Emperyalist Batı, Sudan'da bir algı operasyonuyla Batıcı Hamduk'u ve hükümetini sivil, meşru hükümetmiş, halkın çoğunluğunun seçtiği bir yönetimmiş gibi pazarlıyor ve Hamduk'u, yani kendi adamlarını, yeniden başa getirmek istiyor.

BU SÜRECE NASIL GELİNDİ?

Halkın büyük çoğunluğu Ömer Beşir'i adaletsizliklerinden, çevresinin yolsuzluklarından, Güney Sudan'ın kaybedilmesindeki hatalarından, Darfur bölgesindeki katliamlardan, zulümlerden, seçime gitmemesinden dolayı istemez olmuştu. Beşir'in halkta artık hatırı sayılır bir karşılığı yoktu. Beşir, Merhum Hasan Turabi ile de arasını bozmuş, "Seçime gitmelisin ve yönetimi sivillere bırakmalısın" telkinlerinden dolayı eski yol arkadaşı ve kendisinin fikir babası olan Turabi’yi bile hapse atmıştı.

ABD ve Batı, 30 yıl boyunca Sudan'a ambargo uygulamış, Sudan'ın gelişip kalkınmasının önünü kesmişti. Hatta Sudan'ın kurduğu büyük ilaç fabrikasını, her zamanki saldırı bahanesi olan "kimyasal silah üretme tesisi" diye füzelerle bombalamış, havaya uçurmuş, çalışanları katletmişti. Daha önceleri ambargoya rağmen Körfez ülkelerine tarım ürünleri ve hayvan ihracatı yaparak ve güneyde çıkarılan petrolü kullanarak durumu idare eden Beşir, Suud ve BEA'nın tamamen ABD ve İsrail eksenine kayması, özellikle Suud'un hayvan ithalatında Brezilya'ya yönelmesi ile ekonomide ciddi sıkıntıya düştü. Buna çevresinin, akrabalarının usulsüzlükleri, yolsuzlukları eklendi. Halkın kahir ekseriyeti Beşir'den soğudu. Bütün bu nedenlere ilaveten halkta dünyaya entegre olma, ambargodan kurtulma düşüncesi yaygınlaştı. Beşir'e kin duyan ABD, İsrail ve diğer Batı ülkeleri halkta biriken bu karşıtlığı ateşlemek için bir bahane arıyordu. "Ekmeğin 1 SDG'den 2 SDG'ye çıkarılması" dışarının ve taşeronlarının bahanesi oldu. Nihayetinde Beşir'e karşı halk ayaklandı. Halkın neredeyse yüzde 70'i Beşir'in gitmesini istiyordu. Bu durumu fırsat bilen ABD ve Batı, Hamduk'u getirip Beşir'i deviren askeri kanada yamadı. Hamduk'u yamarken de Afrika'nın birçok sorununu çözen adam, Batıda çok sevilen biri, Sudan ekonomisini düze çıkaracak, ülkeyi ambargodan kurtaracak, her tür dijital imkana kavuşturacak kişi olarak parlatmayı, kitlelerin ona umut bağlamasını sağlamayı da ihmal etmedi ve Hamduk'u Sudan halkının başına dikti. Yani kendi adamına, Hamduk'a, Sudan halkının yönetimini teslim etti. Tepeden inme biçimde onu, Geçiş Dönemi Hükümeti'nin Başbakanı yaptı.

Daha önceki yazımızda belirttiğimiz, anlattığımız gibi oldu. Hamduk, Sudan halkının sorunlarına çözüm bulma uğraşından evvel solculuğu tahkim etme derdine düştü. Ekonomi tepetaklak oldu. Hamduk, "Askeri kanat bana iş yaptırmıyor, bakanlıklara, bürokrasiye istediğim kişileri getiremiyorum, bu yüzden ekonomi kötüye gidiyor." bahanelerini ileri sürmeye başladı. Halbuki ilk başlarda askeri kanat, Hamduk'a fırsat verdi. İstediği kişileri istediği makamlara getirdi Hamduk. Yalnız getirdiği adamlar, iş yapmak, halka ekmek bulmak için çalışmak yerine halkın inançlarıyla savaşmaya başladılar. İçkiyi serbest bırakma, bar pavyon açılışına izin verme, okullardaki dini eğitimi kaldırma ya da kısıtlama gibi işlere kalktılar. Halkta tepkiler oluştu. Geçiş Dönemi Hükümeti ve Geçiş Konseyi desteğini önemli ölçüde yitirmeye başladı. Yüzde 1000'lere varan fiyat artışlarıyla halk iyi kötü bulduğu ekmeğini de kaybetti.

