Küfrün kurumuş olduğu dünya düzeninin her planda iflâs ettiği ve çatır çatır çöktüğü günümüzde, hakiki bir İslâm ihtilâl ve inkılâbının önündeki asıl engel, küfür soyundan ziyade, kendisini Müslüman kisvesi altına gizleyenler ile İslâm’ı kendisine uydurmaya kalkarak itikadlara musallat olan reformist, nefsanî tefsirci, ham yobaz-kaba softa ve sahte sofilerdir.

Bunlar düşmanlıkları yanı sıra gerek cehaletleri gerekse sinsilikleriyle hakiki bir İslâmî birlikteliğin gücünü zayıflatmak için tahliye kanalı vazifesi gördüklerinden, dışarıdan da desteklenmektedirler.

İslam’ı kendisine uydurduğu gibi bir de “İndirilmiş din ve uydurulmuş din” diyerek kendisinden olmayanları “uydurulmuş din” ile yaftalayan, sahabileri aşağılayan, hadisleri inkar eden sapık Mustafa İslamoğlu’nun sapkınlıklarını derledik.

İslamoğlu Hz. Hureyre'ye hakaret ediyor?

“Ebu Hureyre'nin özelliği ne. Yani 23 yılda beraber olmuş sahabi 100 civarında hadis rivayet ederken 3 sene mi beraber olmuş? Yok, o da hadisçi mübalağası. Aslında mübalağa çok küçük kalıyor. Masum bir sözcük. Sadece 19 ay Peygamberimizle karın tokluğuna beraber olmuş, bir meçhul şahıs! 3 yıl 36 ay eder, 19 ay bunun yaklaşık yarısı. Peki kim bu? Adı ne? Adını sorsam bilecek olan var mı? ...40 tane rivayet var adına dair. Hani Araplar ensap ilmini çok iyi bilirler, 70 göbek ötesine kadar nesebini sayarlardı? Adamın adı bile yok. Kim bu? ...Peki babasının adı var mı?”

Hz. Hatice annemize hakaret

“Kendini ciddiye alan bir erkek gider de 3 çocuklu 2 kocadan arta kalmış 40 yaşında bir dulu 25 yaşındayken alır mı? Hadi aldı 25 sene 'bununla' evli olarak yaşar mı?”

Sahabi Hazreti Muaviye’ye hakaret ediyor

“Emir Muaviye, liyakate dayalı nebevi siyasetin yerine zora dayalı saltanatı koydu.

Makamını kısmen kılıcının, kısmen de çil çil altınlarının sayesinde elde etmişti.

Muaviye Allah’ın malı adı altında kendi halifeliğine güç devşiriyordu.”

Kandiller bidat ama Noel kutlanabilir

“Mevlit ve Mevlit Kandili geleneği, Aşırı Şia’nın Hıristiyanlardan ithal ettiği sapmış bir gelenektir. Sünniler de Aşırı Şia’dan alıp uygulamışlardır.”

“Noel’le Yılbaşı’nı karıştırıyoruz. Bir de bir şeyi kutlamak var helalinden, bir şeyi kutlamak var haramından. Yani bir zamanı helal ile kutlarsınız hayır ile, helal olur. Onun için bu gibi şeyleri herhangi bir dine, herhangi bir ırka nisbet etmek gerçekten de komik. İzahı mümkün değildir. Hz. İsa’nın doğumuyla ilgili bir mesele olarak görüyorsak Hz. İsa bizim peygamberimiz. Hz. İsa’nın orada ümmeti yok, ümmeti burada.”

Şia’ya Ehli Beyt diyor

“Şia’ya Ehli beyt mektebi demişim. Niye, zorunuza mı gitti? Ehli Beyt’in mektebi o. Okulu o, oradan gelmiş. İmamları da Ehli Beyti’n imamları zaten.”

Mustafa Kemal’e övgü

“Atatürk bu coğrafyanın tarihine damga vurmuştur, tıpkı Alparslan, Osman Gazi ve Fatih gibi. Atatürk masum ve kutsal değildir, insandır, eleştirilebilir. Fakat onu Deccallaştırmak ideolojik yobazlıktır, şeytanlıktır.”

