“Kürtler niçin bir bütün halinde ayrılıkçı harekete girişmediler?” sorusuna cevaplar aramaya çalışacağız.

İmparatorluklar döneminden ulus devlet sürecine geçişte milliyetçilik akımının ortaya çıkışının tesiri olmuştur. Milliyetçiliğin yükselişiyle birlikte ilerleyen dönemlerde birçok küçük veya orta ölçekte devlet kurulmuştur.

Genelde bir ülke toprağında birden fazla ırk bulunduğu için milliyetçilik bazı karmaşalara sebep olmuştur. Kimi zaman hâkim seküler zihniyet, diğer milletten halka asimilasyon politikaları uygulamıştır. Bunun sonucu olarak il, ilçe, köy isimleri değiştirilmiş, farklı dillerin konuşulması yasaklanmıştır. Ülke içinde farklı yerlere göç politikası uygulanmıştır.

Bu uygulamalar farklılığı derinleştirmiş, ezilen milletlerin milliyetçiliğe ilgi duymasına yol açmıştır. Birlikteliği sağlamak için farklılıkları değil, ortak noktaları esas almak gerekir.

Kürtler Niçin Ayrılmadı?

Türkiye’de uygulan Türkçülük politikası halk nazarında tam karşılık bulmamıştır. Özellikle İslâmî eğilime sahip Türkler, bu politikaya karşı çıkmış, yönetimde bulundukları dönemde Kürtler lehine birçok olumlu adım atmışlardır. Yine sol cenahtaki Türklerin de retorik olarak Kürtlere uygulanan asimilasyona karşı durmaları, halklar arasında daha sempatik ilişkilerin doğmasına sebep olmuştur.

Türkiye’de Kürtler, Amerika’daki siyahiler gibi dışlanmamış önemli konum ve makamlara gelmesi engellenmemiştir.

Kürtlerin, Araplar gibi toplu halde bulunmamaları ve nüfuslarının dört farklı ülkeye yayılmış olması da, yeni devlet girişiminin engellenmesi noktasında önemli bir unsur olmuştur.

Ayrıca İslâmî kimliği ağır bastığı için dönemin süper gücü İngiltere, Kürtleri desteklememiştir. Bu noktada seküler Kürt yapılar, Kürt devleti kurulamamasının en büyük suçlusu olarak dindar Kürtleri görürler.

Bir yerde ayrılığın olması için farklılığın birçok noktada aşırı belirgin olması gerekir; oysa Kürtler ile Türkler bin yıllık beraberlikten dolayı birçok ortak noktaya sahip olmuşlardır. Aradaki farklılıklar minimum seviyededir.

Kürtler ile Türkleri birbirine bağlayan en önemli unsur İslam'a olan bağlılıklarıdır. İslami fikrin hâkim olduğu dönemlerde kardeşlik hukukuna riayet edilmiş, bu da Kürtlerin ayrılmamasını sağlamıştır.

Asimile edilen kesim sadece Kürtler olmamış, diğer Müslüman halklar da asimile olmuştur. Kürt nüfus daha fazla olduğu için, Çerkez, Arap veya Lazlara nazaran Türkiye’de rejimin asimilasyon politikasından en çok etkilenen kesim Kürtler olmuştur.

Kürtler tarih boyunca devlet çapında örgütlenme yerine aşiret düzleminde örgütlenmeleriyle ön plana çıkmaktadır. Bunda kimi zaman şartların kimi zaman ise tercihlerin etkili olduğu söylenebilir. Fakat sürekli kendi aralarında yaşanan çekişmelerin ve bu çekişmeler dolayısıyla ortaya çıkan ayrılıklar sebebiyle fikri birliğin sağlanamamasının devlet fikrinin gelişimine engel olduğu söylenebilir.

Cumhuriyet döneminde uygulanan sert politikalar Kürtlerin devlete karşı şüphe ile bakmasına sebep olmuş, ilerde kimlik kaybına uğramamak için İslami veya siyasi partilerin kendileri için güvence olduğunu düşünerek desteklemişlerdir. Burada da amaç ayrılık değil, muhtemel kötülüğü önlemektir.

İslâm merkezde olmak üzere kız alıp verme gibi kültürel yakınlaşmalar, ten ve adet benzerlikleri, kültür benzerlikleri Kürtler ile Türkleri birbirine bağlamıştır.

Yine Kürtlerden birçok tarikat şeyhinin çıkması ve takipçilerinin Türk olması, Türkler ile Kürtleri birbirine kaynaştıran dinî mevzulardan biridir.

İslami eğilime sahip partilerin Kürt meselesi ile ilgilenmesi de Kürt ile Türkleri birbirine kaynaştıran hem dinî hem siyasî mevzular olarak görülebilir.

Kürtler ne zaman ayrılmak ister?

Eğer bölge halkında İslâmî inanışın yerine seküler bir yaşantı alırsa; Türkler ile Kürtleri birbirine bağlayan en büyük etken olan İslam kardeşliği anlayışı gider. Kendi menfaatine odaklanan yapılar ortaya çıkmaya başlar. Bunda dolayı Kürt bölgelerindeki İslami yapılar birleştiriciliğin en büyük teminatıdır. Devletin oradaki İslami ihyayı artıracak faaliyetlere destek olması büyük önem taşımaktadır.

Devlet içinde asimilasyon, baskı ve milliyetçilik artarsa, Kürtlerde de ayrılık fikriyatı artar.

Ekonomik sorunların artması bölgede farklı kurtuluş yollarının aranmasına sebep olur. Ekonomik sorun, işsizlik haledilirse; ayrılık hissiyatı azalır.

İki taraftan ilişkiler azalırsa, gidip gelmeler azalırsa ayrılık fikri artar. Sosyal bağların güçlendirilmesi bu noktada önemlidir.

Ortak tarih anlayışından tek taraflı tarih anlatımına geçiş milliyetçiliği arttırdığından kardeşlik hukukuna zarar verir.

Ortak kimliğimiz olan İslam'ın vurgulanması aynı hedefe götüreceği için birlik ve beraberliğimizi tesis eder.

Bilhassa Büyük Doğu-İbda fikriyatı bağlılarının Kürt bölgelerinde ağırlığını artırması zaruridir.

Görüş: Muharrem Çetin