Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) kuruluşunun anısına 1945’ten itibaren 16 Ekim, "Dünya Gıda Günü" olarak ilan edildi.

FAO, "Dünya Gıda Günü”nün bu yılki temasını, "Hiç kimseyi geride bırakma" olarak belirledi.

"Dünya Gıda Günü"ne ilişkin FAO’nun internet sitesinden yapılan açıklamada, daha iyi bir üretim, daha sağlıklı gıda, daha iyi bir çevre ve daha iyi bir hayat için etkili, kapsayıcı, dayanaklı ve sürdürülebilir tarım-gıda sistemine dönüşümün önemi vurgulanarak "Kimse geride kalmasın." denildi.

Küresel çete, Kovid-19 salgını, çatışmalar, iklim değişikliği, artan fiyatlar ve uluslararası gerilimler gibi zorluklar, gıda güvenliği gibi çalışmalarla dünyayı ateş alanına çevirmeyi amaçlamış vaziyette.

İklim değişikliği yalanı üzerinden kırsal alanlarda yaşayan yoksullar ile onların tarım alanlarının ve üretimlerinin etkilendiği söyleniyor.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, en kırılgan toplumların Kovid-19 salgını, iklim krizi, çevresel bozulmalar, çatışmalar ve derinleşen eşitsizlikler nedeniyle daha da ezildiğini belirtiyor. Ayrıca Ukrayna-Rusya Savaşı'nın gıda, gübre ve enerji fiyatlarında artışa neden olduğunu, birlikte çalışılması durumunda bu eğilimin tersine dönebileceğini söylüyor.

Merkezi Washington'da bulunan Uluslararası Gıda ve Kalkınma Politikaları Araştırma Enstitüsünün (IFPRI) yayımladığı "2022 Küresel Gıda Politikası Raporu”nda iklim değişikliğine dikkat çektiler.

Raporda, iklim değişikliğinin, 2050’ye kadar milyonlarca kişiyi açlık, dengesiz beslenme ve yoksulluk riskine sokmasının beklendiği yalanını söylüyorlar.

İklim değişikliği adaptasyonunun, gıda sistemi için acil ve uygulanabilir olduğu kaydedilen raporda, gıda üretim, dağıtım ve tüketim uygulamalarının iklim değişikliğine adapte edilmesi gerektiği uyarısı yapıldı.

Raporda, böylelikle kırsal geçim kaynaklarının daha iyi desteklendiği ve sağlıklı beslenme sağlandığı aktarıldı.

Diğer yandan, ABD Çevre Koruma Ajansının sitesinde yapılan açıklamada, tarımın büyük oranda iklime bağlı olduğu ifade edildi.

Açıklamada, artan hava sıcaklıklarının bazı bölgelerde mahsul verimini artırabileceği ancak bu artışın, besleyicilik seviyesi, toprak nemi, suya erişim ve diğer koşullarla örtüşmesi gerektiğine işaret edildi.

Kuraklık ve su taşkınlarının sıklığındaki ve şiddetindeki değişikliklerin, çiftçiler için zorluklar teşkil edebileceği ve gıda güvenliğini tehdit edebileceği kaydedilen açıklamada, iklim değişikliğinin ürün ve hayvan yetiştirilmesini zorlaştırdığı belirtildi.

İklim değişikliğinin yalnızca tarımı değil hayvancılığı ve balıkçılığı da etkilediğinin altı çizilen açıklamada, iklim değişikliğinin küresel, bölgesel ve yerel seviyelerde gıda güvenliğini büyük ihtimal etkileyeceği aktarıldı.

Rapora göre, iklim değişikliği, ekosisteme gitgide artan bir baskı uygulayarak özellikle de yoksul ve hassas topluluklarda bulunan kırsaldaki küçük ölçekli üretici için oldukça büyük bir tehdit teşkil ediyor.

Bu baskının hem kuraklık, fırtına, ve sel gibi gittikçe sıklaşan aşırı hava olaylarından hem de kısa süren yağmurlu mevsimler, başlangıcı geciken yağmurlar, artan deniz seviyesi ve eriyen buzullar gibi kademeli değişikliklerden kaynaklandığı kaydedilen raporda, iklim adaptasyonunun, gıda güvenliği için merkezi bir hal aldığı belirtildi.

Raporda iklim adaptasyonu, olası zararları hafifletmek veya iklim değişikliğine bağlı olanaklardan faydalanmak için süreç, uygulama ve yapılardaki değişiklik olarak ifade edildi.

İklim adaptasyon çözümlerine değinilen raporda, bu çözümlere yapılacak yatırımların toplumun, işin, örgütün, ülkenin ve bölgenin kendine has durumuna uygun olarak şekil alabileceği aktarıldı.

Raporda, yenilikçi yönetim mekanizmasının, küçük ölçekli üreticilerin de aralarında olduğu kırsaldaki yoksul kişileri etkilediği ve onlara gerçekten söz hakkı tanıdığına işaret edildi.

Söz konusu yoksul kişilerin değişen iklimin, gıda güvensizliğinin ve düzensiz göçün sonuçlarına katlandığının altı çizilen raporda, küresel olarak iklim finansmanına yatırım yapılan paranın şimdiye kadar yalnızca yüzde 1,7’sinin küçük ölçekli üreticilere ulaştığı belirtildi.

İnsanlar açlıktan ölüyor; iklim değişikliği ise bunun kılıfı olarak kullanılıyor

Her sene "sürdürülebilir kalkınma" masalları okuyan Birleşmiş Milletler, Batılı devletlerin doymak bilmeyen iştihalarını doyuramadığı için, güney yarım kürede başta çocuklar olmak üzere insanlar açlıktan ölüyor; iklim değişikliği ise bunun kılıfı olarak kullanılıyor.

"Domuzlar diktatoryası"nın hakim güçleri tüm bunlara rağmen çıkıp pişkin pişkin adalet, insan hakları nutukları atıp, adil bir dünya düzeninin peşinde oldukları iddiasıyla dünyayı uyutmaya devam ediyorlar.

"Sürdürülebilir kalkınma" da, "adil dünya düzeni" de bir palavradan ibarettir ve bugün sistemin doğurduğu sorunlar, müesses nizamın çöküşünü gözler önüne sermekte; bu cendereden yegane çıkış yolu olarak "Çağlarüstü Mutlak Fikir"in ışığında kurulacak düzen kendisini dayatmaktadır.