İslamoğlu kitabında FETÖ'yü övüyor

“Hadi bir Fethullah Hoca yetiştirin göreyim sizi. Hocanın ayakkabısını yetiştirin alnınızdan öpeyim.” (Şahsiyet Yazıları)

Eskiden Yeni Şafak gazetesinde “Sami Hocaoğlu” ismiyle yazılar yazan Mustafa İslamoğlu'nun Fettoş Gülen hakkında söyledikleri:

“Kim ne derse desin, Fethullah Gülen Hocaefendi, âdetâ eğitimle görevlendirilmiştir. Bunun en bariz örneği, birer barış köprüsü olan ve yeryüzünün dört bir yanına dağılmış bulunan 300'ü aşkın Türk okuludur. Bu, kökü ta İslam'ın ilk yıllarına kadar uzanan fütüvvet geleneğinin, 'modern' bir anlayıla yeniden ihya ve inşasıdır. Fütüvvet, yani "yiğitlik, adamlık, erlik" geleneği. Tarihimize damgasını vuran ‘hisbe müessesesi’ işte bu geleneğin ürünüydü. Bu müessesenin görevi, insanların yüreklerine ulaşıp, onların örtülü kapılarını aralamaktı. Yürek fethi sayesinde gönül kapılarından içeri girip, orada ‘yürek devleti’ni kurmaktı. İslam ümmetinin tarihinde fütüvvet ruhunun canlı olduğu dönemler, hep en parlak başarıların habercisi olmuştur. Güçlü orduların yapamadığını, gönül erleri, bu yürek fetihleri sayesinde yapabilmişler, göz kamaştırıcı başarılara imza atmışlardır.”

İslamoğlu'nun Pensilvanya ziyareti

M. İslamoğlu, 29.05.2009'da Hilal TV’de Senai Demirci’nin sunduğu programda, Amerika seyahati ile ilgili olarak konuştu. Programda gezi notlarını anlatıyordu. Fetö lideri, Pensilvanyalı şarlatan F. Gülen’e olan sevgisini “Bu seyahatimize “West Virgina Umresi” adını veriyoruz: “Biz 25 yıldır Ribat yaparız" diyordu. Baran Dergisi olarak 127. sayımızda Mustafa İslamoğlu'nun CİA çiftliğinde buluştuğunu söylemişti.

Kaderi inkâr ediyor

“Allah’a, Ahiret gününe, Meleklere, Kitaba, Peygamberlere inanmak. Bu beş madde bir fazlasıyla Cibril hadisi diye meşhur olan hadiste de yer alır. Sonraki ilmihallere, imanın şartı olarak geçen tartışmalı fazlalık kadere iman maddesidir.”

“Kadere iman, Hicri ilk yüzyılda Müslümanların birbirlerinin boynuna kılıç üşürdükleri bir siyasi tartışmaydı.”

Cennet ve cehennemin ebediliğini inkâr ediyor

“Cennet ve cehennem yok olacaktır.” görüşü benim görüşüm değildir. Bir Kur’an talebesi olarak Kur’an’daki; “huld” ve “ebed” kelimelerini tahlil ettim. Cennet ve cehennemin ebediliğinin nasıl anlaşıldığını, sahabenin olayı nasıl yorumladığını söyledim. Hz. Ebu Bekir’in, Hz. Ömer’in, Hz. Abdullah bin Mesut başta olmak üzere birçok güzide sahabenin bu konudaki günümüz yaygın kanaatinin aksine olan görüşlerini serdettim. Cehennemim sonsuz olmadığını söylediklerini naklettim. Buna da İbn Kayyım el-Cevziyye’nin yazdığı Hadi’l Ervah İla Biladi’l Efrah adlı eserini kaynak gösterdim. Bu eser Arapça olarak piyasada var. Her yerde satılıyor. Bakmak isteyen açıp bakar. İbn-i Kayyım’ın ilmi yetkinliğinin derecesini siz bilmezseniz bilen birine sorabilirsiniz.”

Mustafa İslamoğlu; Sahabe-i Güzine isnat ettiği çirkin görüşüne de verdiği kaynağa bakınca iddiasının mesnetten yoksun olduğu aşikâr olur.  Zaten İslamoğlu’nun verdiği kaynak olan İbn-i Kayım’ın görüşlerini de verdik. Ayrıca İbni Kayyım dediği kişi de İbni Teymiye'nin talebesi.  İslamoğlu, Ehl-i Sünnet ulemanın şüpheyle yaklaştığı bir kişiden, cumhur görüşe muhalif bir iddia ile gelmiştir. Ayrıca “Onlar ebedi olarak onun altında kalırlar. Ne azapları hafifletilir, ne de kendilerine göz açtırılır.”(Sûre-i Bakara/162) “…onlar ateş halkıdır, orada ebedi kalacaklardır.”(Sûre-i Al-i İmran/116)             “…Ve onlar ateş içinde ebedi kalacaklardır."(Sûre-i Tevbe/17 ayetlerini de görmezden gelmektedir.

Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat uleması cennetin ve cehennemim ebediliği hususunda ittifak içindedirler. İbn-i Teymiyye ve İbn-i Kayyım El Cevziyye haricinde. Onlar da zaten Ehli Sünnet değildirler.

Ebu Yusuf'a edepsizce sözler

Mustafa İslamoğlu; İmamlar ve Sultanlar kitabında İmam-ı Ebu Yusuf Hazretlerini yargılıyor ve ona edepsizce sözlerde bulunur. Aynı eserinde Mevdûdî’yi övüyor.

Mustafa İslamoğlu, Gerekçeli Meal-Tefsirinde Nisa Sûresinin 23. ayetinde geçen: “Kendileriyle zifafa girdiğiniz eşlerinizden olup himayenizde bulunan üvey kızlarınız(ın) nikâhı haram kılınmıştır.” kavl-i şerifinin 10 nolu dipnotunda şöyle diyor: “Kişinin önceki kocasından olma kızının yasak kapsamına girmesi için ‘aynı evde bir arada’ yetişmiş olma şartı öngörülmektedir. Bu şartın dışında kalanların yasak kapsamına girmediği görüşünü İbn-i Hazm, Ali ve Ömer’e nispet eder.” Mustafa İslamoğlu, Gerekçeli Meal-Tefsir, cilt:1, s.152...

Dört mezhebin kavline ters düşmüştür. Hanefi fıkıh kitaplarından el-Hidaye’de, Şafii fıkıh kitaplarından Haşiyetü’l Büceyremi’de, Maliki fıkıh kitabı olan Haşiyetü’s Savi, Hanbelî’nin Keşşafü’l Kına’ adlı kitaplarına göre bu hüküm geçerlidir. Yani kızların, üvey babalarının evlerinde bulunup onların terbiyeleri altında büyümeleri aralarındaki ebedi mahremiyetin şartı değildir. Böyle bir şart yoktur. İster üvey babalarının evlerinde olsunlar ister olmasınlar üvey babalarıyla nikâhlanamazlar.

İslamoğlu salavat getirmeyi şirk sayıyor

“Efendimizin adı geçtikten sonra adına SAV yazılması bidat, ona salavat getirmek bana yağcılık geliyor.”

“Rabbinizin Hz. Peygamber (s.a.v.)’i örnek gösterdiği halde, nedense klasik ulema (burada kimleri kastettiği malum) ille de onu efsaneleştirmek için ellerinden geleni arkalarına koymamışlardır. Verilmek istenen insan tipi taklit edebilecekleri bir nebi değil de kendisine sadece hayranlık duyulmak için oldukça aşkınlaştırılmış insanüstü bir peygamber tipi çizmektedir. Elbette efsaneler örnek alınsın diye değil, sadece insanlara ‘onlar kim, biz kim’ dedirtmek ve hayret ıslıkları çaldırmak için oluşturulur. Geçmişte bu tavır niçin takınıldı bilemem. Lakin çağın mantığı da buna çok benziyor. Kutsa ve müzeye kaldır… Onun örnekliği iki ayaklı Kur’an oluşundan gelir.”

Hanbeliler Eşari'yi tekfir ediyormuş!

Mustafa İslamoğlu, Ehli Sünnet olan mezhepleri de birbirine düşmanmış gibi göstererk: “Ehl-i Sünnet içi tekfir yarışmasına Hanbelîler de Eş’ari’yi tekfir edip, kanının helal olduğu yollu fetvalar vererek katılırlar.” diyor. Hanbelîler dediği kimselerin, kendi görüşlerini yaymaya çalışarak bu mezhepten ayrılan İbn-i Teymiyye taraftarları olduğunu ise gizliyor. 

“Dinde sarık yok”

“Sarığın dinle, dindarlıkla hiçbir alakası yok. Sarık konusunda sahih hadis de yok.”

