Dün yani 4 Mayıs 2021 günü, sosyal medya üzerinde Dersim Katliamı tartışması gerçekleşti. CHP ve HDP milletvekilleri ile parti yetkilileri katliamı kınadılar. Özellikle CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda “Dersim katliamında yitirdiğimiz canları saygıyla anıyorum.” açıklamasına, AK Partili Bülent Turan’ın, “Atatürk’e bir tek "katliamcı" demedikleri kalmıştı! Eski CHP ile yeni CHP arasında sadece isim benzerliği kaldığının bir başka delili” demesi tartışmanın en traji-komik beyanıydı herhalde!

Küçük aktüel politik itiş kakışların şehvetine kapılıp, “muhalefete geçireceğim” derken, tarihi gerçekleri inkâr etmek ve katliamcı oldukları belgelerle ispatlanmış kanunla korunan bir kısım insanları savunmaya çalışmak, “reformcu mu devrimci mi” olduğu tartışmalı ama yeni sistem inşa etme çabasında olan Ak Parti’nin en yetkili isimlerinden birisine (ki bunlardan çok var!) hiç yakışmayan ve acil özür ve istifa gerektiren davranıştır.

Bu arkadaşa göre demek Dersim’de katliam olmadı; olduysa bile ya savunma maksatlıdır ya “eşkıyanın işidir” ama askere ve devlete suç atılmıştır! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Turan’ın kulağını çekeceğini varsayarak, Bülent Turan’a Kemalist rejimin ve emrindekilerin katliamcı yanını yeni Yargıtay kararından gösterelim!

***

“- Muş’un Korkuteli ilçesine bağlı Vartinis Beldesi'nde (Altınova) KIRSALINDA 2 Ekim 1993 tarafından yaşanan çatışmada bir astsubay yaşamını yitirdi. Çatışmadan sonra astsubayın cenazesini almaya gelen askerler, Vartinis'ten geçerken havaya ateş açtı ve “Bu gece gelip köyünüzü yakacağız” diyerek bölgeden ayrıldı. Olaydan bir gün sonra, yani 3 Ekim'de beldeye gelen askerler "örgüte yardım ettikleri" iddiasıyla köyü ateşe verdi.

Evlerinin ateşe verilmesi sonucu Nasır ve Eşref Öğüt çifti, en büyüğü 12, en küçüğü ise henüz 3 yaşında olan 7 çocukları ile birlikte can verdi. Evden sağ kurtulan tek kişi olan Aysel Öğüt, daha sonra olaya ilişkin suç duyurunda bulundu.

Muş Cumhuriyet Başsavcılığı, “olayı PKK yaptı ve terör suçu” diyerek dosyayı görevsizlik kararı ile Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı’na gönderdi. DGM Başsavcılığı, olayı “terör eylemi” olarak nitelendirdi ve “failleri belli olmadığı” gerekçesiyle dosyayı kapattı.”

Buraya kadar anlaşılmayan bir şey var mı? 1990’ların sıradan dava akışı! O dönemin Muş başsavcısı ve dosyaya bakan savcı, “eşkıya yaptı” diyerek dosyayı “temize havale ediyor” görüldüğü gibi.

Aysel Öğüt, Ak Partinin AB macerasının başlaması ve insan hakları yönündeki faaliyetlerine güvenerek 2003 yılında tekrar başvuruyor. Savcılık bu sefer soruşturma başlatıyor, o anda Elazığ 3. Kolordu’da görevli subaylar hakkında. Soruşturma, 7 yıl sürüyor nedense! Avukatların kanuni değişiklikler üzerine 2011’de tekrar başvurmaları üzerine, Muş Başsavcılığı dönemin Hasköy İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Bülent Karaoğlu, Hasköy İlçe Jandarma Komando Bölük Komutanı Üstteğmen Hanefi Akyıldız, Muş Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürü Şerafettin Uz ve Gökyazı Karakol Komutanı Başçavuş Turhan Nurdoğan hakkında “kasten ev yakmak suretiyle birden çok kişinin ölümüne sebebiyet vermek” suçundan dava açıyor.

