Herkes “wikide yazmış, orda okudum” deyip sorgulamadan kabul ediyor ya, ona uyalım o halde, bakınız Wiki’de “kanun” için ne diyor:

“- 1. (hukuk) Devletin yasama organları tarafından konulan ve uyulması gereken kurallar bütünü.

2. (hukuk) geçerli olan kaide/kural.” (1)

Allah sizi inandırsın, bu Wiki’deki herifler oldukça komik, esprili veya “ergen” olabilir yalnız. Niye?

Bu ikinci maddeyi yazdıktan sonra A. Şinasi Hisar’dan bir “örnek” vermişler, “Dünyanın en büyük kanunu, nefsini müdafaa ve muhafaza etmek için karnını doyurmaktır.” diye.

Gerçi hukuki kanun tanımı ile hayatın acımasızlığının kanununu nasıl yanyana getirmişler anlaşılacak gibi değil; ama bir gerçeği de ifade ediyor aslında: Kanunların görünür yüzünün arka planını!

5237 sayılı TCK’nın ilk maddesinde, “(bu kanuna dair) amaç” şöyle yazılmış:

“Madde 1: Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir.”

Yani, nefsini müdafaa ve muhafaza etmek için karnını doyurmak’ın kamu düzeni ve güvenliği içinde gerçekleştirilmesinin olur ve olmazları TCK maddeleri içindedir!

Yorumum tabii bu ama “Wiki ergenlerini” kıracak değiliz, “toparlayıp” uygun bir şekilde yazdım işte.

Şimdi gelelim bu meseleye “neden” girdiğime…

***

Bir avukat arkadaşın rt etmesiyle avukat Muharrem Balcı Bey’in tivitinden (2), tiviti sayesinde de, “kanun”un “Wiki’nin ergenleri” gibi yorumlanabileceğinden haberim oldu.

Mevzu şu:

Geçtiğimiz Mayıs ayının 25’inde kabul edilen ve 28 Mayıs tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 7407 numaralı bir kanun (3) var. Torba kanun tabii. Başta Bankacılık Kanunu olmak üzere bazı kanun ve 655 sayılı KHK’de değişiklik getiren bir kanun bu.

Üzerinden bir ay geçtikten sonra avukat beyin haberi oluyor ki iyi ki oluyor ve bu kanunun 17. maddesine dikkat çekiyor.

17. madde, biri uzun diğeri kısa iki maddeden oluşuyor ve “Tasarruf ve Sigorta Fonunun satış ve tasfiyeye ilişkin yetkileri” üzerine yazılmış ki yollanan/değişiklik yapılan “şey” de 24.12.2016 tarihinde (4) kabul edilmiş; işte aradan 6 sene (5,5 sene diyelim) geçtikten sonra bu değişiklik yapılıyor.

Uzatmaya lüzum yok: 15 Temmuz darbesi sonrasında TMSF tarafından el konulan şirketlere atanan kayyumlar hakkında bir değişiklik.

Tam burada, değişiklik yapılan kanunun, 15 Temmuz’dan 5 AY SONRA yazıldığını tekrarlayıp, CB Hukuk Politikaları Kurulu Başkanı Mehmet Uçum’un bir de tivitini iktibas edelim.

25 Aralık 2017 tarihli tivitinde kendisi de avukat olan Bay Uçum aynen şunları söylemektedir:

“-696 KHK/m.121, 15-16 Temmuzla sınırlı sivil eylemler için sorumluluk muafiyetidir. Hüküm son derece açıktır, muğlaklık yoktur. Geçmişe ilişkin düzenlemedir. İleriye etkisi yoktur. Örtülü af değildir. Bir hukuka uygunluk sebebi konulmuştur. Çarpıtmayın, yalan siyasetine malzeme yapmayın.” (5)

Daha önceden çıkarılmış bir KHK’da, darbeyi engellemek için görev yapmış resmî görevlilerin bu esnadaki fiillerine “dokunulmazlık” getiren maddeye ilave olarak, meydanları dolduran siviller için de “dokunulmazlık” getiren 696 numaralı KHK’nın 121. maddesine yönelik eleştiriler için yazıyor bunu Bay Uçum.

Bay Uçum, “çarpıtmayın, ileriye yönelik değil bu madde” diyor. Maddenin imlasındaki (lafzındaki) problemi bir kenara bırakalım, Kurul’u gereği çıkışında katkıları olan Bay Uçum’un gayr-ı resmi açıklamasını aklımızda tutalım ve Muharrem Bey’in bahsettiği maddeye (17. madde) dönelim.