Hz. Mehdi’nin geleceğini inkâr ediyor

“3. sü Şia Mehdi’ye inanır. Düşünebiliyor musun, ben ve Mehdi! Hepiniz mehdisiniz diyen ben değil miyim? Evet, Mehdi hidayete ermiş demek. Hidayete ermeseniz burada ne işiniz var? Biiznillah mehdi sizsiniz. Gelecek ha! O ta Zerdüşt dininden kalan, Yahudilikten süzülen, Hıristiyanlıktan süzülen kırk kere dönmüş takla atmış ve ondan sonra süzülüp gelmiş, önce Şianın içine girmiş, sonra da sunilerin içine girmiş. Şu mehdi gelecek diye bekleyen sunnileri ne ilan edelim?”

“Böyle mühim bir mesele olacak da Kur’an değinmeyecek, olur mu öyle şey?”

Kura'an'a abdestsiz dokunulurmuş!

“Ben bu zamana kadar ne Kur’an’dan ne Resulullah’tan ne sahabeden ve ne de müctehit imamlardan Kur’an okurken abdestin farz olduğuna dair sahih bir şey okumadım, duymadım… Bilgime güvenmeyip ‘Kur’an okumak için abdest farzdır’ diyen bir hadis, bir imam, bir âlim var mıdır diye Mektebetü’l Elfiyye’den dört yüz bin hadisi, bazıları Mebsut gibi 30 cildi bulan bine yakın kitabı, tüm mezheplerin kırkı aşkın kaynaklarını taradım, böyle bir şey bulamadım. En iyisi bu konularda en katı davrandığını bildiğimiz Suyutî’nin: ‘Kur’an okumanın adabı’ başlığında yazdıklarını aynen tercüme etmek: “Kur’an okuma sırasında abdest almak müstehaptır; çünkü tilavet zikirden efdaldır ve Peygamber(s.a.v.) temizlenmeksizin zikretmeyi hoş karşılamazdı. İmamü’l Harameyn dedi ki: “Abdestsiz Kur’an okumak mekruh değildir, çünkü Peygamber yellenme ihtiyacı hissetse, yellenme sırasında harfleri doğru telaffuz edemeyeceği ihtimaline karşı okumayı durdurur.” İmam Suyutî, el-İtkan Fi Ulumi’l Kur’an, cilt:1, s.295...

Mustafa İslamoğlu sözde kaynağını da verdiği yazısını 25 Eylül 2000 tarihinde Akit gazetesinde yazmış. İslamoğlu, İmam Suyutî’den alıntı yaparak kendisini delillendirmeye çalışıyor. Çünkü kaynak verdiği kitaptan alıntı yaptığı kısım, Kur’an’a abdestsiz dokunulup dokunulamayacağı ile ilgili bölüm değil, abdestsiz Kur’an’ı (dokunmamak suretiyle) ezberden veya bakarak kıraat edebileceğimize ait bölümdür. Kur’an’ı, bakarak veya ezberden abdestsiz şekilde zaten okunabiliyor. Lakin Mustafa İslamoğlu, iki meseleyi birbirine karıştırıyor. Bütün Ehl-i Sünnet kaynaklarda, Kur’an’a abdestsiz dokunulamayacağı yazılıdır. İslamoğlu alıntı yaptığı İmam Suyutî’nin el-İtkan kitabını incelemeden konuşuyor. Hâlbuki bu değerli eserin ileriki sayfalarında şu yazıyor: “Bizim ve âlimler topluluğunun görüşü, abdestsiz olanın Kur’an’a dokunmasının haram olduğudur. O abdestsiz olan, ister küçük abdest almamış olsun, isterse büyük abdest. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de: “Kur’an’a ancak temiz olanlar dokunabilir.” buyrulmuştur. Sünen-i Tirmizi ve diğerlerinde geçen bir hadis şöyledir: “Kur’an’a ancak abdestli olanlar dokunabilir.” İmam Suyutî, el- İtkan Fi Ulumi’l Kur’an, cilt. 2, s.1188...

Hz. İsa'nın geleceğini inkâr ediyor

(Mustafa İslamoğlu, Hz. İsa (a.s.)’nın tekrar nüzulüne inanmıyor): “Elde mevcut en eski metin, Hz. İsa’nın vefatından en az bir-bir buçuk asır sonrasına aittir.” (Üç Muhammed, s. 49) “Bugün, tüm kalbimle iddia edebilirim ki, eğer Hazreti İsa kabrinden çıkıp gelse ona en büyük düşmanlık gösterecek olan, onun mitolojik imajını pazarlayarak geçinen kiliseler ve ruhban sınıfı olurdu.”