Nedense “güvenlik kaygısıyla” Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi’nde alınan davanın 1 Mart 2016 tarihindeki karar duruşmasında, dönemin Hasköy İlçe Jandarma Komutanı Bülent Karaoğlu ile diğer 3 sanık hakkında “delil yetersizliğinden” beraat kararı veriliyor. Karara, “yargılamanın eksik yürütüldüğü” gerekçesiyle itiraz ediliyor. Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Fehmi Tosun, 2 Nisan 2018 tarihinde hazırladığı tebliğname ile dosyanın bozulmasını istiyor. Savcılık tebliğnamesinde, yangının nasıl çıktığına dair güvenlik güçlerinin beyanları ve köylülerin anlatımları arasındaki tezatlara vurgu yapılıyordu.

Bu dosya, 2016’da Yargıtay’a geliyor ve 2018’deki Yargıtay savcısının mütalaasından bu yana orada bekliyordu.

Nihayet 2021 Mayıs ayı geldiğinde, beş senelik bekletmeden sonra, karar çıktı. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Vartinis (Altınova) katliamının sorumlusunun dönemin Hasköy İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Bülent Karaoğlu olduğunu tespit etti. Daire, mahkemenin Karaoğlu hakkında verdiği beraat kararını “köyün yakılması emrini Yüzbaşı Karaoğlu vermiştir” diyerek bozdu. Davanın sanıkları arasında yer alan rütbeli 3 asker hakkındaki beraat kararı ise onandı.

Yargıtay 1. CD, askerin katliam yaptığını onamış oldu, işte bu vurguyu Bülent Turan okusun!

***

Şimdi ne olacak?

“-28 yılda ancak faili belirlenebilen dosya 3 Ekim 2023’e kadar geçecek 28 ayda önce yerel mahkemesine geri dönecek. Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi bozma kararına uyarsa yargılama yeniden yapılacak ve yeniden temyiz için Yargıtay 1. Ceza Dairesine dönecek.

Ağır Ceza Mahkemesi tüm sanıkların beraati yönündeki kararında direnirse bu kez dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda ele alınacak.”

Görüldüğü gibi, 28 ay var dosyanın zaman aşımından düşmesine; eğer mahkeme Yargıtay kararına direnirse, Bülent Turan gibi “şehvete kapılan” hakimlere de denk gelirse dosya, karar çıkmadan “düşebilir”, Yargıtay tespitli (2004 yılında binbaşı rütbesiyle emekli olan) katil zanlısı da cezasızlık ile ödüllendirilir!

Burada dikkat çeken bir nokta var aslında, Yargıtay sadece bir beraatı bozdu, diğerlerini onadı; onaylama sebebini karardan okuyalım:

“- Hasköy İlçe Jandarma Bölük Komutanı olarak görev yapan sanığın (jandarma yüzbaşı Bülent Karaoğlu) operasyona katıldığının tanık beyanları ile sabit olduğu, kaldı ki İlçe Jandarma Komutanı olarak görev yapması sebebiyle sorumluluk alanında yapılan böyle bir operasyonda görev almamasının düşünülemeyeceği ve sanığın operasyondaki en rütbeli kişi olduğu, astsubayın şehit edilmesi sonrasında sarf ettiği sözler de dikkate alındığında yangının sanığın emir ve talimatı doğrultusunda meydana geldiğinin anlaşıldığı…”

Görüldüğü üzere, Yargıtay, diğer sanıklar olan Hasköy İlçe Jandarma Komando Bölük Komutanı Üstteğmen Hanefi Akyıldız, Muş Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürü Şerafettin Uz ve Gökyazı Karakol Komutanı Başçavuş Turhan Nurdoğan hakkında bölge jandarma komutanı olan Bülent Karaoğlu’nun “emriyle hareket ettikleri” sebebiyle beraat kararını onaylıyor.