Askeri kanat duruma müdahil olmaya bunlar olunca başladı. Halkın inançlarına saldıran bürokrat ve bakanların uzaklaştırılmasını istedi. Hamduk da onların bazılarını uzaklaştırmak zorunda kaldı. Ekonomide hiçbir olumlu adım atamadı. Ekonomideki kötü gidişi, kah istediği kişilerle çalışamamasına, kah Beşir dönemi adamlarının ekonomide sipekülasyonlar yaptığı bahanesine bağladı. Bu kötü gidişte kendisine toz kondurmadı; ama halkta, çok küçük sol azınlık dışında, artık Hamduk'un bir şey yapacağına inanç kalmadı. ABD, Google, Twitter vs. ambargoyu kaldıracaktı kaldırmadı. Hatta ABD'ye 300 küsur milyon dolar tazminat ödedikleri halde ambargo kalkmadı. (Burası ayrı bir bahis ve detaylarını bilmediğim bir konu).

BATI İLE HAMDUK'UN PLANLARI

Gidişatın bu kadar kötü olması, Hamduk'un Geçiş Dönemi Protokolü'ndeki "3,5 yıl sonra seçim yapılması" maddesine rağmen seçim yapılmasına soğuk bakması nedenleriyle, askeri kanat, Geçiş Dönemi Protokolü'nde yer alan "İkinci yılın sonunda yönetimin tamamen sivillere bırakılması" maddesine uymadı çünkü askerler Hamduk'un Batı ile birlikte Sudan'a nasıl bir oyun oynayacağını görmüştü. Askerler seçim istiyor ve ülkeyi kendileri seçime götürmeye çalışıyorlardı.

Ama halkın durumu çok kötüydü. Un, ekmek, benzin, tüp gazın bulunamaz olması, halkı meydanlara indirdi. Hamduk Hükümetini milyonlar protesto etti. Halkın tepkisi, Hamduk ve emperyalistleri endişelendirmiş olmalı ki, Hamduk ve işbirlikçileri iktidarlarının sürmesini sağlamanın yolunu aramaya kalkmışlar. Bunca başarısızlığa rağmen Hamduk, ABD elçisini yanına alıp General Burhan ile görüşmüş. General Burhan'dan tüm yönetimi, askeriyeye bağlı istihbarat dahil tüm kurumları kendisine devretmesini, yönetimden çekilmesini istemiş. Hamduk ve destekçisi ABD'nin oyununu fark eden General A. Burhan, askeri kanadı komple arkasına alarak yönetimdeki Hamduk tarafını tasfiye etti. "DARBE" dedikleri bu.

TASFİYE SONRASI DURUM VE İKİ YÜZLÜ BATI

Bu tasfiye hareketine karşı, başta ABD ve Sudan'ın madenlerine konmak için Hamduk ile anlaşmalar yapan, bu anlaşmalardan önce bile bazı bölgelerde Sudan'ın altın madenlerini sömüren Fransa olmak üzere tüm Batı ayağa kalktı. Demokrasiden, sivil yönetimden, insan haklarından dem vurarak Hamduk'u yeniden hükümetin başına getirme derdine düştüler. Yönetimdeki bir kanadın diğerini tasfiye etmesini "Meşru, Sivil Hükümete darbe" olarak nitelediler. Bir tiyatro daha sergilemeye başladılar. Hamduk, seçimle mi geldi, meşruiyetini nereden aldı? O da bir darbe sonucu gelen ve hiçbir şey yapamayan biri değil miydi? Batı bunları elbette biliyor; ama mevzu kendi adamları Hamduk olunca, sivil oluyor, meşru oluyor, demokrasinin gereği oluyor, oluyor da oluyor.

Bu Batılı iki yüzlülere Doğru Haber gazetesindeki yazısında Dr. Abdulkadir Turan Hoca'nın haklı olarak sorduğu soruyu daha geniş şekilde sormak gerekmez mi?

Peki Mısır'da halkın oylarıyla seçilmiş Merhum Mursi'ye darbe yapan Sisi'ye neden karşı çıkmadınız? Sisi mahkeme salonunda canlı yayında Mursi'yi öldürürken, akabinde oğlunu öldürürken insanlığınız neredeydi? O zaman demokrasi, sivil yönetim, insan hakları düşünce ve duygularınızı klozete mi düşürdüydünüz? Orada darbeci Sisi'den yanaydınız, onu meşru kabul ettiniz de şimdi seçimle gelmemiş, bir darbenin akabinde başbakanlık koltuğuna tepeden inme oturmuş Hamduk'a neden sahip çıkıyorsunuz? Hamduk'un üç yıllık yönetiminde yokluktan inim inim inleyen Sudan halkına neden dertlerine bir nebze derman olacak bir yardımınız olmadı? Sizin için önemli olan Sudan halkı ve onların sivil yönetimle idare edilmesi mi yoksa bu toprakları sömürmenizde Hamduk'un işinizi kolaylaştırması mı?

Sudan'ı kimin yönettiğiyle hangi hakla ilgileniyorsunuz? ABD başkanının kim olacağına, Fransa'da kimin cumhurbaşkanı seçileceğine Sudanlıların karar vermesini ister misiniz?

