Koronavirüs salgını devam ediyor. Bu hafta bir kaç komünist dergi aldım. Komünistlerin Güney Afrika'nın apartheid rejimine karşı vermiş olduğu mücadelenin kahramanlarından olan Alexander Moumbaris'in dergisi de bunlardan biri. Moumbaris, eski siyasî tutsaklardandır. Kendisi cezaevinden kaçmayı başaran ekibin içerisindeydi. Cezaevinden çıktıktan sonra Komünist Parti'de önemli görevler aldı. Hülasası önemli ve iyi bir adam.

Moumbaris, koronavirüs salgını ile alâkalı enteresan şeyler yazmış. Bilhassa tüm dünyada insanların izole edilmesi, hapsedilmesi üzerinde duruyor. Rakamlar üzerinden bu hastalığın bir küresel pandemiden ziyade hafif bir salgın olduğunu, hayatın bu kadar sınırlandırılmasını gerektirecek bir hadisenin yaşanmadığını söylüyor. Malûm, hükümetler salgının önüne geçmek için bir takım tedbirler alıyor. Ülkelerin idarecileri insanları kısıtlamak için kararlar alıyor. Moumbaris, resmî ölüm oranı rakamları (incelediği ülkelerin hepsinde hastalıktan kurtulma oranı yüzde 99'un üzerinde) çerçevesinde tüm bu kısıtlamaların abartı olduğunu iddia ediyor. Medyanın her gün panik pompalamasına da temas ederken “Bizi seçtiğimiz liderler mi yoksa, ticarî lobiler ve şirketler mi yönetiyor?” diye soruyor.

Elbette bunları söylerken koronavirüsün insanlar için bir tehdit olmadığını iddia etmiyorum. Ne yazık ki yaşlılarda ölüm oranının yüksek olduğu bir hastalık ile karşı karşıyayız. İnsanların hayatta kalması adına alınan bu tedbirlerin tamamının birileri tarafından kontrollü ve organize şekilde belirlendiğini söylemiyorum; fakat Moumbaris'in yaptığı yorumlar komplo teorisi olarak değerlendirilse de dikkate alınmaya değer. İnsanlar hayatta kalamazsa büyük kapitalist şirketlerin kimin sırtından menfaat elde edeceğini de göz ardı etmememiz gerekiyor; fakat neredeyse tüm ülkelerin, dünyanın bu hâle gelmesine niçin müsaade ettiği sorusu hâlâ cevaplanmayı bekliyor. Ben de bunu merak ediyorum.

***

Konuşmak istediğim bir diğer mesele ise genç bir arkadaşın Georges İbrahim Abdullah hakkında yazdığı ve benim adımın da geçtiği makale. Georges'un başına gelenler gerçekten inanılmaz. Fransa, Georges İbrahim Abdullah davasında Siyonistlerin ve ABD'nin yaptığı dış baskılara boyun eğdi. Yaklaşık 40 sene evvel yakalandı ve bu Lübnanlı adam hâlâ Fransa'da zorla tutuluyor. Cezasını tamamlamış olmasına, tutsak olması için bir sebep kalmadığı adli mercilerce kabul edilmesine rağmen bırakılmıyor. Birkaç kere başvuru yaparak tahliye edilip Lübnan'a dönmek istediğini belirtse de, Amerikan Dış İşleri Bakanlığı'nın itirazları neticesinde hukuksuz alıkoyma işleminin devamı sağlandı. Fransız içişleri bakanlığının içerisinde Siyonist ve emperyalist ajanları cirit atıyor. Elbette, ajan olmayanlar da var; fakat bu hukuksuzluk bir türlü giderilemiyor. Niçin? Çünkü eğer ki, Siyonistlerin ve emperyalistlerin emrinden çıkarlarsa, kimsenin duymasını istemedikleri bir çok şeyleri ifşa edilir. Bu sebeple yapılan zulüm gerçekten inanılmaz boyutlara geldi. Hakimler Georges'un serbest bırakılması gerektiğini söylerken hükümet “hayır bırakamayız” diyor, onu zorla alıkoyuyor. Siyasî tutsak olan Georges'un serbest bırakılıp Lübnan'a sınırdışı edilmesi de siyasî temaslar dışında hiç bir şekilde gerçekleşmeyeceğe benziyor.

Georges'u doğrudan tanımıyorum, kendisiyle hiç görüşmedim; fakat bu mesele artık sadece kendisini alakadar eden bir mevzu değil. Bu mevzu dünyanın kim tarafından idare edildiği ile alakalı. Dünya Siyonistler ve emperyalistler tarafından kontrol ediliyor. ABD hükümeti değişiyor; ama kontrol hep emperyalistlerin elinde kalıyor.

Dün Barack Obama'yı kontrol edenler, bugün Trump'ı kontrol ediyorlar. Bu durumda kötülüğe maruz kalan ise Amerikan halkı oluyor. ABD'nin demokrasi ve özgürlükler ülkesi olduğu iddia edilirken bir şeylerin farkında olan herkes ABD'de özgürlüğün de, demokrasinin de olmadığını biliyor. Elbette kendi insanının yanısıra dünyanın geri kalanına da zarar veriyorlar. Fakirleştirdikleri Latin Amerika insanı çalışmak için ABD'ye gittiğinde her türlü zulme maruz kalıyor.

***

Koronavirüs meselesine dönersek; görünen o ki, bu mevzu bir süre daha devam edecek. Dolayısıyla ölümler de sürecek. Devletler bir takım tedbirler alıyor; fakat yaşananlar gösteriyor ki devletlerin insanları izole etmesi son derece faydasız. Avrupa ülkeleri bunu yeni yeni fark ediyor. Ümid ediyorum, bugüne kadar durumu idare eden Türkiye önümüzdeki süreçte Siyonist ve emperyalistlerin manipülasyonlarına ve baskılarına boyun eğmez.

Doğduğum topraklar olan Caracas'a, memleketim Venezüella'ya gelecek olursak; derin bir krizin içerisinde olan ülke, virüsten en az etkilenen ülkelerden birisi durumunda. Kolombiya ve Brezilya'daki vaziyet ise berbat. Kısıtlamaların yaptığı tek iyilik insanların aileleriyle daha fazla zaman geçirme imkânına kavuşması.

Ümid ediyorum en kısa sürede bu şartlar atlatılır. Çünkü cezaevinde, zaten izole bir şekilde yaşayan insanların toplumdan daha fazla izole edilmesi, hayatı daha çok zorlaştırıyor. Ziyaretlerin bile gerçekleşmemesine sebep oluyor. Sağlık için başka bir takım tedbirler alınıyor; fakat bu bizim için çok zor oluyor.

Türkiye'de de virüs sebebiyle ölümler devam ediyor. Ümid ediyorum yakın bir zamanda düzelecektir. Hem Türkiye, hem de Venezüella için dua ediyorum. Erdoğan liderliğinde Türkiye'nin bölgenin en büyük gücü olacağını; fakat yaptığı bazı dış operasyonların da doğru olmadığını düşünüyorum. Erdoğan son derece akıllı politikalar seyrediyor, buna rağmen Kürt sorununu tam anlamıyla çözemedi. Her şeyden evvel bunun halledilmesi gerekiyor. Koronavirüs Türkiye'nin önünü açacaktır. Allah'a inanıyor ve bizi koruyacağını biliyoruz. İnsanlığın kurtuluşu inşallah yakındır!

Allahü Ekber!

Tercüme: Faruk Hanedar

20.06.2020

Baran Dergisi 702.Sayı