Aynen iktibas ediyorum:

“….Yönetim ve denetimi veya kayyımlık yetkisi Fona devredilen veya Fonun kayyım olarak atandığı banka/şirketleri ve ortaklık paylarını soruşturma, kovuşturma veya iflas ve tasfiye süresince yönetmek ve temsil etmek üzere atananlar, görevlendirilenler veya atananlar tarafından temsil yetkisini haiz olmak üzere görevlendirilenler ile 5271 sayılı Kanunun 128 inci maddesinin onuncu fıkrasına göre malvarlığı değerlerinin yönetimi amacıyla atananlar, görevlendirilenler veya atananlar tarafından temsil yetkisini haiz olmak üzere görevlendirilenler ve bu kapsamda icra edilen iş ve işlemler hakkında 8/11/2016 tarihli ve 6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 37nci maddesi uygulanır.”

TMSF denetimine giren şirketlere atanan KAYYUM veya başka YETKİLİLER, 6755 sayılı kanunun 37. maddesine tabiidirler diyor kısaca.

6755 sayılı kanunun 37. maddesini okuyalım:

“MADDE 37- (1) 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.”

Bay Uçum’un bahsettiği “çarpıtmayın, ileriye etkisi yok” dediği, sivillere yönelik olarak darbeden bir sene sonra çıkarılan maddenin, resmî görevliler için 8.11.2016’da çıkarılmış “dokunulmazlık” maddesidir bu.

Bay Uçum, ileriye dönük işlemez, sadece 15 Temmuz darbesi günü ile hudutludur, “çarpıtmayın” demişti. Peki Bay Uçum buna niye ses çıkarmamış?

Acaba o da mı görmedi, ondan habersiz mi çıkmış bu kanun maddesi?

Darbeden 6 sene sonra, darbenin engellenmesiyle hiçbir alakası olmayan, bilakis engellenmiş bir darbe ve ona katılanlar yargılandıktan sonra kesinleşmiş mahkumiyet kararları gereği veya en basit anlamıyla engellenmiş bir darbe sonrası ancak mümkün olabilecek “el konulmuş/kamulaştırılmış şirketlere” atanan kayyumlara bu “dokunulmazlık” ne anlama geliyor?

Bay Uçum “çarpıtma”dan bahsediyor ama bu apaçık bir çarpıtma değil mi?

Darbe esnasında Mehmet Şimşek ile Nurettin Canikli ekonomi ve aparatlarını kontrol ediyorlardı. TMSF, başbakan yardımcısı olarak Nurettin Canikli’nin idaresindeydi. (6)

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar Ak Parti genel başbakanı olduğu 2017 Mayıs ayındaki parti kongresi sonrasında “son başbakan” Binali Yıldırım’ın hükümetinde iki ay sonra revizyona ve bakanlıkların görevlerine değişiklikler getirilmişti. TMSF, bu değişikliğe kadar N. Canikli’ye bağlıydı, değişiklik sonrasında başbakanlığa bağlandı; 2018’de de cumhurbaşkanlığına.

Yani, darbe sonrası, DARBE ENGELLENDİKTEN SONRA kısaca, TMSF tamamen N. Canikli’nin kontrolündeydi. Kural gereği bu tip şirketlere kayyumlar da mahkemeler eliyle atanmaktadır.

İşte bahsettiğimiz 17. madde de bu kayyumlar ile alakalıdır ve “dokunulmazlık” vermektedir.

Geçen sene Temmuz ayında, Sezgin Baran Korkmaz üzerinden eski TMSF üyesi (şimdi Gelecek Partisi üyesi) Abdullah Güzelgüder’in kayyumlar ve yolsuzluk konulu ithamlarına 116 tivit ile cevap veren Nurettin Canikli’nin (7) kayyumlara “dokunulmazlık” veren “17. Madde” ile alakası var mıdır?

Elbette kayyum olarak atanan yetkililere yönelik haksız ithamlar oluyor, olacaktır da, bunlara yönelik koruma ilgili mevzuat gereği “iftira suçu”ndan tutun, “devlet görevlisine hakaret suçu” vesair maddeler ile yapılabilir.

15 Temmuz darbesini engellemekle hiçbir ilgisi olmayan “kayyum kurumu mensuplarını”, açık yorumla ister yolsuzluk yapsın, ister kayırmacılık yapsın hiçbir şekilde soruşturma konusu yaptırmayan “17. madde”, 15 Temmuz şehit ve gazilerinin davasını “çarpıtmak” değil midir?

Bu sorunun makul bir cevabını, Çengeköy’de şehit olan Halil Kantarcı’nın gönüldaşları olarak bekliyoruz.

Notlar:

1)

2) https://twitter.com/avmbalci/status/1540985328546316288?s=21&t=YssdPQlc9w7dnKxjP8aK_Q

3) https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/05/20220528-1.htm

4) https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/11/20161124-2..htm

5) https://twitter.com/mehmetucum/status/945295477016285184?s=20&t=bfhaNtY19N4glSfNF7uz1A

6) https://www.hurriyet.com.tr/amp/ekonomi/tmsf-cumhurbaskanligi-ilgili-kurumu-oldu-40897441

7) https://www.birgun.net/amp/haber/akp-li-nurettin-canikli-kendisine-yonelik-suclamalara-116-tweetle-yanit-verdi-350293

Görüş: İbrahim Haceviç