Zannediyorum İngiltere Kraliçesi hakkında konuşmam gerekiyor. Biliyorsunuz, Kraliçe II. Elizabeth öldü. Londra’ya ilk kez annem ve iki küçük kardeşimle Ağustos 1966’da gittik. Çok uzun zaman önceydi. Londra’nın en iyi ve seçkin okullarından birinde liseye başladım. Daha sonra ise Moskova’ya gittim. 1970’de KGB ajanları ile alakalı anlaşmazlık sebebiyle Rusya’dan sınır dışı edildik. Bu benim hayatımdaki en önemli dönüm noktalarından biriydi. Oradan Ürdün’e geçtim ve sonrasında yaşananları hepiniz biliyorsunuz. Filistin direnişine resmî olarak Arap olmayan ilk yabancı savaşçı olarak katıldıktan sonra Kara Eylül olaylarından kurtulabilen kişilerden biri oldum.

Daha sonra İngiltere’ye Ocak 1971’de George Habaş’ın istekleri doğrultusunda bir kez daha gittim. Ürdün’ün Suriye sınırından ayrılmaktan memnundum. Çünkü orada bir savaş gördüm, Fedailere karşı bir savaş yürütülüyordu. Aslında orada bana karşı çok naif davranıyorlardı. Ürdün’den Venezüella pasaportumla legal yollardan geldi. Önce Suriye’ye geçtim, ardından İstanbul üzerinden Avrupa’ya ulaştım. Orada bulunmama rağmen İngiliz vatandaşlığım olmadı, çünkü bana sadece geçiş hakkı vermek istiyorlardı. İngiltere’de polis dahi benim Ürdün’den geldiğimi biliyordu, evimizi dahi kontrol etmişlerdi. Beni ve kardeşimi her adımımızda takip ettiler; fakat İngiliz güvenliği bize hiç müdahale etmedi.

Daha önce de söylemiştim, 1973’te Beyrut’a gittim. Öncesinde Habaş bana dönmemi söylemişti, fakat olumsuz cevap vermiştim. Çünkü Kraliçe II. Elizabeth’i onun resmî doğum günü töreninde görebileceğimi düşünüyordum. Annem ve kardeşlerim Buckingham Palas’ın bahçesindeki seremoniye davet edilmişti. Fakat bir sebepten dolayı ben son anda katılamadım. Daha sonra ise Beyrut’a döndüm. Hâlâ Filistin direnişinin içindeyim. 28 yıldır hapishanede çile çekiyorum. Burada uyuşturucu satıcısı gibi suçlularla birlikteyim. Venezuela’da ise hainler cumhurbaşkanının himayesindeki hükümetin içinde.

15 yaşındayken, Temmuz 1964’te Venezuela Komünist Partisi’ne katıldım. Fakat Allah’a inanıyorum. Lâ ilahe illallah Muhammedun Rasulullah. Devrimin ve devrimciliğin hürriyete kavuşmak için yegâne yol olduğuna inanıyorum. Allah Resulü en büyük devrimcidir. Stalin, Tanrı’ya inanıyordu; fakat birçok Hıristiyan’ı yargıladı. Çünkü Ortodoks Kilisesi insanları sömürüyordu. Ben de onun gibi inanıyorum. Devrimin düşmanları kiliselerdeydi. Bu bir çelişki gibi görünüyor; ama aslında değil.

Her neyse, Kraliçe’yi göremedim çünkü İngiltere’den çıkmalıydım. Londra Üniversitesi Ekonomi bölümü için sınava girdim. İngiltere’deyken çoğu öğrenciden daha iyi yazabiliyordum; fakat dikkatimi veremedim. Mücadeleye yoğunlaşmıştım. Şimdi Filistin direnişi dış operasyonları sebebiyle buradayım, hapishanede. Ve bundan gurur duyuyorum. Zannediyorum, Filistin insanı, tüm devrimciler de benimle gurur duyuyordur. Elbette benim şahsiyetim sebebiyle değil, bizim yaptıklarımız sebebiyle…

Allahü Ekber!

11.09.2022

For English CLICK