Her gün bir “ilahiyatçı”nın rezilliği önümüze geliyor. Önümüze gelenlerin bin misli sapıklığın “bilimsel yayın” olarak fakülte veya “hakemli dergi” denilen “çete yayınları” içerisinde veyahut kitaplarında ortaya konulduğu şüpheden uzaktır. Bunlara cevap yetiştirmeye ömür de, tüm “geri dönüşüm fabrikaları”nın ürettiği kağıtlar da yetmez. Elbette kızacağız, buğzumuzu göstereceğiz bu “mürted” veya “kâfir” tayfasına. Lakin hangi birine yetişelim.

Ki, mesele veya mevzu, USUL hani METODOLOJİ dedikleri ile alakalı olduğundan bu usûlsüz, hiçbir kayda bağlı olmadan oradan buraya dolaşarak okuduğu “şeyleri” milletin önüne dikenleri kaale almaya lüzum yok diyorum; hem bakmayın siz bunların üst perdeden atıp tutmalarına, yazıp çizdikleri sadece kendileri gibi olan küçük bir çevreye kayıtlıdır, oralarda konuşur dururlar, “sosyal medya” sayesinde “yayılınca!”, tabii olarak bunlar Müslüman hassasiyetine sahip insanların önüne geldiğinde de olan oluyor.

Mesele, USÛL meselesidir. SİSTEM meselesidir.

Niye, “Fırka-i naciye/73 fırka” hadis-i şerifine, “Dört Mezheb”e karşı çıkıyorlar, buradan anlamak mümkün. Hiçbir “usûl”e riayetleri yok. Daha doğrusu, İslami ilimlere, her ilmin ve her ilimde yükselmiş alimlerin en önce kaleme aldıkları “usûl”lerini anlamadan, onlara riayet etmeden yazmaları sebebiyle oluyor böyle işler. Bu tabii hüsn-ü zan sahibi olarak işin “ilmî kökü”nü göstermeye çalışan bir cümlemiz.

“Bu çağda”, özellikle “ilahiyatçılar” arasında -onlar her bir haltı biliyorlar ya- “ilm-i usûl” meselesinin dinî ilimler bir yana, hayatın her şubesinde geçerli, canlı, Frenkçe “diyalektik” denilen bir mesele olduğunu bilmeyen yoktur, olamaz. İşte onun için de “okuma” denilen bir “kavram”ın ardında herzelerini dizmeye çalışıyorlar. “Farklı okuma” yani “farklı yorum”, ne demek bu, “klasik yorumu tenkid edici bir okuma”... Tenkid her daim baş üstüne konulur ilimde, ama her şeyin bir “usûlu vardır”, işte bu “ilahiyatçılar” için böyle bir problem yok, hiçbir “usûl”e bağlı kalmadan, kafalarına göre, tarihin çöplüğüne atılmış hurafe ve yalanları ortaya çıkarıp yazmayı maharet, tenkid ve “farklı okuma” zannederler. Oysa reddettikleri “73 fırka” hadis-i şerifinde geçen batılların birinin kazuratını yutmuşlardır, esasta bunu da bilirler ama hinoğlu hinlik yaparak “Ehl-i Sünnet harici fikir” olduğundan hiç bahsetmeden onu alır “okuyucuya” verirler, çünkü “hür düşünceye” inanırlar! Hiçbir şeyden habersiz tipler de “kitaplarda gizlenenleri yazmış” diye cahil cahil arka çıkarlar.

***

Mehmet Azimli denilen öznenin kâğıt israfı kitaplarının temeli, Mutezile, ondan da defedilmiş veya firar etmiş olan İbni Sa’d ve evet sefih Baidullah namlı İsmaili Şiisi Hamidullah’a dayanır. Baidullah’ın müridi İhsan Süreyya Sırma’ya bakılırsa şayet, o “hanefi ve nakşi”dir ki duy da inanma tabii!

Hamidullah, Mevdudi, onların öncülü esas bela olan Afgani-Abduh-Rıza sapıklarına karşı çok ama çok önceden yazılan gerek reddiye kitapları gerek makalelerine en şiddetli karşı çıkışların “ilahiyatçılar”dan geldiğini, bilhassa Çorumlu Hayrettin Karaman “önderliğinde” başladığını unutmamak gerekiyor. (Hitit Üniversitesi nerede?) Açılmaya çalışılan küçük bir çukurun nerelere varacağını bilmemek, bilememekle de bugünler geldi.

