Adam gibi adam, samimi halis bir Müslüman, bir asra yaklaşan ömründe namerde asla müdana etmemiş, çocuk safiyetini muhafaza etmiş, tertemiz bir Müslüman. Birçok kişinin farkına bile varmadığı; Atilla Özdür, yaşadı ve göçtü. Mekânı cennet olsun.

Atilla Özdür’ü 70’li yılların başlarında Cevat Ülger ile birlikte geldiğim Babıali’de tanıdım. Milli Gazetenin çıkışıyla, genç yaşımda o dev imzalarla birlikte oldum. Atilla Ağabey ile kanımız hemen kaynadı. Beni çok sevdi. Allah için ben de O’nu çok sevdim. Salih ile beraber Gölge Dergisini neşretmeye başladığımızda, O’nu yanımızda bulduk. Yazılarında inandığından taviz vermektense yarım asırlık bir takside senelerce taksicilik yapmayı tercih etti. Bize ruhtan ve gönülden bağlılığı ile son dönemlere kadar Büyük Doğu-İBDA çizgisindeki bütün yayın organlarında koşarak yer aldı. Verdiği bir aradan sonra, Vakit Gazetesinde ecel ayırana kadar ayrılmamak üzere tekrar buluştuk.

Babamız yaşında olmasına rağmen, Salih’e ve bana büyük sevgi ve saygısı vardı. Biz de O’na hep, çok az kişinin hak ettiği saygıyla davrandık.

Atilla Ağabey, müthiş bir aile babasıydı. Genç bir deniz subayı iken bir paşa kızının gönlü O’na düşmüş. Karşı taraf kıyametler koparsa da paşa kızı tercihini Atilla Ağabey’den yana yapmış ve Atilla Ağabey bir ömür boyu O’nu başında taç olarak taşımış. Uzun yıllar süren hastalığında, O’nu avuçlarından ayırmamıştı.

Atilla Ağabey, kelimenin gerçek manasıyla bir Robin Hood idi. Şimdiki gençlere anlatmaya kalksan, aval aval bakacakları o sefil dönemlerde, insanlar gaz için bütün İstanbul’u dönerken, çoluk çocuk ihtiyar soba yakmak için bile gaz bulamazken, tepesi atan Atilla Özdür, bir gaz tankerini kaçırmış ve İstanbul’un en göbekteki ve en garip semtine çekerek, topladığı halka teneke teneke gaz yağı dağıtmıştı.

O’nun için güçlük, mesafe söz konusu değildi. Altında bir bisiklet ile İstanbul’un bir başından diğer başına 4 gün boyunca kurbanlık et dağıtırdı. Hatta bir keresinde kaza geçirerek ağır yaralanmıştı.

Atilla Ağabey için özel sayı, kitap yazmak isterdim. Lakin sevgili ağabeyim Hakk’a yürürken, benim de gözlerim görmüyor, ellerim tutmuyor, yazamıyorum. Oğlumdan rica ettim, sevgili ağabeyimin arkasından bu kadarcık olsun, selam yollamak istedim.

Mekanı cennet olsun, Rabbim buluştursun.

Görüş: Yalçın Turgut Balaban