"Moda"; ve özellikle de "Cinsiyetsiz moda" kavramı ebeveynleri, gençleri ve çocukları tesiri altına aldı.

Eğitimci Derin Özkan, “Sistem ayakta kalmak için en temel kimliğinden vazgeçen bireylere ihtiyaç duyuyor. Bu kişilerin kimliklerini, estetik algılarını satın alıp toplumun geri kalan kısmına dayatıyor.” dedi.

LGBTİ dayatması, her sektör ve kategoriye sirayet etmiş vaziyette.

Londra Moda Haftası, sezonu cinsiyet ayrımı olmaksızın yapacaklarını ilan etti.

Meşhur İtalyan modaevi Gucci, 2020’de “akışkan cinsiyetli” seçkisi MX’i piyasaya sürdü. HM’nin Onur Haftası’nda internet ortamında yayınlanan “Seçtiğim Ailem” reklam filmi, tartışmalara konu oldu.

Pullu payetli pantolonlar, ince çoraplar, kalın topuklu ayakkabılar, genellikle kadınların üzerinde gözüken, saten-çiçekli gömlekler artık erkeklere de giydiriliyor. Aydınlık Gazetesi, bu alanda araştırmalar yürüten eğitimci Derin Özkan ile cinsiyetsiz moda üzerine konuştu… Ehemmiyetine binaen Derin Özkan’ın söylediği şeyleri iktibas ediyoruz:

“Cinsiyetsiz moda”

“Moda kavramı en basit haliyle, toplum kavramına giren geçici ama bulunduğu dönem içinde aşırı düşkünlük şeklinde tanımlanabilir. Nesnelere, giyim ve süslenme materyallerine aşırı düşkünlük toplumun geneline yayılmak istenilen fikirlerin, beğenilerin, duyguların somutlaşmış hali olarak son zamanlarda karşımıza çıkmakta. Bunun en net örneği de Cinsiyetsiz Moda!”

Çürüten kavram

“Cinsiyetsiz moda, toplumdaki bireylerin çürümelerinin görünür hale gelmesi için dayatılan bir kavram. Ne kadar anlamsız, kişisel kimlikten uzak olursa olsun görünür hale gelen şeylerin çoğuna toplum alışmaya meyillidir. Bireyin bu noktada topluma karşı bir sorumluluğu oluşmaktadır: Sık sık gördüğü, maruz bırakıldığı şeyleri düşünmeden düşkünlük göstermemelidir.

Renkler de kimliği dışa vurma konusunda ve moda sektöründe aktif görev almaktadır. Yüzüne baktığımız zaman cinsiyetini anlayamadığımız daha yeni doğmuş iki bebek düşünelim. Bunlardan biri kız biri oğlan ve toplum tarafından cinsiyetlere atfedilmiş iki farklı renk mavi ve pembe. Toplumun büyük çoğunluğu pembe ile kız çocuğunu, mavi ile de oğlan çocuğunu denkleştirecektir. Kız çocuğuna babet ayakkabılar alınırken erkek çocuğuna futbol için ayakkabılar alınacaktır. Kimliğimizi moda aracılığı ile dışa vuruyoruz. Bu yüzden eğer kimliğimiz oturmuşsa kimlik ve moda arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu söyleyebiliriz.”

“En büyük kötülüğü yapıyorlar”

“LGBTİ örgütlerinin modayla sıkı bir bağ içinde olmasının tek sebebi, LGBTİ’yi moda haline getirmek. Özellikle dış görünüşün daha da önemli olduğu genç yaş gruplarını hedef alıp sızan bu zihniyet, arkadaş çevrelerinin içinde var olmak için: “Ben galiba lezbiyenim, ben galiba erkeklerden hoşlanıyorum…” şeklindeki cümleleri maalesef moda haline getirdi. Kıyafet seçimlerinin yanı sıra oluşan, kimlik bunalımlarına sebep olan bu örgütler bir insana yapılabilecek en büyük kötülüğü yapıyorlar.

Kapitalizm ve para öyle iki güçtür ki hızla yozlaştırır. Yozlaştırmakla da kalmaz sizleri asla kabul etmeyeceğiniz unsurların savunucusu haline getirir. Sistemin ayakta kalması adına savunuculara ihtiyacı vardır. Ve sistem bariz bir şekilde sizin aleyhinize de olsa bu saf savunuculara yeterince ve ısrarla hitap ederse ikna eder ve belli bir süre sonra sistemin savunucusu haline gelirler. En nihayetinde sisteme baktığınızda sistemden en büyük zararı gören insanlar da bunlardır.

Moda sektöründe cinsiyetsiz olduğunu ifade edip podyumda boy gösteren modellerin artmasının sebebi budur. Sistemin ayakta kalması için en temel kimliğinden vazgeçen, buna inanan, bunun doğru olduğunu kabul eden bireylerin artmasına ihtiyaç duymaktadır. Bu kişilerin hem kimliklerini, hem estetik algılarını satın alıp toplumun geri kalan kısmına dayatmaktadır.”

Son sözleri:

“Türkiye Cumhuriyeti, sahibinden az kullanılmış ahlâkların pazar merkezi değildir. Olmayacaktır. Vatanımız, alışveriş bittikten sonra dağılmış bir pazar yerine benzemesin diye mücadelemizi her alanda sürdürmeye devam edeceğiz.”