Mustafa İslamoğlu, Mehmet Okuyan, Emre Dorman, Cemil Kılıç, Mustafa Öztürk gibi Kemalizm’in ürettiği ve beslediği itikadı bozuk, dini içten yıkan Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi İsrafil Balcı’nın sapıklıkları…

“Adamın birisi güya Kudüs'e sahip çıkmak adına ‘İlk kıblem, miraca açılan ilk kapı, ilk göz ağrım’ gibi güzellemeler yapmış. Bu kafa ile Kudüs'e sahip çıktığını sanan ümmetin halipürmelalinin yansımasıdır bu. Beyler Kudüs ilk kıble değil, miraç ise hiç olmadı boşuna avunmayın.”

“Kur’an okuduğu vahiyle haricinde Resulullah’a mucize verilmedi.”

“Şeriattan kaçan Afganlılar Türkiye'ye kapağı atıyor. Bizdeki şeriatçılar ise ülkeyi Afganistan'a çevirme hayalperestliğinde. Anlayan için sadece bu örnek bile Cumhuriyetin kazanımlarını ve Atatürk'ün büyüklüğünü anlamak için kâfidir.”

“Hz. Muhammed hayatta olsaydı ve birisi "kandiliniz mübarek olsun" deseydi, vereceği karşılık "hangi dindensin" olurdu. Deniz dalgasız, din hurafesiz olmaz”

“Kur’an’da cuma namazı yoktur, cuma günü namaza çağrı vardır.”

“Arkadaşım Muhammed”

“Daha adil, daha demokratik, daha eşitlikçi, daha müreffeh ve hukukun üstünlüğüne dayalı, ileri demokrasiyi içseleştirmiş bir ülke olarak nesillerimizin sonsuza kadar Cumhuriyet'imizin aydınlık yolunda ilerlemeleri dileğiyle BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN. Cumhuriyetin aydınlık yolunu bize açan Atatürk'ü, onun silah arkadaşlarını, vatan uğruna şehit düşen dedelerimizi rahmet, minnet ve hayırla yâd ediyorum.”

“Kim Atatürk'e din karşıtı veya İslam düşmanı derse, sadece cehaletini faş eder.”

“Cumaya gitme, okeye git”

"İstanbul (Konstantiniyye) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emîr ne güzel emirdir. Onu fetheden ordu ne güzel ordudur." Böyle bir hadis kesinlikle ama kesinlikle sahih değildir. Sonradan üretilmiştir. Bu hadis Bişr El- Has’ami adında birisinden zikredilir. İstanbul’un fethi hadisi uydurmadır. Osmanlı kaynaklarında yoktur ve Fatih hiç kullanmamıştır.”

“Hala Miraç hadisesinde Peygamberin göğe çıktığını zannederler. Halbuki Miraç peygamberin gördüğü rüyadan başka bir şey değildir.”

“Hz. Ömer hadis rivayet edenlerin üzerine gitmiş ve yasaklar getirmiştir. Özellikle Ebu Hureyre ve İbni Mesud gibi adamlara yasak koymuştur. Hatta İbni Mesud’u hapsettiğine dair rivayetler vardır.”

“Kur’an’da başörtüsü başa değil, vücudun üzerine örtüdür. Ayetlerin hiçbirinde saçın örtülmesinden bahsedilmiyor. Mecbur da değildir. Sadece iffetin korunmasından bahsediliyor.”

Ayetlerin meallerini tahrif ediyor

FETÖ’cülerin meallere “salih amel işleyenler cennettedir” ayetini “iyiler cennettedir” diye değiştirmeleri gibi, sapık İsrafil Balcı da ayetleri kafasına göre tahrif ediyor.

Misal:

1. “Namazı dosdoğru kılın” veya “namazı kılın” ayetlerini “Vahyi hayatınıza hakim kılın” diye mana vermek suretiyle hem namazı inkar etmiş hem de vahyi daraltıp bir ayetin içerisine sokmuştur.

Vahiy Kur’an’ın tamamıdır. Bunu bilmiyor olabilir mi?

Rum Suresi Ayet: 31, Müddessir Suresi Ayet: 43’ün meallerini bu şekilde değiştirmiştir.

2. “İman edin” ayetlerine “güvenin” diye mana verir. Bu bile bile yapılan bir tahriftir.

“Âmene” kelimesinin manası “iman etmek”tir.

“Emine” kelimesinin manası da “emin olmak”tır.

Muddssir Suresi Ayet 43’ü bu şekilde tahrif etmiştir.

3. “İnkar edenler” ayetlerine de “güvenmeyenler” diye mana vermek suretiyle tahrife kalkışmıştır.

“Kefera” kelimesinin manası “inkar etmek”tir.

İnkar etmek ile güvenmemek arasında nasıl bir bağ kurmuştur.

“Âmene” kelimesini “Emine” diye okudun ve insanları kandırdın. Fakat “Kefera” kelimesinden “Emine” kelimesini nasıl türettin? Tabii başına bir de olumsuz eki olarak neyi getirdin?

Rad Suresi Ayet: 7’yi bu şekilde tahrif etmiştir.

Bu şekilde tahrif ettiği onlarca ayet mevcuttur. Fakat İsrafil Balcı’nın kafa yapısını bu üç misal ile anlamak mümkündür.

Biz devam edelim.

Kur’an-ı Kerim, hem apaçık hem kapalı bir kitap mı?