Azimli öznenin neredeyse tüm söylediklerinin “menbaı”, Baidullah nam İsmaili şiisi olan Hamidullah’dır. Onun Miraç mucizesini inkârı, “Mescid-i Aksa” lafzı üzerinden TAM ANLAMIYLA SALAKÇA bir şekilde, “o gün Mescid-i Aksa camii mi vardı!” pisliğini dökmesi, Kudüs’e değil Mekke’den “direkt tam yukarı göğe” ve “ruhsal” yani “aşkın”, yani “transandantal yolculuk” yaptı demesine ses çıkarmayıp, “Fransa’da kaç kişiyi Müslüman yaptı hocamız Hamidullah, sen biliyor musun?” diye mukabele yapılması, buna da “tamam o zaman!” denilip susulmasıdır. Esas aktör ise, Hayreddin Karaman ve kapKARA Dergâh işbirliğinde çıkan “Nesil”in “habis nesli”nin eseridir bugünler.

Azimli öznenin bugün bir, yarın üç, ertesi gün on üç herzesi ortaya çıkar, orayı çıkartacak arkadaşlara bırakıyorum, başka bir meseleye geçiyorum.

***

Azimli özne, 1968 yılında Konya’nın Sille kasabasında doğuyor. İlköğrenimini Sille İlkokulu’nda, orta öğrenimini Konya İHL’de tamamlıyor. Sonra 1991’de Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oluyor ve demiri Selçuk’a atıyor. 1991-1998 yılları arasında Ordu-Ulubey İHL’de ve Konya-Karapınar İHL’de çalışırken, Selçuk Üniversitesi’nde 1994’te yüksek lisansını, 1999’da doktorasını tamamlıyor. Doktorasını Selçuk’da yaparken esas demiri atacağı Dicle Üniversitesine “araştırma görevlisi” olarak giriyor; 1998-2012 yılları arası Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi Anabilimdalı’nda çalışıyor. 2005 yılında da doçent oluyor. 2013 yılında ise Prof. oluyor! Film de burada kopuyor ki “başka mesele” dediğim kısım burası.

Prof. unvanını Hitit Üniversitesi’nden alıyor. Üniversitedeki “akademik bilgi” sayfasında (1) tamı tamına şunu yazmışlar; bunu kendi mi yoksa üniversite mi yazdı bilmem ama normal olarak kendisinin yazmış olması gerekir:

“- Yazdığı eserler yüzünden geciktirilen profesörlük unvanını 2013 yılında Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde aldı.”

Bu cümleye dikkat edin yalnız. “Yazdığı kitaplar yüzünden” Prof. unvanının geciktirilmesi bu bir, Hitit Üniversitesi’nin de YAZDIKLARINI BİLE BİLE KADRO VERMESİ de iki.

Şimdi geriye gidelim...

17/25 ahmak polis darbesi girişiminden hemen sonraya...

2 Ocak 2014 tarihinde Yeni Şafak gazetesinde “Ağlayarak istifa ettim” başlıklı bir haber yer alıyor. Haberin öznesi, Mehmet Azimli.

“- Dicle Üniversitesi’nde 15 yıl görev yapan Prof. Mehmet Azimli, DIYARBAKIR’DA İLİM YAYMA CEMİYETİ’NİN KURULUŞUNA ÖNCÜLÜK EDİNCE BAŞINA GELMEYEN KALMADI. Profesörlük kadrosu 3 yıl verilmedi. Rektöre 2,5 yıl ulaşamadı. Mobbing yapanlar, başvurduğu 7 üniversiteye girmesine de nüfuzlarını kullanıp engel oldu. (...) Dicle’den ayrılışının ardından UZUN SÜRE İŞ ARADIĞINI, fakat okullara nüfuz etmiş cemaat üyelerince engellendiğini ileri süren Azimli, sonunda kendisini Çorum Hitit Üniversitesi’nin kabul ettiğini, profesörlük unvanını da burada aldığını dile getirdi. Prof. Azimli, Diyarbakır’da yaşadığı mağduriyete Gülen hareketine mensup kişilerin neden olduğunu ifade ederek ‘15 yıl çalıştığım yerde son 3 yıl boyunca profesörlük kadromu vermediler. Ben cemaatin mağdur ettiği kişilerden birisiyim. Onca sene çalıştığım üniversiteden emekli olmak istiyordum ama beni barındırmadılar. Bu mobingin dozu benim için dayanılmaz boyutlara gelince ayrılmak durumunda kaldım’ dedi.” (2)

