Uzun yıllardan beridir Müslümanların parçalanması sonucu gündemde olan ittihad meselesi nedir ve sınırları nelerdir? Bu konu üzerine değinmek istiyorum.

Vehn Hastalığı hadisinde geçtiği üzere Peygamber Efendimiz Aleyhisselam buyuruyor, "Hayır, aksine siz o gün kalabalık, fakat selin önündeki çerçöp gibi zayıf olacaksınız." Bildiğiniz üzere çerçöp arasında irtibat yoktur, dağınık bir haldedir. Özellikle Osmanlı Devleti'nin yıkılması, halifeliğin kaldırılması, emperyalist ülkelerin Müslüman ülkeleri, ilkin siyasi sonra ise fikri anlamda etkilediği bir zamanda ayrılıklar yaşandı. Yine milliyetçilik akımları ümmetçi birliğe engel oldu.

Biz bugün ittihadın üç boyutunu işleyeceğiz. Bunlar, uluslararası Müslümanların birliği, Türkiye içindeki İslami camiaların birliği, ehlisünnet dışı akımlar ile ittihad birliği düşüncesi...

A) Uluslararası Müslümanların birliği ilkin siyasi anlamda muktedir devletler eli ile olabilir. Diğer şekil birlikler ancak kültürel bir yapıdan ileri geçemez. Bunun sağlamanın yolu da üç şekildedir.

1) Her ülkenin kendi istiklâlini kazanması sonra bir araya gelme,

2) Üstad Necip Fazıl'ın da ifade etmiş olduğu gibi hilafetin merkezinin Anadolu merkezi olması sebebiyle lider konumunda olan Türkiye'nin güçlenmesi, sonra diğer İslam ülkelerine yardım etmesi...

3) Avrupa Birliğinde olduğu gibi İlkin ekonomik ve kültürel işbirliği sonra siyasi birlik...

Bu üç şık içinde en uygulanması pratik olan ikinci şıktır. Çünkü birinci şıkta her ülkenin potansiyel gücü, nüfus, askeri gücü aynı olmadığı için, karşındaki emperyalist ülkeye karşı çıkması zor olabilir; ancak emperyalist ülkenin yıkılması gerekir. Emperyalist ülkenin yıkılması bile başka bir emperyalist ülkenin gelmesini sağlar. Afrika' da olduğu gibi. Üçüncü şıkın uygulanması zordur. Çünkü birçok İslami ülke ekonomik ve askeri anlamda bağımlıdır. D8 politikasından başarısız olması bu nedenledir. Bütün ülkeler İlkin askeri, sonra siyasi, sonra ekonomik başarı ile özgür olabilirler; oysa bugün birçok İslami ülke bu noktalarda özgür değildir. İkinci şık ise daha pratiktir. Çünkü nasıl bir hareket başarısızlığa uğratılmak istendiği vakit, lideri hapse, sürgüne veya suikasta uğratarak durdurulmak isteniyorsa; aynı şekil konumu, askeri gücü, bin yıllık devlet ve yönetim geleneği, nüfus yoğunluğu ile lider konumunda olan Türkiye'nin, ayağıya kalkması diğer İslam ülkelerine de etki edecektir.

B) Türkiye içindeki İslami Camiaların birliği ise bütün İslami hareketlerin birleşmesi şeklinde düşünmek saflık olur. Çünkü her hareketin beslenmiş olduğu kaynak ve hareket tarzı farklı olduğu için bunu sağlamak zordur. İslami hareketlerin her birinin bir alanı doldurduğunu düşünmek daha iyidir. Kimi imani meseleler, kimi fıkıhta, kimi ahlakta, kimi fikirde bir boşluğu dolduruyor. Bunun aksini düşünmek tefrikaya sebep olur. Kardeşlik hukukuna zarar verir. Yine İslami camiaların, sadece liderlerden müteşekkil toplanıp istişare edebileceği, yardımlaşma sağlayabileceği yerler oluşturulabilir. Yine bu buluşmalar Müslümanların bir olay karşında da daha çabuk koordine olmasını sağlar. Tanıma artıkça güven ortamı artar. Yeter ki herkes çözüm odaklı olsun. Bu ortamların süreklilik arz etmesi önemlidir. Bu ortamlar üç şekilde sağlanabilir. Ya büyük bir İslami camianın öncülük etmesi ile ya da küçük camiaların bir araya gelmesi, sonra büyük camialara gidilmesi şeklinde ya da karizmatik bir lider veya davetçinin etkisi ile. Yine kamuoyu önünde İslami camiaların birbirini hedef almaması önemlidir. Sevgi ve muhabbet, düşman ve yıkıcı bir dilden daha çabuk ikna eder.

C) Ehlisünnet dışı hareketler, dünya görüşümüz, hayata bakışımız aynı değildir. Örneğin: Bir modernist veya tarihselci birinin dünya 'ya bakışı ile bir Ehlisünnet yapının dünyaya bakışı aynı değildir. Biz Sünnetin medeniyeti inşa etmesine önem verdiğimiz için, Asrı saadeti kendimize rol alırız; modernist veya tarihselci yapılar ise modern dünyayı medeniyet inşasında ölçü aldıkları için medeniyet tasavvurlarımız aynı değildir. Oysa Ehlisünnet yapılar amaç da birken, bunu sağlama noktasında yöntemleri farklıdır. Ama amaç birdir; oysa modernist veya tarihselci yapılar ile amaçta problemler yaşamaktayız. Bu hareketler ile ilgili yapılması gereken eğer muhataplarımız mutedil insanlarsa onlara esaslarımızı makul bir şekilde konuşup anlatmaya çalışmak, müfrit insanlarsa fitneye sebebiyet vermemeleri için dışlamak ve bütün camialardan da uzak tutmaktır. Çünkü bunlar esastan ayrılık ve aykırılık içinde oldukları için varlıkları dağılma ve fitneye sebep olacaktır.

Görüş: Muharrem Çetin