“Malum Kur’ân kendisini Arapça olan “Kitab-ı Mübin/apaçık Kitap” olarak tanımlar. Kitabı Mübin ifadesi, adeta her okuyanın anlayacağı kitap olarak anlaşılır veya yorumlanır.”

Kur’an, yani Allah Teâlâ “Kur’an apaçık bir Kitaptır” diye buyuruyorsa, artık söz bitmiştir. Bize hiçbir şekilde söz düşmez.

Kaldı ki, Balcı’nın bu sözlerini daha başka paylaşımlarında da görmek mümkün. Sünneti inkar etmek istediği yerde “Kur’an apaçık bir kitaptır…” der. Fakat burada da Allah Teâlâ’nın buyruğuna inanmadığını bal gibi ilan ediyor.

İşte yazısının üçüncü cümlesinden itibaren zırvaladıkları:

“Oysa Arapça bilmeyenlerin onu anlaması imkânsız. Hadi Arapça bilseniz bile anlamanız için yeterli değil. O halde Arapça öğrenmeden anlaşılmayan bir Kitap, kolay anlaşılacak mesaj değil. Arapça öğrenmek de sanıldığı kadar kolay iş değildir. Nitekim İlahiyat Fakültelerinde bir yıl hazırlık okutulur, sonuç tam bir fiyasko. Peki, bir yıl sırf Arapça gören üniversite çağındaki öğrencilerin öğrenemediği Arapça Kitab’ı “Kitabı Mübin/apaçık Kitap” olarak tanımlamak ne derece inandırıcı?”

Bir sayfalık yazı içerisinde adam “evet”, “hayır”, “evet” oyunu oynuyor.

Aşağıdaki cümleler kıvırmaya müsait olsa da, adamın ne dediğini anlama konusunda okuyucuyu zora sokma niyeti var:

“O halde Kur’an’ın “Kitab-ı Mübin” ifadesi ile neyi anlatmak istiyor? Son derece basit. Bu tanımlama her önüne gelenin veya iki kitap okuyanın anlayacağı anlamına gelmiyor. Kur’an bu açıklamayı inkârda direnen muhataplarına karşı kullanır ve neyin doğru neyin yanlış olduğunun vahiyle birlikte apaçık bir şekilde ortaya konduğunu anlatmaya çalışır. Diğer bir deyişle hakikat vahiyle birlikte apaçık önünüze serilmiştir bağlamında bir beyandır.”

Arapça öğrenmek çok zormuş!

Bir akademisyen(!) nasıl olur da bol keseden atar diye düşünmeyin! Adam insanlara “arapça öğrenmeyin” diyor.

Fakat “Abdulkadir Şener-Cemal Sofuoğlu-Mustafa Yıldırım meali ve Mustafa Öztürk mealini önerebilirim” diyor.

Bu mealcilikte ısrarının amacı ne?

Madem Arapça o kadar zor ise, bu adamlar nasıl öğrendiler de, Kur’an Meali yazdılar demezler mi?

Dünyanın en zor dilleri uzak doğu dilleridir.

Mesela Çin alfabesi sekiz bin heceden meydana gelir. Bir Çin’li çocuk bu sekiz bin heceyi öğrenmek için beş yılını harcar. Fakat hiçbir kimsenin “Çince öğrenmeyin. Öğrenseniz bile Çince bir kitabı anlayamazsınız” dediğini duymadım.

Balcı, Kur’an Düşmanlığı’nı o kadar ileri götürmüştür ki, bu milletin evlatlarını dinsizleştirmek için elinden geleni arkasına koymuyor.

“Arapça öğrenmeyin!”

Daha önce de, Prof. Dr. unvanını İslam Tarihi tezleri ile almış. Yani o, ne Kur’an-ı Kerim, ne Tefsir, ne Fıkıh, ne Hadis, ne de Kur’an-ı anlamak için gerekli 15 ilim üzerine tez hazırlamış biri. Fakat tarih sahasında elde ettiği unvanını bütün ilimler üzerine kullanıyor. Yani tarihten başka her şeyde alim(!) biri…

O da yetmiyor, tarihçi markasıyla “arapça öğrenmeyin” diyor.

İşte sözleri:

“Sonuç: Kur’an’ı anlamak için mutlaka Arapça bilmeniz gerekmez, bilseniz bile anlayamazsınız. Sadece ortalama mesajı hakkında bilgi edinirsiniz. Vahyi anlamak için uzmanlarınca titiz çalışmalar sonucunda yapılmış mealler bulunmaktadır. Şayet derdiniz mesajı anlamaksa, Arapça öğrenmeye ayıracağınız zamanı, oturun uzmanlarınca yapılmış çevirilerle vahyin mesajını anlamaya çalışın.”

Bu dört cümlenin hangisini düzeltmeli? Hepisi tefsire muhtaç, hepisi ihanet kokuyor. Hepisi din düşmanlığını teşvik ediyor. Hepisi Müslümanları dinsizleştirme amacı taşıyor.

26 paylaşımını inceledim. Senin gibi bir uzmanın 26 paylaşımında 40’ın üzerinde ayetin mealinde yanlışlar var demiştim. Bu yanlışlar cehaletinden kaynaklanmıyorsa, ihanetinden kaynaklanıyordur.

Hani biraz yukarıda “Arapça bilmeyenlerin onu anlaması imkânsız.” diyordu. Ne oldu da birdenbire “arapça öğrenmeyin” narasını attı?

Not: Ayetleri tahrif meselesi Muhammed Mücahid Okcu’nun yazısından alınmıştır.