Türkiye, son yüzyılda yaşanan en büyük deprem afetiyle karşı karşıya. Peşi sıra Kahramanmaraş’ta gerçekleşen, her biri başlı başına son derece yıkıcı iki deprem, 13 milyon vatandaşımızı direkt olarak etkilemiş bulunuyor.

Vaziyetin bu vahametine karşılık olarak, hükümetin daha en başından beri “herşey kontrolümüz altında, her yere yetiştik” şeklindeki tavrı ise gerçeklikten tabiî olarak çok uzak. 10 küsur bin binanın yıkıldığı, binlerce insanın enkaz altında olduğu, milyonlarca insanın kışın en çetin günlerinde sokakta kaldığı, afet bölgesine ulaşımın hem yıkım hem de hava şartları dolayısıyla aksadığı müşkül bir tablo karşı karşıyayız.

Dünyanın, gelişmiş gelişmemiş fark etmez, hiçbir ülkesi, bu şekilde karada gerçekleşen ve 10 şehir, 13 milyon nüfusa teshir eden bir afet karşısında bir gün içinde herşeyi kontrol altına alamaz.

Şimdi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir an evvel ekrana çıkıp, yaşanan vaziyetin vahametini bütün çıplaklığıyla resmedip, ardından “mümkün olanın fevkinde bir gayretle” ihtiyaç sahibi herkese yetişmeye çalıştıklarını izah etmesi gerekiyor.

Bunun yanı sıra deprem bölgesine gönderilmiş yahut sosyal medyadan twit atarak kendisini rezil eden siyasî dangalakların da tashih edilmesi şart. Adam güya sahaya inmiş, canı yanan vatandaş feryat ediyor, elinde telefon, bik bik… Öteki, ordan çıkıyor “biz öldük, geberdik, enkaz altında kaldık, kimse de gelmedi ama Reis bize yeter” diye bu karlı ve buzlu havada demir yalıyor. Bu tiplerin de gerekirse en galiz şekilde ve ivedilikle tashih edilmesi icab ediyor.

Türkiye, son yüzyılda yaşanan en büyük afetlerden biriyle karşı karşıya. Bu çok ciddi, ucu açık, tıpkı bir fay hattı gibi nereye kıvrılacağı ve nerede kırılacağı meçhul bir süreç. Herkesin aklını başına almasında ve ciddiyet dairesi içinde sımsıkı tutunmasında fayda var.