Ramazan “gazâ ve rahmet” olarak hatırlanır ve öyle söylenir. Buna mukâbil işin gazâ kısmından pek az yahut hiç bahsedilmez. “Rahmet” kavramı da kullanılır ve anlatılırken, diğer ulvî kavramlara yapılageldiği üzere, mânâsı kısır idraklerde daraltılır ve çoğu yerde nerdeyse “zoraki tebessüm” çapında izâh edilir. “Rahmet” kelimesinin kabaca anlamları olan “bolluk, bereket, ihsan”ın dahî kafalarda maddî karşılığa tekâbül ettirilerek telaffuz edilmesi büyük hatalardan... Bunun yanında, diğer tanımlamalarda ise aynı nitelemeye yakın kabalıklar... Mesela, Ramazan’ın rahmetinden dem vurulduğu anda dile gelen ilk hususlardan birisi de zaten Şeriat nazarında zengin olanların mükellef oldukları için vermeleri gereken zekâtlar, hayr ve hasenatlar oluyor. Bunlar da birer rahmet değil midir? Elbette öyledir de, iş, yani rahmetin tanımı ve onu anlama biçimi bugün maalesef belediyelerin yahut şahısların fakirlere yaptığı yardımlar derekesine indirilmiş. Yani, zengin için de, fakir için de “maddî” kıstaslar içine hapsedilmiş ve o tarzda zikredilir noktaya gelmiş...

Bakış açımızı azıcık değiştirmek adına şöyle söyleyelim. Bir kere, evvelâ, bizim gibi sıradan insanlar için Allah’a imân etmekten, imân üzere olmaktan büyük rahmet mi var ki, sadece bazı maddî zahmetlerin izâle edilmesinden başka rahmet tanımı yapılamıyor? Allah’a kul olabilmekten başka heveslere kapılmaktan daha büyük ne zahmet olabilir ki, bu işin rahmeti bazı dünyalıkların elde edilmesinde aranıyor?

Demek ki, başın başında bir Müslüman için neyin zahmet ve nelerin rahmet vesilesi olduklarını ayırt edici bir görüş edinilmesi gerekiyor. Böyle olunca da, İslâm’ı ve onun getirdiği kavramları, bırakın anlamak, evvelâ onlara nasıl yaklaşılması gerektiğinin fikrî prensiplerinin bilinmesi, sonrasında ise zevken idrâk edilmesi gerekiyor ki, işte bunun aletine “dünya görüşü” denilir...

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun örgüleştirdiği Büyük Doğu-İBDA fikriyatının en başta ele aldığı hususlardan birisinin de temel esaslara yaklaşırken usullerin esasının ne olması ve nasıl olması gerektiği meselesidir. Mevzumuza binâen buraya not etmiş olalım...

Mevzumuza, yani Ramazan’ın “Gazâ ve Rahmet” bahsine hiç olmazsa biraz evvel değindiğimiz noktadan bakmaya çalıştığımızda Gazâ’nın Rahmet, Rahmet’in ise işte bu Gazâ kavramı içerisinde olduğunu hemen sezebiliriz...

Gazâ nasıl rahmet olmasın ki, bizzat kâinatın yaratıcısının kâinatı O’nun yüzü suyu hürmetine yarattığını söylediği Allah Resûlü’nün (Sallallahü Aleyhi Vesellem) kumandanlık ettiği ve İslâm’ın ilk harbi Bedir Ramazan’da vukû bulmuştur. Öyle bir savaş ki, İslâm’ın ya var kalacağı ya yok olacağı bir savaş!.. Allah Resûlü’nün mübarek vücutları bizzat bu âlemin varlığı için sebeb ise, bu sebepten ve bu sebeb’in katıldığı gazâdan daha büyük rahmet bir Müslüman için ne ola ki?

