Toplumumuzun kanayan yaralarından biri, utanarak söylüyorum ki, çocuk istismarı. Daha kendi vücudunu bile tanıyamamış çocukların bedenine uzanan eller var. Duyduğum haberler beni derinden yaralarken bir yandan da düşündürüyor. Ne yapılabilir? Bu konu üzerine 0-6 yaş grubuna, lise çağındaki çocuklara ve yetişkinlere yönelik seminerler düzenledim. Ne yazık ki katılım öyle az oldu ki oturup ağlamak istedim. Bizi sarsan bir mesele üzerine toplum olarak üç maymunu oynamayı tercih etmişiz. Evlatlar bizim evlatlarımız, belki de çocuklarımız böyle bir şiddete maruz kalıyor ama haberimiz yok. Yok saymak kolayımıza geldiği için, meseleyi ağzımıza bile almıyoruz. Böyle seminerler düzenlediğim için üstlerimden uyarı da aldım üstelik. “Bir daha bu tarz etkinlikler yapmayacaksınız! Konu çok hassas!” denildi. Evet, konu çok hassas ve konuşmamız, önlemler almamız gerekiyor. Konu cinsellik olduğunda, konu istismar olduğunda susuyoruz. Oysa en çok bunları konuşup bilinçlenmemiz gerekmiyor mu?

Bu konu üstüne herhangi bir eğitimim yok. Katıldığım seminerler dışında bir bilgim de yok ama gerek kendi acı tecrübelerimi gerek çevremden duyduklarımı ve öğrendiklerimi bu yazıda aktarmak istiyorum. İlk istismara uğradığımda altı yaşındaydım ve ne yaşadığımı bile anlayamamıştım. Bana bir şeyler oldu evet ama iyi bir şey değildi bu. Bir tek bunu anlamıştım. Korku ve şaşkınlıkla ilk işim kendimi annemin yanına atmak oldu. Güvenli limanıma evime, anneme koşmuştum. Hiçbir şey söyleyemedim çünkü bunu söylediğimde ben suçlu olacakmışım hissi vardı üzerimde. Henüz altı yaşındaydım ve bunu nerden öğrendim, neden bu hisse kapıldım bilmiyordum. Seneler sonra psikoloğuma sorduğumda, “Çocuklara her şeyi anlatarak öğretmeyiz. Bazen izlediğimiz bir dizide gördüklerimiz ya da aile içinde anne babanın birbirine karşı tutumu öğretir. Mesela baba anneyi öpse ve anne bu durum karşısında utangaç davranıp, çocukların önünde böyle şeyler yapma diye çekimser olursa, çocuk annenin bir suç işlediğini düşünür.” dedi. Toplumumuz bu konularda ilk olarak kadını suçlar. Giyimi, tavrı vs. kılıfları da hazırdır üstelik. Eski koca cinayetleri, tecavüz olaylarında ilk kurban kadındır. Zina yapıldığında bile erkek normal hayatını yaşamaya devam ederken kadın lekelenmiştir. Oysa çamur aynı çamur ama bir tek kadına sıçramıştır. Bekâret dediğimiz şey sadece kadında önemlidir. Boşanmış erkek bakire bir kızla evlenebilirken, boşanmış kadınla yalnızca dul erkekler evlenir. Elbette istisnalar vardır, ancak bu etiket kadının üstüne yapıştırılır sadece.

Konuyu çok dağıtmadan istismar meselesine geri dönelim. İstismar olayının failini dışarda aramaya gerek yoktur. Hatta çok yakında burnumuzun dibinde olan birinin yapma ihtimali daha fazladır. Evimize girip çıkan çok sevdiğimiz komşumuz, aile dostumuz hatta akrabamız olabilir. Çocuklarımızı korumak, gözetmek bizim vazifemizdir. Mahremiyet eğitimini küçük yaşta verip, mahrem bölgelerine dokunan olduğunda bunu ailesine rahatlıkla anlatabilmeyi öğretmeliyiz. İlk işimiz bu olmalı. Çocuğu zorla öpmek, dudaklarından öperek sevmek doğru değildir, annesi babası olsak bile. Bebeklikten başlamakta fayda var. Herkesin içinde emzirmek, üstünü değiştirmek, bezini değiştirmek de mahremiyet duygusunu baltalayan şeylerdir. Dikkat edilmelidir. “Bak sana ne vereceğim” diyerek şeker, çikolata gibi şeyler uzatıp “ama bir kere öpeyim ya da sarılayım” diye çocuktan bir karşılık almak da doğru değildir.

Çocuğumuzun dilinden anlamalıyız. Bazı şeyleri hissî olarak yaparlar, somut bir sebep yoktur. Mesela hoşlanmadığı birileri olabilir, evine gitmek istemediği insanlar olabilir. Bu durumda bunu irdeleyin. Muhakkak altından bir şey çıkacaktır. Tanımadığınız insanlarla münasebetine dikkat edin. Sarılmak, kucağına oturtmak gibi temaslara, yiyecek içecek almasına müsaade etmeyin ve öğretin. Çocuğunuzu tanıdık, güvenilir diye komşunuza, akrabanıza bırakmayın. Kimin ne yapacağını kestiremeyiz ve sonuçlarına katlanmak zorunda kalırız. Öyle iğrenç bir çağda yaşıyoruz ki ensest olaylara şahit oluyoruz, duyuyoruz ve kim bilir daha ne kadar duymadığımız olaylar var.

İki gözümüzün çiçeği çocuklarımızı koruyup kollamak, onlara travmasız bir çocukluk yaşatmak zorundayız. Ve tüm çocuklar bizim çocuklarımız, tüm insanlar bizim insanlarımızdır. Nerede bir mazlum varsa biz onun yanında olmak zorundayız bu da Müslümanlık, insanlık vazifemizdir. Bize dokunmayan yılan bin yaşasın tutumu insanlık dışıdır. Bugün başkasına olan yarın bize olabilir. Cinsellik konuşmak ayıp değildir. Çocuklarımızla konuşup onları bilinçlendirmek de anne babanın vazifesidir. Çünkü bir şey bilmeden, bastırılmış duygularla yetişen çocuklar ya mazlum ya zalim safında oluyor. Çiçeklerinizi soldurmadan, sağlıkla yetiştirmeniz umuduyla… Selametle.

Görüş: Amine Betül Kavin

Aylık Baran Dergisi 5. Sayı

Temmuz 2022