İki yüzlülüğünüz artık çok sırıtmıyor mu bay sömürgeciler? Türkiye'de halkın yarıdan fazlasının oyuyla seçilen Cumhurbaşkanına diktatör derken, ona darbe yapmaya kalkan FETÖ teröristlerini desteklerken, darbe başarısız olunca kaçan teröristleri bağrınızda beslerken ne yüzle Sudan'da demokrasi ağıdı yakıyorsunuz, sivil yönetim mavalı okuyorsunuz?

BİZ BU İKİ YÜZLÜ EMPERYALİSTLERİ TANIYORUZ!

Siz de tanıyın ey Sudanlı Kardeşlerim. İyi belleyin! Size bu emperyalistlerden hayır gelmez. Size sizden başka yardım eden olmaz.

Biz bu emperyalist Batılıları çok iyi biliyoruz. Bu emperyalistlerin Irak'a, Afganistan'a, Libya'ya, Suriye'ye demokrasi götürme iddiasıyla saldırıp buralarda ne kadar Müslüman'ı katlettiklerini, insanları birbirine kırdırıp onlar arasında nasıl kapanmaz kinler oluşturduklarını, insanları açlığa, sefalete nasıl mahkum ettiklerini gördük.

Şimdi de Sudan'ı karıştırmak, burada insanları birbirine düşürmek, birbirlerini katledecekleri bir kaosun içine sokup bir daha bir araya gelemeyecek, birbirlerinin yüzlerine bakamayacak duruma sokmak istediklerini biliyoruz. Bu emperyalistler, şu anda Sudan'ı bir iç savaşın içine çekmek istiyorlar. Halkı, darbeye karşı direnmeye çağırıp kışkırtıp birbirlerini boğazlatmayı hedefliyorlar. Geçtiğimiz yıllarda ABD, Avrupa, Suud ve BAE'nin Sudan'ı bölme, beş (5) devletçik haline getirme düşünceleri, planları değişik medya organlarında dillendirildi. Daha önce Güney Sudan'ı kopardıkları gibi Sudan'ı bir kaosun içine atıp parçalara ayırmak istiyorlar.

SUDAN HALKI NE YAPMALI?

Sudan halkı vatanına, devletine sahip çıkmalı.

Sudan halkının uyanık olması, Sudanlı kanaat önderlerinin, âlimlerin acilen birlik olup halkı sükûnete çağırması, halkı teskin etmesi gerekiyor.

Sudan'da Batı'nın maşası olan çok az solcu bir grup var. Yalnız Ömer Beşir'in hatalarından, adaletsizliklerinden bıkıp onun devrilmesini destekleyen Geçiş Dönemi Hükümeti'ne umut bağlayan Müslüman kesimin, şu anda bile Ömer Beşir'e olan öfkeleriyle hâlâ Hamduk'u desteklemeleri anlamsız ve Sudan'ın hayrına değil. İslami hassasiyeti son derece iyi olan, pazartesi perşembe günlerini sürekli oruçlu geçiren Müslümanların hâlâ Hamduk'a destek çıkması ülkeyi tehlikeye sokuyor, A kuşağı bile olmadan Z kuşağı tavırlarında Sudanlılar, özellikle yurt dışında okuyan öğrenciler, sosyal medya üzerinden kışkırtıcılık yapıyorlar. Daha doğrusu kışkırtılıyorlar. Farkında değiller ki ülkelerini ateşe atıyorlar ve Sudan diye bir devletin kalmamasına zemin hazırlıyorlar. Sudan iç çatışmaya giderse ortada Sudan diye bir devlet kalmaz, Sudan Suriye'ye döner.

Port Sudan ayrı, Hartum ayrı, Kordufan ayrı, Şimaliye ayrı, Darfur ayrı birer devletçik olur.

Bizim Sudan'ı kimin yöneteceğine karışma hakkımız yok. Bunu belirleyecek olanlar Sudanlılar. Bizim böyle bir hakkımız olmadığına göre ABD ve Batı'nın böyle bir hakkı asla olamaz. Olmamalı.

Sudanlı kardeşlerimiz, genciyle ihtiyarıyla şunu bilmiyorlar mı? Fark etmiyorlar mı? ABD'nin, Avrupa'nın önerdiği, desteklediği bir adamdan, bir partiden, bir düşünceden size hayır gelir mi? Batı ve İsrail Müslümanların hayrına bir şey düşünür mü?

Bu sorulara "evet!" cevabı vermek mümkün olmadığına göre Batı'nın önerdiği doğrultuda nasıl hareket edersiniz?

Not: Son iki gündür sosyal medya üzerinden konuştuğum Sudanlı arkadaşlarımın anlattıklarından hareketle General Burhan-Hamduk ilişkisi, General Burhan-İsrail ilişkisi noktalarından kafamda acabalar oluştu. Bekleyip göreceğiz.

Rabbim Sudan'ı, Sudanlı kardeşlerimizi muhafaza etsin. Ülkelerini ve onları selamete çıkarsın.

Görüş: Abdülhamid Kaleml