Bu bakış açısıyla, Ramazan, Rahmet ve Gazâ kavramlarını bu yazımızda kısa kısa ele alacak ve İslam Ümmeti için Ramazan’ın nasıl bir rahmet olduğuna, rahmet mefhumunun asıl mahiyetinin gazâ mefhumuna bitişikliğine dikkatleri celbetmeye çalışacağız. Hakikatin örtücüsü küfrün şeytânî vazifesini iptal için yapılan ve sadece İslâm toplumları için değil tüm dünya insanlarının refahı uğruna girişilen gazâları rahmet gözüyle görememek, Batı’nın irfan-kültür dezenformasyonuna maruz kalmak demek değildir de nedir?

Ramazan’daki Rahmet Gazâları:
Bedir
Bedir Muharebesi Ramazan’ın 17. günü (diğer bir rivayete göre ise 27) milâdî 13 Mart 624’te Hicretin ikinci senesi gerçekleşmiştir. “Büyük Bedir, Koca Bedir, Kanlı Bedir” diye de isimlendirilir. Üstad Necip Fazıl’ın Esselâm isimli eserindeki şu mısraları hatırlatalım:
“İlk çekilen kılıç ki, pırıl pırıl merhamet;
Bedrin kılıcındadır acıdaki keramet;
Mağrur safları küfrün, Bedirde tuz-buz oldu.
Bedir, küfrün başına inen ilk topuz oldu.”

Bunun yanında Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun Baran Dergisi’nde her hafta tefrika edilen Ölüm Odası B/Yedi isimli eserinin 282. bölümünde geçen şu bahsi de zevken idrake mevzu olarak not düşelim:

“TAHA SÛRESİ’nin 102. ÂYETİ-Meâli: “O gün – Sur’a üflendiği gün – günahkârları korkudan dolayı gözleri gömgök olarak haşredeceğiz”. (İslâm’da DEVLET ve Adalet idealinin sembolü Hazret-i Ömer’in, Müslüman olmasına vesile olan Sûre, Taha Sûresi’dir...
O, 40. Müslüman... Süryanice, Arbcinoyo-Kırk sayısı: 278: Arvasî... Büyük Doğu’nun 40. Senesi, 1983 ve Yevmiye: “40 senelik çalışmayı başlangıç kabul edebiliriz!”... Seyyid Abdülhakîm Arvasî: 1983: İzzet Erdiş... (Nakşî azamet!): 3216: BEDRÎ-Bedre âit ve müteallik. (Taha Sûresi’nin bir tefsirinde Tı ve Ha harflerinin hesabının 14 olduğu, bunun “Bedr-Ay’ın Dolunay hâli”ne işaret ettiği ve kasdın Allah Sevgilisi olduğu belirtilmiştir... Bedr: Dolunay. Mekke ile Medine arasında bir yer. Bir şeyin tamam olması. Devr ve sürat etmek. Bir işin ansızın zâhir olması. Tam ve münasib olan âzâ. Dolu şey. İyi hizmet eden mutî... İslâm’ın var oluş savaşı olan Bedr Muharebesi: Yevm-ül Furkan, Büyük Bedir, Koca Bedir, Kanlı Bedir, 2. Bedr diye adlandırılır)... ARVASÎ: 1277: ARİĞ DAQNO-Süryanice, “Uzun sakallı”. (Üstadım ve Ben... Sakal, Hadîs’le belirtildiği üzere, fıtrata uygun, zâhir; fıtrata uygun devlet de, “İslâm devletle tamam olur!” anlayışının devleti; bütün Hadîslerin ihyasını tekeffül eden Devlet. Başyücelik Devleti)”

İlk Fedâ Taarruzları
Bilinmeyen ve pek konuşulmayan bir husus olarak Ramazan ve Bedir İslâm Tarihi’ndeki ilk fedâ eylemlerine de sahne olmuştur. Üstad Necip Fazıl’ın tabiriyle “sıyrılan İslâm kılıcı, havada ıslıklar çalarak ebedî hareket rüzgârına yol açmış” ve o gün bu gündür İslâm’ın rahmet kılıcı gazâ sünnetini terk etmeyenlerce devam ettirilmektedir.