Eskiden sanki yokmuş da birdenbire var olan “cemaat”ın her tarafta ifşa edilmesinin başladığı dönemde, 17/25’in hemen ardından, bir hafta sonra yapılan haber bu. Poliste, adliyede varlar, üniversitede de varlar demek için ve işte en önemli yer, Mehmet Azimli gibi özneleri de mağdur göstererek yayın yapıyorlar. Şüphesiz ki, o günlerde “vay canına” denilerek okunmuş ve Azimli öznenin yazdıkları hiç dikkate alınmamıştır. Mağdur ya! Oldu bitti!

Dikkat edin, “CEMAAT BENİ PROF. YAPMADI” diyor! Prof. olduğu Hitit Üniversitesindeki sayfasında ne diyor, “YAZDIĞI KİTAPLARDAN DOLAYI PROF. OLAMADI!” 15 sene Dicle’de çalışmasına müsaade etmiş “cemaat”, 2008’de “İlahiyat Akademik Performans Değerlendirme Ödülü” de vermiş, adını duyuracağı rezil ifadeleri yayınlayacağı kitapları da bu tarihten sonra başlar, o güne kadar üç kitabı var sadece, sonra artık ne olduysa aralarında birbirlerine küsmüşler, bu da “mağdurum, mobing yaptılar, Dicle’den ayrıldıktan sonra uzun süre iş bulmamı engellediler” diye ortaya çıkmış.

Yeni Şafak’ta bu haber çıkınca Dicle üniversitesi rektörü Ayşegül Jale Saraç açıklama yayınlıyor, şenlikli kısım ondan sonra başlıyor. Nedense, kimin aklına ne geldiyse tüm arşiviyle birlikte imha edilen Zaman gazetesi de bunu yayınlıyor fakat dikkat edin, 2014 senesi, başlığa bakın: “Peygamberimize hakaret eden profesörü, Hizmet’e vurmak için manşet yaptılar!”

Zaman’da yayınlanan rektörün açıklamasının haberleştirilmiş hali şöyle:

“- …Gazete, Prof. Dr. Mehmet Azimli’nin profesörlük unvanının engellendiği, işsiz kaldığı, başvurduğu 7 üniversiteden cemaatin baskısıyla ret cevabı aldığını iddia etmişti. Dicle Üniversitesi’nde doçent olduktan SONRA 15 OCAK 2013’TE AYRILAN VE BİRKAÇ GÜN SONRA HİTİT ÜNİVERSİTESİ’NDE İŞE BAŞLAYAN AZİMLİ’NİN BİR GÜN BİLE İŞSİZ KALMADIĞI belirlendi. Azimli’nin profesör olmasını 3 yıl geciktiren sebebin ise cemaat değil, Peygamber Efendimiz’in (sas) ailesine ve halifelere hakaret ettiği yönündeki iddia olduğu anlaşıldı. Yeni Şafak gazetesinin Prof. Dr. Mehmet Azimli’nin profesörlük unvanını 3 yıl cemaatin geciktirdiği yönündeki iddiası yalan çıktı. Azimli kendi sitesindeki özgeçmişinde, “Yazdığı eserler yüzünden geciktirilen profesörlük unvanını 2013’te Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde aldı.” deniliyor.” (3)

Azimli özne “uzun süre iş bulmamı engellediler” diyordu ya, gerçekte (bunu okuyucu kendisi araştırarak da bulur) öyle değil, istifa ediyor ve direkt, iki-üç günlük bir süre sonra Hitit’te işe başlıyor. Yalan 1! İlim Yayma Cemiyeti Diyarbakır Şubesinin kuruluşuna öncülük ettiği için de mobing yaptıklarını söylüyor ya, o da gerçek değil, İlim Yayma Cemiyeti Diyarbakır Şube Başkanı Mustafa Sarıbıyık, “Cemiyetimizin kurucusu olduğu için üniversitede gadre uğradığı doğru değildir. Biz konuyla ilgili Yeni Şafak Gazetesi’ne tekzip gönderdik.” diyor. Yalan 2!

