktır. Çünkü o, içinin en derin yerinde gizlenmiştir artık. Virüs gibi… O, vakti saati gelince hareket edeceği zamanı çok iyi bilir.

Bu tür operasyonlara en güzel örnek, “sübliminal” mesajlar yoluyla verilen telkinlerdir. Gizli yollarla bilinçaltına enjekte edilmiş şeyler, bilinçaltımızın algıladığı bir frekans aralığında hazırlanmakta ve sonradan hedefteki kişinin geleceğine yön vermektedir.

Dünya genelinde insanlara yön veren kimi davranışların temelinde yapılan gizli operasyonların izlerine rastlamak mümkündür. Mesela, Suriye’de yaşanan kanlı savaş dolayısıyla, Türkiye’ye iltica eden mültecilerin durumu ile ilgili ipe sapa gelmez sözlerle onları istemeyenleri ele alalım. Onlardan nefret eden bir kitle var! Bu kitlenin kendilerine şu soruyu sormak akıllarına hiç gelmez: “On beş bin kilometre öteden PYD/PKK’ya olağanüstü destek veren Kürtler, Amerika’nın neyi oluyor? Daha düne kadar teb’amız olan Suriye halkına sahip çıkmamızı yadırgayan anlayışın kaynağında ne var?”
Elbette özenle hazırlanmış “False Flag” operasyonu…

Bu tür operasyonların kurbanı olanlar, “Niçin onları besleyecekmişiz?” modundalar!

Onlara bunu söyleten şey, içlerine zamanında yerleştirilmiş düşman telkinleridir!

İBDA hareketini çembere almaya çalışan kimi odaklar, başlangıçtan bugüne harıl harıl çalıştı. İslâmcı ne kadar yapı varsa, hepsinin İBDA ile alakasını kesmek için ellerinden geleni yaptılar. İBDA ile ilgili bütün haberler, dışımızdaki basın tarafından çarpıtılarak kamuoyuna servis edildi. O basını takip edenlerin zihinlerine İBDA, “tehlikeli örgüt” imajı kazınırken, bizim camianın yayın organları hep sus/pus oldular! Görmezden geldiler. Adeta “Görmedim, duymadım, bilmiyorum!” tarzı üç maymunu oynadılar. Aslında bal gibi biliyorlar ve görüyorlardı.

Yok saydılar!

Sadece yok saymakla kalmadılar, -irili ufaklı bazı istisnalar hariç- hemen hemen bütün cemaatler bilerek uzak durdular! İlgi duyan insanların önünü kestiler! Başlarındaki yöneticilere bu hususta bir şey danışıldığında, “Aman ha, uzak durun!” demeyi, inandıkları davanın gereği saydılar!

Sonra ne oldu?

İBDA’nın söylediği gerçekler bir bir ortaya çıkmaya başladı. Artık saklayamayacakları gerçeklerle baş başaydılar! Ama yine de kendilerine gelmiş değiller! Çünkü bir kere içlerindeki enaniyetin tutsağı olmuşlardı. Asıl esaret budur!

“Ben yarınınızım; mezar kazıcınızım!” diyen Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun “Tez”ine, “Tarz”ına mahkûm düşmüşlerdi!
“Mahkûmdurlar; samimi olmadıklarından! Cüce, yüzsüz ve hırsız. Eser terkibimin ve isminin hırsızları!”
Mahkûm oluşlarındandır, hâlâ yan duruşları; utanç değil, pişmanlık değil…
“Çakal gibi ardım sıra gelirler, yanımda değil, yardımcı değil…”*

“Sahte bayrak, gizli örgütlerin ya da istihbarat örgütlerinin halkı kışkırtmak ya da yönlendirmek amaçlı kendi yaptıkları bazı olayları hedefteki kişiler yürütüyor gibi göstererek kamuoyunu aldatmak için tasarladıkları gizli operasyonlardır.” Vikipedi’ye göre “False Flag” budur!

Fettoş sahte bir bayraktı, defoldu gitti!

Sıradaki sahteler, hiç olmayan mücadele yöntemleriyle sahte bayrak gösterisine devam ediyorlar! Onların açtığı şemsiye altında toplananların gözlerindeki perdeyi aralayacak güç, İBDA’nın HURUÇ HAREKÂTI ile mümkündür. Bu harekât, “suların akışı gibi, küfrün surlarına tırmanışın” destanını yazmıştır! Bu destanı yazanların açtığı çığırda yürüyen erlere ne mutlu!

İBDA hareketinin büyüklüğünü anlamak için, düşmanlarının kimler olduğuna bakmak bile kâfidir!
Vesselam.
 
*İslama Muhatap Anlayış -Teorik Dil Alanı-, Salih Mirzabeyoğlu


Baran Dergisi 646. Sayı