100 seneye yaklaşan cumhuriyet tarihinde çok önemli kırılma anlarından biri olan 15 Temmuz’un ehemmiyeti aradan altı sene geçmesine mukabil tam mânâsıyla idrak edilemedi.

Neticesinde bu mânâyı idrak edemeyen, etmek istemeyen yahut o çapı haiz olmayan muktedirler yapılması gerekeni yapamadığı gibi milletin idrakine taarruzu da sürdürdü.

O günkü his ve düşünceleri unutturulmaya çalışılan Müslüman millet, “15 Temmuz’da niçin dışarı çıktın?” diye sorulsa bugün yine benzer bir vakıa yaşansa aynı his ve düşünce ile sokaklara dökülecek olmasına, benliğinde mahfuz olmasına rağmen âdeta cevabı hatırlayamaz vaziyete getirildi.

Biz 15 Temmuz’un mânâsını tekrar hatırlatalım; cemiyetin ekserisi ifadeye dökemeyecek olsa dahi, o gün topyekûn bir milletin meydanlara akın etmesinin, gazi olma şerefine ermek için yarışmasının sebebi Müslüman milletin Tanzimat’tan bu yana süregelen Batı saldırısına ve Batıcılık illetine, başına gardiyan diye dikilen “Batıcı efendiler”e karşı taarruzuydu. Bu milletin artık müstemleke olmayacağını ve yüzyıllık sömürü düzeninin artık sona ermesi gerektiğini haykırışıydı.

Muktedirler bunu idrak edemedi, millet Batı’yı postalamak isterken Batıcıların pozisyonları korundu, hatta tahkim edildi. Meydanlarda 15 Temmuz nutukları atılırken bu zafer absürdün ötesinde bir garabetle “demokrasi” ve “laiklik” gibi “Batıcı değerler”e payanda kılınmaya kalkıldı.

Bugün ise iktidarın yaptığı tüm hatalara mukabil Müslüman Anadolu hesaplaşma için gün sayıyor.

Görüş: Faruk Hanedar