Kararın tamamı elimizde olmadığından, böyle olduğunu ancak yazılanlara göre çıkartıyoruz. Burada da aklımıza, 15 Temmuz davalarında “emir ile hareket” ettiklerinde hiç şüphe olmayan mesela askeri okul öğrencilerine (her ne kadar suç vasfı değiştirilerek bozulma verilse de!) verilen ağır cezalar aklımıza geliyor ve “şaşırıyoruz” tabii!

Olması gereken bellidir: Emir ile hareket ettiklerinden yanılmış olsalar da, bu yanılgı esnasında suç işlenmiş ise, bu kayıt altında olarak ceza verilmeli ve indirim yapılmalıdır! Yanılgı içine düşmüş olanlara işledikleri suçlar varsa cezasızlık hükmü vermek, adalet değildir!

***

Dünkü Dersim Faciası/Katliamına dönelim.

Üstadımızın, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da “devletin referans kitabı” haline getirdiği Son Devrin Din Mazlumları eserinde Dersim’i anlatırken bahsettiği bir hadise vardır.

Elazığ’da ortaokulda okuyan iki kardeş yaz tatilini geçirmek için köyleri olan Hozat’a geliyorlar; tam da askeri operasyonun içine düşüyorlar. Köylerine geldiklerinde yakılmış ve babaları Yusuf Cemil’in katledildiğini öğrenince acıdan ağlamaya başlıyorlar. “Sizi de onun yanına götüreceğiz!” diyerek zorla sürüklenerek bulundukları odadan çıkarılıp jandarma muhafazasında gittikleri yolda süngülenerek katlediliyorlar ve “böylece babalarının yanına gönderiliyorlar.”

Eskidendi böyle şeyler diyenler olabilir, o halde Vartinis’de katledilen ailenin ferdi ama o gece akrabasında kaldığından kurtulan Aysel Öğüt’ün mahkemedeki ifadesini okuyalım:

“- … Asker gece geldi, köyün etrafını sardı. Zırhlı araçlarla evlerimizin etrafını tutuyorlardı. Korkudan dışarı çıkacak cesaret yoktu bizlerde. Çarşı merkezinde bizim evimizin etrafını sardılar. Ben o zaman komşuların evindeydim. Panzer namlusunu evimize doğru çevirdi ve evimiz ateş topuna döndü. Evimiz alevlendi, içeride kardeşlerimin sesi geliyordu, bağırıyorlardı. 2 YAŞINDAKİ KARDEŞİM ODANIN PENCERESİNDEN DIŞARI ATLAMAK İSTEDİ, FAKAT ASKERLER SİLAHLARIN DİPÇİKLERİYLE VURUP İÇERİ SOKTULAR. Ben bir aile kaybettim. Gözümün önünde vahşice katledildiler.”

Bunu yapan jandarma bölge komutanı Bülent Karaoğlu DEĞİL, “emir kulu” olan askerler ve tüm suçu bölge komutanına atarak dosya kapatılmaya veya düşmeye zorlanıyor!

28 yılda faillerin tespitine ancak gelinmiş ve şimdi de tek kişi üzerinden karar veya cezasızlık ortaya çıkacak. Buna dur demek gerekiyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, Vartinis Katliamı davasını ibret-i alem olsun diye ele alacağına ve tüm faillerin hakettiği cezaya çarptırılmaları için uğraşacaklarına inanıyoruz. Katliamda can veren 7 ÇOCUK (!) için bunu yapacaklardır!

Not:

Vartinis Katliamı hakkında açılan dava iddianamesi, savcılık mütalaası ve geniş bilgi için: https://www.failibelli.org/dava/altinova-mus-vartinis-davasi/

Görüş: İbrahim Haceviç