Rektör gibi Dicle İlahiyat Dekanı Prof. Dr. Abdülkerim Ünalan da aynı gün açıklama yapıyor, çünkü Azimli özne onun fakültesinde vazifeli:

“- İslam tarihçisidir ama İslam tarihinin kaynaklarından anladığı yok çünkü ARAPÇA BİLMİYOR. KİTAPLARINDA EBU CEHİL’İN BİLE PEYGAMBERİMİZ’E SÖYLEMEDİĞİ ŞEYLERİ SÖYLÜYOR. Kendisi ilahiyatta hocalık yapacak karakterde değildir. Konunun cemaatle uzaktan yakından alakası yok, tamamen kendi şahsıyla ilgili. HÜKÜMETE ŞİRİN GÖRÜNMEK İÇİN İLİM YAYMA’NIN ADINI KULLANIYOR.”

Prof. Ünalan, Mehmet Azimli’nin kitaplarında yer alan şu ifadeleri, Hz. Peygamber’e hakarete örnek gösteriyor:

“Herkes için olduğu gibi Hz. Peygamber için de soy, şeref ve asaletten söz etmek beyhudedir. Ve bunlara gerek de yoktur. Bunları sadece İslam’ın evrensel kaidelerini soy ve ırka dayalı değil, ilkeler sistemine göre kurduğumuzu belirtmek için söylüyoruz. Değilse onun en asil soydan olup olmadığını ve hatta hiçbir suçu olmadığına inandığımız zina çocuğu da olup olmadığını önemsemiyoruz.”

Gördünüz mü?

2022 Şubat ayında ortalığa dökülen necaset meğer 2014 3 Ocak’ında ifşa edilmiş! Ama “PDY aşağı, PDY yukarı” ve “boşalan yerlere bizimkileri sokalım” kurnazlığıyla verilen haberler arasında -en azından benim- hiç dikkat çekmemiş! “Fetöcüler hocamızı madur etmişler!” denilerek de karşılanmış!

Bunlar o günkü gazetelerden de takip edilebilir hadiseler olmasına rağmen, 2016 senesinde Azimli özne tekrar çıkıyor piyasaya ve YALAN OLDUĞU APAÇIK laflarını tekrarlamaya devam ediyor. Bir haber sitesinde 2016 Şubat ayında röportajı yayınlanıyor. Bakın ne diyor:

“- 1998’de araştırma görevlisi olarak başladım, 2013’de Doçent olarak ayrıldım. 2010’da profesör olmam gerekiyordu vermediler, bende istifa ederek ayrıldım (...) Ben ilk olarak bu yapıyı bu kadar önemsemedim. Orada İlim Yayma Cemiyeti’nde çalıştım. Bu yapı nasıl oluştu ise oraya gelen öğrenciler güvenlik için cemaatin içine yerleşti. Fakat çocuklar uyuşamıyorlardı. Sıkıntılar vardı ve biz de orta yollu bir dernek kurduk 50 kadar ev açtık çocukları yerleştirdik. Kendimin çok hizmetleri oldu ve çok öğrenci onlardan ayrıldı. Bunun sebebini bana yüklediler ve düşmanca tavır almaya başladılar. Ben hiç umursamadan çalışmaya devam ettim. Bana devlet şu anda “Hakkâri’de çalış” derse gider orada da çalışırım, benim için ülkemizin her yeri aynıdır. (...) Ben Türkiye’de sayılı siyer uzmanlarındanım ve bu konudaki kitabım 9. baskıyı yapıyor. Beni siyer dersine vermediler yerine inkılâp tarihçisini siyer dersine verdiler. Ben bunlara direndim ve baktım ki bunlar çok güçlüler YÖK’e kadar uzanıyorlar sonra da ayrılma kararı aldım. AYRILDIKTAN SONRA GİTTİĞİM YERLERE HABER GÖNDEREREK “BU ADAMI ALMAYIN” DİYORLARDI. SONUNDA HİTİT ÜNIVERSİTESİ İSTEDİ ORAYA BAŞLADIM.”(4)