(Hz. İsa Aleyhisselam’ın tekrar dünyaya nüzulü sebebiyle Mustafa İslamoğlu’na şöyle bir soru soruluyor): “Soru: Sorum Hz. İsa ile ilgili olacak. O’nun tekrar geleceğine inanan yakın dostlarıma nasıl anlatayım da veya nasıl cevap vereyim de, biraz da olsa cevap verebiliyorum ama Buhari, Müslim gibi zatların hadislerini gösterdiklerinde bu hadisler uydurma diyemiyorum ve yorum yapamıyorum. Çünkü hadislerin gerçekliğini bilemiyorum. Bana bu konuda yardımcı olabilir misiniz? Ben gelmeyeceğine inananlardan olduğumu ifade ettiğimde bana itikadımdan bahsediyorlar. Sizden değerli cevaplarınızı bekliyorum. Allah sizden ve Müminlerden razı olsun.”

İslamoğlu'nun cevabı: Aynen ben de öyle yapıyorum. Bu doğru olan. Buhari ve Müslim’deki hadisler haber-i vahid. Zan içerir. Yanlış ve yalana ihtimali vardır. Bu tür haberler akideye konu olamazlar.”

Mutezile’yi övüyor

“Mu’tezilenin, sünneti ya da hadisi toptan reddettiğini söylemek gerçeği çarpıtmak olacaktır. İslam’ın rasyonelliğini temsil eden Mu’tezile, rakiplerinin kendisine karşı tam kapasite kullandıkları ‘hadis imalatını’ boşa çıkarmak için, bu konuda oldukça titiz ve seçici davranmıştır.”

Afgani’yi övüyor

(Mason üstadı Cemaleddin Afgâni hakkında): “Tek kişilik bir ordu, tek kişilik bir ümmettir, göklerin kendisine dar geldiği kartaldır.”

Şefaati inkâr ediyor

“Şefaat anlayışı, adam kayırmayı dinin içine taşımaktır. Buna inanan birinin eline güç geçince liyakate inanması, liyakati takip etmesi mümkün değildir.”

“Allah Kur'an'da Resullerin dahi hesaba çekileceğini ifade etmiştir. Felenes elennelleżîne ursile ileyhim veleneselennelmurselîn/gönderdiğimiz peygamberleri hesaba çekeceğiz, peygamber gönderdiğimiz toplumları da hesaba çekeceğiz. (Araf Suresi 7/6) Peygamberleri hesaba çekeceğini söyleyen Kur'an bir tarafta, Allah'tan daha merhametli bir Peygamber imajı öbür tarafta. Peygamber'in şefaati nasıl anlaşılıyor? Allah bir adamı cezalandıracak, Peygamber Allah'ın elinden adamı alacak. Hatta bir de rivayet uydurmuşlar, en sahih kitaplara şöyle koymuşlar: benim şefaatim, ümmetimin en büyük günahkarları içindir. (Bkz: Tirmizi, Kıyamet II, 2437) Yani şöyle mi anlayacağız?: En büyük günahkarları Peygamber affeder, küçükler Allah'a kalır! Bu ne cüret? Bu ne cesaret?”

“Hayızlı kadın oruç tutabilir”

“Hayızlı kadın oruç tutabilir. Hayızlının durumu ezadır, hastalığın bir küçüğüdür.”

Kabir azabı inkâr ediyor

“Kabir azabı, İslam ekolleri arasında temel bir tefrika konusu olmuştur. Savunanlar da reddedenler de Kur’an’dan bazı ayetleri delil getirmişler, fakat bu deliller doğrudan kabir azabının varlığına ya da yokluğuna delalet etmediği için iki tarafın tezi de temelsiz kalmıştır. Kabir azabı ancak hadislerle temellendirilebilir. Hadisler ise akaide konu olmazlar. Dolayısıyla kabir azabı iman veya inkarın konusu değildir.”

Miraç hadisesini reddediyor

“Zerdüştlükte miraç miti var. Bu mitolojilerden alıntı yapılıp üzerine rüya sosu serpilmiş.”

İslamoğlu: Suriye'yi İran'a verin

(İslamoğlu Cuma hutbesinde): “Barış adına Suriye'yi İran'a verin.”