Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ı için mealen derler ki, büyük usta Gogol’ün etkisinden kurtularak kendi sesiyle verdiği ilk büyük yapıt…

“Hasta biriyim ben… Huysuz adamın tekiyim. Çirkinim. Sanırım, karaciğerim hasta. Gelgelelim, bu hastalığımla ilgili en küçük bir bilgim yok, neremin hasta olduğunu da bilmiyorum. Tıp bilimine, doktorlara büyük saygı duymama karşın, tedavi olmuyorum. Şimdiye dek de hiç tedavi olmadım. Dahası, tıp bilimine saygı duysam da, aşırı derecede kör inançları olan bir insanım. Evet efendim, huysuzluğumdan tedavi olmuyorum.”

Herhalde “ortalama” her insan kendi mesul olduğu tarih sahnesi için “hastalıklı devre denk geldik!” demiştir. Şimdi, ben de mükellefiyetlerimden kolayca sıyrılmak için şikâyet edeceğim ve suçu başkasına atma faziletinde bulunacağım! Seçim şansım olsa, birkaç asır evvel doğmak isterdim. Muhakkak o vakitlerde doğmuş olaydım “keşke birkaç asır sonra doğaydım” derdim.

Yeraltından Notlar’daki başkahramanımız huysuzluğuyla övünürken, “hiç değilse rüşvet almıyordum, bununla ödüllendirmem gerekiyordu kendimi” diyerek teselli arar. Aman ne güzel…

Yeraltından Notlar, bana kalırsa yeryüzünün “Çığlık”larıdır. Ekspresyonistler bu sesin yanında nedir ki?

Balzak’ın Beşeri Komedyası’ndan bile daha uçuk şu habere bakalım:

“Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yayımlanan ortak raporda, dünya genelinde neredeyse her 10 çocuktan birinin işçi olarak çalıştığı belirtildi.

2020 yılının başında dünya genelinde 63 milyon kız ve 97 milyon erkeğin çocuk işçi olduğuna dikkat çekilen raporda, çocuk işçiliğine son verme yönündeki küresel çabaların son 20 yılda ilk kez durduğu ifade edildi.

Tehlikeli işlerde çalışan 5 ila 17 yaş grubundaki çocukların sayısının 2016'dan bu yana 6,5 ​​milyon artarak 79 milyona yükseldiğine işaret edilen raporda, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının neden olduğu ekonomik sorunların ve okulların kapanmasının da halihazırdaki çocuk işçilerin çalışma saatlerini uzatmış olabileceği belirtildi.

Dünya genelinde çocuk işçi sayısının son 4 yılda 8,4 milyon artarak 160 milyona çıktığı kaydedilen raporda, 2022 yılının sonuna kadar salgın yüzünden çocuk işçilerin sayısının 9 milyon daha artabileceği uyarısı yapıldı.” (Kaynak: AA)

Bunlar sadece rakamlar efendim, sen basitçe ağzının kenarını ovuştur. Müesses nizamın masal ve vaatleri küflenmiştir. Vicdanım sızlıyormuş ya da üzülüyormuşum; bugün o gün değil… Karaciğerim ağrıyormuş, varsın daha çok ağrısın!

Dostoyevski bir de der ki, “İnsan olmak, gerçek insan, etiyle kemiğiyle insan olmak bile ağır gelir bize. Utanırız bundan, insan olmayı yüzkarası sayarız, benzeri olmayan toplumsal birtakım insanlar olmak için çabalarız. Ölü doğmuş insanlarız biz ve uzun zamandır canlı babaların çocukları değiliz, giderek daha çok hoşlanıyoruz böyle doğmuş olmaktan. Zevk duyuyoruz bundan. Çok yakın bir gelecekte bir şekilde düşüncelerden doğmanın yolunu bulacağız.”

Ağlıyormuş çocuklar, varsın daha çok ağlasın, belki yıkanır yeryüzü onların göz pınarlarından akan yaşlarla, bakarsın sular yükselir, kurtulur gemi ve kaldığı yerden yeniden başlar insanca yaşamanın seyr-ü seferi.

Görüş: Oğuz Can Şahin