Kibrini bir kenara bırakın, son iki cümlesini tekrar okuyun. Yeni Şafak’ta “uzun süre iş bulamadım” diyordu ya, burada da aynını tekrarlayıp, Hitit’in kendisini istediğini söyleyip iş başı yaptığını belirtiyor. İki, üç ayrı yazı olsa, bunlarda birbirini çelici laflar söylese neyse de, göreceksiniz, aynı röportajda “Hitit’e nasıl geçtiniz?” sorusuna verdiği cevapla kendi lafını yalanlıyor:

“- BU ÜNİVERSİTEDE HOCA İHTİYACI VARMIŞ BENİ İSTEDİLER. BUNLARA HABER VERMEDEN DAVRANDIM. AMA DUYAR DUYMAZ REKTÖRÜ ARADILAR. REKTÖR BEY BENİ DİNLEDİ VE ORAYA GELMEME MÜSAADE ETTİ. ORADAN İSTİFA ETTİM VE HİTİT ÜNİVERSİTESİ’NE GEÇTİM.”

Yani? Prof. yapmadıkları için istifa ettiği YALAN! İstifa ettikten sonra uzun süre iş bulamadığı YALAN!

Tek ayak üstünde bin takla atan biri Azimli özne! Tek derdi Prof. olmak.

Dicle’de bunu yapmıyorlar, Allah Resülüne en aşağılık şekilde iftira atan birini Prof. yapmayacakları belli, hatta istifa edip gitmesini bekledikleri de mümkün, işte onun için “iş aramaya başlıyor”, Hitit’le görüşüyor bir şekilde, Dicle yönetimi bunun haberini alıyor ve Hitit’i arıyor, herhalde durumu anlatıyorlar, kitaplarında Allah Resulüne iftira attığını söylüyorlar, ama Hitit rektörü bunu çağırıyor, dinliyor, belki “o kısmı çıkarırsan iyi olur” şartını söylüyor, anlaşıyorlar ve orada işe başlıyor, kitaptaki (“Siyeri Farklı Okumak” kitabı) alçak iftirayı da sonraki baskılarda çıkartıyor!

Şimdi Dicle bu iftiracı özneyi başından defediyor malum sebeple, peki Hitit Üniversitesi yönetimi 2013’de İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi Anabilim Dalı bölüm başkanı olarak nasıl göreve başlatıyor? Çok memnun kaldılar ki 2016-2017’de de Dekan yapıyorlar! Yapan kim? Azimli özneyi davet eden kim? 2011’de İTÜ’den transfer edilerek rektör yapılan, üniversiteyi “aileler çiftliğine” döndürdüğü basına düşen Reha Metin Alkan, hani “rektörlük için ne çirkinlikler yapıldığını gördüm, aday olmuyorum” diyerek 2019’da görevden alınan kişi yani; şimdiki rektör Ali Osman Öztürk değil.

Şimdiki Rektör Ali Osman Öztürk Bey’in Azimli özne hakkında, 9 Eylül Rektörü Nükhet Hotar’ın aşağılık iftiracı Cihat Kısa öznesini hala sessizlik içinde korumasına zıt olarak hemen idari soruşturma açtırması takdir edilecek bir tavırdır. Ali Osman Bey’den ayakta alkışlanacak bir tavır göstererek Azimli özneyi azimle KOVMASINI BEKLİYORUZ!

Notlar:

Azimli öznenin Miraç mucizesiyle ilgili, Hamidullah kaynaklı sefilliğini de şuradan okuyabilirsin: https://imgur.com/a/jCByZ

1: http://web.hitit.edu.tr/mehmetazimli/ozgecmis

2: https://www.yenisafak.com/gundem/aglayarak-istifa-ettim-599827

3: https://www.medyafaresi.com/haber/yeni-safak-ile-zamanin-profesor-kavgasi/155970

4: https://www.memleket.com.tr/cemaatin-kandili-dicle-universitesidir-811930h.htm

Görüş: İbrahim Haceviç