Türkiye gizli açık birçok konuda her türlü düşmanla mücadele ediyor. Ama asıl savaş derinlerde... Bunun herkes tarafından bilinmesi işin doğası gereği mümkün değil. Derinlerde devam eden bu savaşın tarafları sadece iktidar için mücadele ediyor gibi görünen unsurlardan ibaret değil. Mücadele bütün şiddeti ile içeride ve dış düşmanların hamleleri ile devam ediyor.  O yüzden dışarıda ne olursa olsun içeriyi iyi tahkim etmek gerek! Bu noktada Sayın Devlet Bahçeli’nin “devlete destek” siyaseti kimi tuzakları boşa çıkarıyor, etkisiz kılıyor.

Türkiye’nin attığı adımlar bütün dünya tarafından dikkatle izleniyor. Tamam!

Burası bir zamanlar İslam Dünyasının yönetildiği merkezdi. O merkez, başta Ahbes’in bağlı olduğu ülke ve onların has adamları tarafından tarumar edilmişti. Millete ait her ferdin içine yeni ikonlar yerleştirilmişti. Kafalardan bir türlü sökülüp atılamayan ‘tabular’ her yeri istila etmişti. Kültür, medeniyet, kılık, kıyafet, eğitim, aile, çoluk/çocuk, şehir, okul, yol… Velhasıl her şey onların önceden şeklini çizdiği yeni hale göre ayarlanacaktı. Zapt etmeye çalıştıkları kalabalıklar tam manasıyla esir edilememişti. Bunun için “irticanın başını ezme” ritüelleri kesintisiz her yerde devam etti. Bin yıl süreceğini iddia ettikleri 28 Şubat Darbesi ile halka ahkâm kestiler. Kendilerine karşı direnen herkesi her yerde en ağır yöntemlerle ezdiler/biçtiler.

“ABD tarafından maddeleri 3 başlık altında belirlenmiş ve “Türkiye, Birleşik Devletler’in anahtar stratejik ortağı kalmak mecburiyetindedir ve onun bu pozisyonunun gerçekleştirip, sürdürmedeki başarınız bizim milli menfaatlerimizi doğrudan etkileyecektir. Türk askeriyesi, bu sonucu elde etmeye doğru daha büyük bir çaba sarf etmesi için harekete geçmeye zorlanmalıdır.” mealinde Türk tarafına tevdi edilmiş emir etrafında gerçekleştirilen, en uzun MGK toplantısında alınan kararlarla dönemin hükümetine, askerlerin aldıkları ortak karar ile o zaman Genelkurmay İstihbarat Başkanı olan Çetin Doğan tarafından tebliğ edilen, tarihe 28 Şubat Kararları olarak geçen kararların uygulanmaya alınması ile bir zamanlar “Allah’tan Kork” demenin bile suç olduğu ülkemizde Müslümanlara yönelik fişleme, ihbarlar, iftiralar, basit ve küçük hesap uğruna yok etme harekatları, ocakları söndürme, haksız yere tutuklamalar ve bir çok suçsuz insanın işkenceye tabi tutulmasına yol açmıştı.”

Fakat, baktılar ki ne yapsalar olmuyor, insanlar bir türlü istedikleri kıvama gelmiyor, yedekte tuttukları başka güçleri sahaya sürdüler. Bu güçlerin birisi de tabii ki FETÖ idi. “Müslümanlık mı istiyorsunuz, alın size Fettoşun istediği gibi bir Müslümanlık” demeye getirdiler. Bunun için kütükleşmiş Kamalistleri bile doğramaktan çekinmediler.

Burada dikkat çeken bir şey var. “En iyi ajan öyle olduğunu bilmeyendir!” kuralı gereği, öyle olduğunu dahi bilmeyen “muhabbet fedaileri!” her kapıyı açan anahtar gibi kullanıldı. Öyle ki, “hoca” kılıklı adamın efsunladığı beyinler, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsüne kadar her tarafı sarıp sarmalamıştı. 15 Temmuz uyuyanları uyandırdı ve misli görülmemiş bir direniş ile düşman tepelendi.

Acaba gerçekten tepelendi mi?
Değil.
Tepelenseydi oraya buraya sinmiş kripto kalıntıları da kazınırdı. Esas düşman FETÖ müydü?
Değil.

Esas düşman, onu besleyenlerdir. O, hiçbir bir şey olmamış gibi ekmeğini yediği adamlar tarafından beslenmeye devam ediyor! Onun nasıl bir hain olduğunu bilmek isteyenler sahiplerine baksın yeter.

Türkiye, 15 Temmuz aydınlık savaşçılarının verdiği mücadele ile kendi destanını yazmaya devam ediyor. Akdeniz’e çullanmış emperyalist domuzların ümüğünü Libya ile sıkıyor.

Darbeci Hafter’e bağlı güçler Libya’nın Fetöcüleridir. Onlara destek veren ülkelerin tamamı Libya halkına ve Türkiye’ye düşman mihraklardır.

CHP ve İYİ Parti ABD’nin maşası PKK uzantısı HDP ile birlikte Libya’ya asker gönderilmesine karşı çıkıyor. “Hayır!” diyecekler.

Bahaneleri de hazır, “Arap çöllerinde askerimizin ne işi var!”mış...
“Bizim Suriye’de ne işimiz var?” dedikleri gibi.
“Senin karşında koskoca Amerika var!” diyenler tayfası boş durmuyor!..
 “Ajan” majan değiller.

Öyle olduğunu dahi bilmeyenler sürüsü her yerde olabilir. Okulda, yolda, sokakta, bir köşe başında, markette, bakkalda, şurada burada!

Esas olan bunlarla mücadeledir. Onlarla mücadelenin nasılını ortaya koyan hareketin asli membaı İBDA’dır.

Çünkü İBDA’da “dünya görüşünün gerekli kıldığı hem dile ve hem de meselelere hâkim olan bir diyalektik var.” (1)

1-
Üç Işık Sh.58 Salih Mirzabeyoğlu


Baran Dergisi 677. Sayı