Saat dokuzu beş geçe, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulunup, karanfillerimizi denize attık.

(Uğur Dündar, Sözcü, 11 Kasım)

Atatürk'ün o dünya yakışıklısı yüzü ortaya çıktı. Hiç bozulmamıştı… Teni bronzdu. Altın saçları, rengini kaybetmemişti. Kalın kaşlarından bir kaç tel kopmuş, sol göz kapağının üstüne düşmüştü. Sakalı hafif uzamıştı. İnce dudakları yapışıktı. 15 yıl önce Dolmabahçe Sarayı'ndaki yatağında uyur gibiydi. Ne bozulma, ne kokuşma vardı.

(Yılmaz Özdil, Sözcü, 11 Kasım)

Atatürk’ü çağdaşı olan liderlerden farklı kılan, bağımsızlığa kavuşturduğu milletini ve kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni laikliğe, demokrasiye, kadın-erkek eşitliğine, hukukun üstünlüğüne yöneltmesi ve bu amaçla devrimler gerçekleştirmesidir. Türkiye bugün ikinci yüz yılına ayakta girebiliyorsa, bunu Atatürk’ün bu ileri görüşlülüğüne borçludur.

(Fikret Bila, Halk TV, 11 Kasım)

Okulun ağır yas havasını dağıtmak, Atatürk’ü ağlayarak değil, anlayarak, sevilen bir insan olarak anlatmak için çeşitli çarelere başvurmuş, onu çalışkanlığın, temizliğin ve planlı hareket etmenin sembolü olarak aktarmış, ayrıca salonu karanlığa boğan perdeleri açtırmış, ağır müziği susturmuş, uzun süren tören sırasında “Tuvalete gitmek isteyenler gidebilir” demiştim.

(Emre Kongar, Cumhuriyet, 11 Kasım)

Laik Türkiye Cumhuriyeti ATATÜRK'ün kutsal emaneti olarak hepimizin en büyük, en onurlu devlet çatısıdır. Türkiye Cumhuriyeti, ATATÜRK'ün Anadolu güneşidir. ATATÜRK'ün Türk Ulusu'na armağanıdır.

(Yekta Güngör, Sözcü, 10 Kasım)

Nutuk’u yazarken de, okurken de en çok zorlandığı bölüm, en yakın silah arkadaşlarıyla yollarının ayrıldığını hissettiği bölümdü…

(Mesut Parlak, Sözcü, 10 Kasım)

Atatürk demek, akıl bilim ve çağdaşlık demektir…

(Rahmi Turan, Sözcü, 9 Kasım)