Hemen Bedir’in ardından, bizzat Allah Resûlü’nün emriyle Âmir isimli âmâ bir Sahabî, bütün gayreti İslâm ve Allah Resûlü’nü küçük düşürmeye çabalayan Esma Bint-i Mervan’ı öldürmekle görevlendirildi. Âmir Radiyallahü Anh Hazretleri kendi kabilesinden olan bu “cadaloz” kadının yanına hissettirmeden sokuldu ve kılıcını göğsüne dayayıp hamle ederek onu ebedî cehennem âlemine yolladı...
Demek ki, fedâ eylemlerindeki baş remzlerimizden birisi de, gözleri bu dünyaya âmâ Âmir Hazretleridir ve onun bizzat Peygamber emriyle açmış bulunduğu yol, şartlar yerine hâiz olunca haktır...

İkinci teşebbüs ise Selim oğulları üzerine oldu ve başlarında Hazreti Ali’nin bulunduğu akıncı Sahabîler işaret edilen sahada üç gün beklediler ve gelen-giden olmayınca geri göndüler...

Üçüncüsü ise, Allah Resûlü aleyhine yapmadığını bırakmayan bir Yahudi’nin öldürülmesi için Salim Bin Âmir Hazretleri’nin fedâ eylemine yollanması...

Salim Bin Âmir Hazretleri, başka Yahudilerle bir arada oturan bu Yahudi’yi, hepsinin gözü önünde kılıcını göğsüne dayayıp ciğerinden sokup kürek kemiğinden çıkartıverdi. İlâ cehenneme zümerâ...

Uhud
Uhud Harbi Ramazan içinde yapılmamıştır ama alâka çekici bir teferruat olarak Ramazan ile pek yakın bir irtibatı vardır. Uhud Harbi, Hicretin 3. Senesi, 7 Şevvâl, Milâdî 625 senesinde vukû bulmuş olmasına mukâbil, o senenin Ramazan’ı Uhud Harbi’nin hazırlıklarına yataklık etmiştir. Yani, Allah Resûlü ve Sahabîler o senenin Ramazan’ını bu harb ile alakalı hususlarla geçirmişlerdir. Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’in bizzat katıldığı, hatta yaralandığı savaşlardandır Uhud!.. Bilindiği üzere Şevval, Ramazan’dan hemen sonra gelir...

Hendek
Hendek gazvesi Uhud Muharebesi’nden iki yıl sonra, Hicret'in beşinci yılında Şevval’de (23 Şubat 627) Medine'nin kuzeyinde cereyan etmiştir. Uhud Harbi için söylediklerimiz Hendek Gazvesi için de geçerli; yani Ramazan’ın hemen ardından meydana gelmesi, o senenin Ramazan’ında ana mevzuun bir gazâ olması ve Allah Resûlü’nün bizzat katıldığı harblerden olması...

Mekke’nin Fethi
Hicrî 8. Sene 20 Ramazan (11 Ocak 630)... Yine, bizzat Allah Resûlü’nün kumandanlık ettiği İslâm Ordusu’nun Mekke’yi zaptedip putları bertaraf etmesi...

Uzza Putu’nun Yıkılması
Bu meşhur putun bulunduğu ev Mekke’nin Fethi’nde Allah Resûlü’nün emriyle, Ramazan’da Halid Bin Velid Hazretleri tarafından yıkılmıştır...

Amr Bin As Seriyyesi
Mekke Fethi’nin hemen akabinde, Ramazan... Mekke’den üç mil mesafede Hüzeyl taifesinin “Süva” isimli putun Amr Bin As tarafından yıkılması.

Sâad Bin Zeyd Seriyyesi
Mekke Fethi’nin hemen akabinde, Ramazan... Sâad Bin Zeyd ve yirmi atlı Evs ve Hazreç kabilelerinin “Menat” isimli putunu yıktı.

