Ülkenin doğusunda Sünnî halkın yaşadığı Sistan ve Belucistan eyaletinde bu sene 79 Beluc’u idam eden İran. Azerbaycan Cumhuriyeti'nin nüfusunun 2-3 katı kadar fazla Azerbaycan Türk’üne ev sahipliği yaptığı hâlde Ermenistan-Azerbaycan savaşında Ermenistan’dan yana tavır alan, işi Azerbaycan sınırına askerî yığınak yapmaya, savaş pozisyonu almaya dek vardıran yine İran. Bunlar bir yana, hırdavatçı dükkanının tabelasında eczane yazmasına benzer bir garabete ev sahibliği yaparak, kendisine “İslâm Cumhuriyeti” diyen, İslâm âleminin göbeğindeki fitne ocağı, Fars yayılmacılığı için Şiî sapkınlığını kendisine dayanak yapan yine İran. Memleketin içine bakacak olursak, Mollalar ile Devrim Muhafızları tarafından kurulan oligarşik yapı tarafından kanı emilen ise İranlılar.

İran’da bugün yaşanan hadiseler, karışıklıklar işte tam da bu yukarıda bahsettiğimiz çerçevede yaşanırken, Türkiye’deki kâfir, kuduz İslâm düşmanı ve bunların yanı sıra aynı zamanda dangalak bir kesim ise yaşananları İran’da sanki İslâm Devleti varmış da, poposunu açmak isteyen hatunlara izin vermediği için protestolar yaşanıyor, bu sebeble rejim yıkılıyormuş diye ele alıyor.

17/25 Aralık sürecine kadar bunlar FETÖ’yü de kafasına taktığı takkeye bakarak Müslüman zannediyor, sırf bu sebeble kin ve nefret kusuyorlardı; sonra gerçek yüzlerini görüp onların da kendileri gibi aşağılık köpekler olduklarını anladıklarında nasıl bir araya gelmişlerdi hatırlarsanız, aynı hesap.

Türkiye’de bilhassa İslâm düşmanı kuduz kâfir ve en az küfrü kadar zır cahil kesimin her yakaladığı fili tarif ederken yaptığı halat, hortum, yılan, mızrak, duvar ve ağaç sıralaması İran için de geçerliyken, onlara lâf anlatmaya uğraşacak değiliz elbet. Tekrar yaşanan hadiselere dönelim.

Sınırları içinde hüküm sürebilmek ve ötesinde etki alanını genişletebilmek için İran rejimi Şiîlik sapkınlığına sarılmış, esasında Fars milletçisi kafatasçılardan müteşekkil, İslâm Devleti tabelası taşıyan ama tam aksine İslâm âleminin tam kalbindeki fitne ocağıdır. Senelerdir Amerika ve İsrail ile didişiyormuş gibi gözüken, her iki devlete karşı safsatanın ötesinde tek bir aksiyonu olmayan; fakat buna karşılık hem kendi sınırları içinde hem de Irak ve Suriye’de eline fırsat geçer geçmez Müslüman kasaplığında Miloseviç ile Ariel Şaron’la yarışan İran’ın Şiî rejimi için bugün artık yolun sonu görünmüştür.

Batı ve Batıcılar, İran’da cereyan eden hadiselerin esas gerekçesi olan İslâm düşmanlığı ve kavim asabiyesi yerine meseleyi kıç açma hürriyeti seviyesinde ele alıyorlar, çünkü öylesi onların işine geliyor. “Bizim” gazeteci ve analistlerin dünyadan haberleri yaptıkları tercümelerden ibaret olduğu için, yaşanan hadiselere Batı ile aynı noktadan bakıyorlar. Çatışmalar İran’ın güneydoğusundaki Sistan-Belucistan eyaletinde yaşanıyorsa, gazetecilik namusundan zerre kadar nasibi olan biri en azından açar bir haritaya bakar, ne kadar kaynak olarak kullanılmasından haz etmiyorsak da açar bir Wikipedia’ya bakar…

İran'da sular durulmuyor. Mahsa Amini'nin gözaltında ölümünün ardından başlayan gösteriler ülke çapında sürüyor. Sünnilerin çoğunlukta bulunduğu Sistan-Beluçistan eyaletine bağlı Haş kentinde gösteriler kana bulandı. Cuma namazı sonrası düzenlenen protestolarda güvenlik güçlerinin göstericilere müdahalesi sert oldu. Olaylarda 16 kişinin öldüğü duyuruldu.” Anadolu Ajansı’ndan tutun TRT’ye ve diğer haber kanallarına kadar seviyesizlik bu kadar çukurda. İran’da senelerdir dozu her geçen gün artarak şiddetlenen olaylar sanki hiç yaşanmamış da bütün iş Mahsa Amini ile başlamış gibi…

***

İran’da Sünnîler, Beluçlar ve Azeriler ayrılmak istiyorlar. Kendisini Şiî sosuna bulamış Fars milliyetçisi İran rejimi ise ayrılıklara mâni olmak üzere yangını körüklemeye, olmadı kendi sınırlarının ötesine taşımaya ve yaymaya çalışıyor. Bu yaşanan hadiseler inşallah İslâm âleminin orta yerindeki fitne ocağının kurumasına vesile teşkil eder, Ehl-i Sünnet bu ocağın kurutulmasından güç bulur, İranlı sapık Şiîlerin kafasında sarık görüp onları Müslüman zannederek söven kuduz kâfirler de bu işin neticesinde “keşke İran rejimine sahip çıksaydık” diye FETÖ’de olduğu gibi dövünmekte yarışırlar.

Hadiseleri büyük bir memnuniyetle takib ediyoruz.

NOT: Yarın büyük İslâm ihtilâli ve inkılabı gerçekleştiğinde biz kimsenin başını zorla örtmeyeceğiz. Başörtüsü mümin kadın için şeref nişanıdır. İnanmayanları zorla örtmek de ne demek? Bilakis, inançsız birinin şerefli bir Müslüman kadın gibi başörtüsü takmak haddine mi? Tabiî, kimsenin kıçını açmasına da izin vermeyeceğiz. Nihayetinde cemiyetin de bir düzeni var, burası hayvanat bahçesi değil ki? İşte, o gün geldiği vakit, poposunu açmak için birilerinin can vermeye hazır olabileceğini zannedenleri, iddialarını isbat etmek için can vermek üzere şehirlerimizin meydanlarında muhakkak görmek isteriz.

Görüş: Ömer Emre Akcebe