Lât Putu’nun Yıkılması
Hicrî dokuzuncu senede Tâif’li Sakifoğulları’ndan bir grup elçi Peygamberimize gelerek Müslüman olmak istediklerini söylemişler ve aynı senenin Ramazan’ında Sakifoğulları’nın ibadet ettiği Lât isimli put yıkılmıştır...

İslâm’ın Yemen’de Yayılması
Hicretin onuncu senesi, Ramazan... Bizzat Allah Resûlü’nün emriyle başlarında Hazreti Ali’nin bulunduğu 300 Sahabî’nin seriyyesi...

Kadisiye Zaferi
Hicrî 15. sene, Ramazan, 636... Halife Hazreti Ömer (r.a) devri, o zamanın “süper gücü” addedilen Sâsânî İmparatorluğu’na karşı İslâm Ordusu’nun başında Aşere-i Mübeşşere’den, yani dünyada iken cennetle müjdelenen on kişiden birisi olan Sa’d b. Ebî Vakkâs (r.a) Hazretleri... Kibriyle mağrur Sâsânî İmparatoru Rüstem mağlup ve İslâm Ordusu Bedir Gazisi Sahabî komutan eliyle galib... Büyük Zaferlerden...

Amuriye Zaferi
Abbâsî Halifesi Mu’tasım devri... Bizansa sefer eden İslâm Ordusu onların ikinci büyük şehri ve mühim kalesi Amorium’u kuşattı... 55 gün direnen kale sonunda zaptedildi; tarih, 23 Eylül 838... Hicri Takvime göre 29 Şevval 223; yani kuşatma Ramazan başında başlamıştı... Bir Hadîse nisbetle Amuriye şehri Konstantiniyye’nin “böbreği” olarak tarif edildiği ve böbreği ele geçemeden fetholunmayacağı da rivayet edilmiştir...

Zelleka Savaşı
Hicrî 479, 25. Ramazan’da (1086) Cuma sabahı Zelleka (Portekiz yakınlarında bir vadi) hâdisesi vukû bulmuştur; Yusuf Bin Taşfin kumandasındaki 30 bin kişilik ordu, Kastilya Kralı Alfons komutasındaki 60 bin kişilik düşman ordusunu yenmiştir...

Endülüs’ün Fethi
Hicrî 28 Ramazan 92’de (19 Temmuz 711) Tarık Bin Ziyad kumandanlığındaki Emevî Devleti’nin İslâm Ordusu, God komutanı Rodrik’i Buhayra’da mağlup etmiştir. Ve ardı sıra gelen savaşlarla beraber meşhur Endülüs Medeniyeti doğmuştur...

Ayn-i Câlut Zaferi
Hicrî 658, 15 Ramazan (1260) Cuma günü sabahı Mısır’ın Türk Sultanı Seyfeddin Kutuz Moğol ordusunu tarumar etmiştir. Neticesinde Mısır ile Şam birleşmiş, Anadolu’da başsız kalan Moğol boyları da İslâm’a tâbi olmuşlar, Haçlıları Filistin’den kovacak olan Memlûkler güç kazanmıştır.
***
Bizim bir çırpıda derlediğimiz bu pek mühim hâdiseler, aynı gözle İslâm Tarihi’ne bakıldığında bu güne kadar dikkat etmediğimiz onlarca meseleyi de ortaya çıkaracaktır.

Bütün bu anlattıklarımızdan sonra, İslâm’a göre düşmanla harb meydanında savaşmaya “küçük”, kendi nefsi ile savaşmaya “büyük” cihad tarif edilmesinden yola çıkarak rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Ramazan, rahmetten ibarettir; baştan başa gazâ ile hareket edilen ve bu gazâ vesilesiyle elde edilen rahmetten...

Baran Dergisi 543. Sayı