Tivitır hesabımda bahsetmiştim, “2021 Aralık ayında hazırlanan iddianame” diyerek, hatalı ifade olmuş, o tarihte ifadeler filan alınıyor, 12 Ocak 2022'de de iddianame yazılıyor, düzeltiyorum. Geçen sene Antalya’da yaşanan bir arazi meselesi ve ardından şüpheli konumda olan Hikmet Kaya hakkında “İBDA-C terör örgütüne üye olmak” suçundan dava açılması meselesinden bahsediyorum. Önce mevzu nedir, ne değildir; aslını, faslını bir anlatalım. Geçiyorum mevzuya.

Soruşturmanın temeli olan jandarmada alınan "şüpheli ifadesi"yle başlayalım hikâyeye, "Akdenizin incisi Antalya"daki hukuk komedisi işleri, arkasında birtakım fırıldaklar var elbette, "Demirel’in yetimleri"yle birlikte iş yapan onun bunun ve "hocasının" çocuğu ile önümüzdeki ayın ismine sahip istihbarat elemanı ve arkasındakiler başrolde.

Jandarma sorgusunda ad, soyad, iletişim numaraları, banka hesap numaraları gibi adetten soruların akabinde, sorgucu eleman kafadan "yönettiğiniz suç örgütünü anlatın" diyor! "Dakka bir, gol bir!"

İnsan önce sorular sorar, yönlendirir, şüpheli işin ne olduğunu anlamaya çalışır, sorularla açar, cevapları alır, cevaplarda açık bulur, başka ifadeleri ortaya koyar, sıkıştırır, ardından "oluşumu" sorar, yapısını filan öğrenir, yok, "anlat bakalım!" var sadece!

"Efendim bu kolluk ifadesi süreci, onun için böyle olması garip değil" denilebilir. Hukukun içine edilmesine başlanması da tam böyle oluyor zaten. Elinde delil yok, göstereceğiz bunu da, tutmuş getirmiş "candarma"ya, "hele hele anlat bakem!" denilen durum normal ise, dükkanı kapatıp gitmek lazım! Dükkân da "adalet dükkânı!"

Tamam "şüpheli" olarak ifade alıyorsunuz da, birader "suç üstü" değilse vukuat, siz bir anlamda onun bunun dedikodusu, dolduruşuyla kafadan karşındakine suçlu muamelesi çekiyorsunuz, bunu görmüyor musunuz? Eli kanlı (cesedin yanında elleri kan içinde bıçakla yakalanmış olan!) katil zanlısı ("zanlı" ne demek lügate bakın) dahi adil soruşturma ve kovuşturma denilen süreci hakkeder, ama en azından benim okuduğum bu "şüpheli ifadesi", ifade değil bir kere, daha ilk sorudan "ağır ceza mahkemesi" gibi soru sorarsa, ADALETİNİZİ N'İDELİM SİZİN?

Bakın "tatlılarım", BİZ bunları, hukukun nasıl işletilmesi gerekliliği üzerine "damdan düştükten sonra" (Gülenistler, Kemalistler gibi) konuşanlardan da değiliz, RAHMETli Üstadımız da ŞANLI KUMANDANIMIZ da böyleler, hep yazdılar, konuştular, BİZİ "karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar" cinsinden pislik tayfasıyla karıştırmayın yani! Geçelim burayı da.

"Suç örgütünü anlatınız" sorusunu duyunca da "şüpheli", "bizim işte öyle yamuklar olmaz!" diyor! "Bak şimdi, işi anlatayım gülüm" diyor ve anlatmaya başlıyor!

"Devlet bir kanun çıkarmış, orman arazisi olmayan, orman vasfını yitirmiş, orman alanlarının harici kalan bu kısımlarının BİR TAPUYA SINIR OLAN, "SARI ALAN" denilen bu yerlere bitişik tapu sahiplerine hak vermiş bu kanunla, tapusu olan bu Sarı Alan'ın tapusunu alabilir veya o almaz ama onunla birlikte başkası başvurursa o alır demiş, bizim iş tam bu şekerim!"

"Devlet arazisi"ni çevirmek ve çökmekle, arazi mafyacılığıyla filanla da alakasız bir iş yani. Devletin köyler etrafında bulunan ve orman vasfını kaybetmiş arazileri elden çıkarmak için köylülere tanıdığı bir hak bu. O arazilere sınırı olan köylü kardeş gider Orman Bölge'ye, Tapu'ya başvurur, "burasının 'sınır/dip tapusu' bende, oradan taaa şuradaki dağın yamacındaki dereye kadar harcını ödeyerek tapusunu almak istiyorum sayın devletim" der ve alır. Veya, oraya gücünün yetmeyeceğini bilir, hem kendisi hem de arkadaşı başvurur, tespit yapılır ve kendisi başvurusunu çeker, arkadaşı da onunla birlikte başvurduğundan, o alır. Sonra gider bir "kepçe" tutar, gerekirse "hafriyat kamyonu" da, başlar arazi üzerinde düzenleme yapmaya, ardından da sınır belirgin olsun diye "dikenli tel" ile çevirir. Bunlar masraf tabii, köylü vatandaşımızda bunu karşılayacak kaynak olmayabilir, işte onun için de "arkadaşıyla" birlikte girerler işe, araziyi de belli oranlarda paylaşırlar. Durum bu. "Şüpheli" de bunu anlatmış zaten daha ilk dakikada işte.

Normalde bu cevaptan sonra çayları içip ifadeyi çöpe atmaları gerekirken, "suç örgütü çıkaracaklar ya!", devam ediyorlar! Unutmadan yazalım, "şüpheli" o hakka sahip "köylü" mü diye sorulabilir, hayır değil, "köylünün Hikmet’li bir arkadaşı!"

"Suç örgütünü anlatınız" diyor ya sorgucu, "biz de öyle yamuklar olmaz" diyor ya "şüpheli", cümlenin ilk başında "işin mahiyetini" anlatıp hukuken meşru olduğunu ispatlıyor ve ardında da (şu "köylü" meselesi) diyor ki, "bizde sınır tapusu (yani dip tapu) sahibi olan S.G. ile M. G. kardeşler, M. G. aynı zamanda arazideki temizleme, düzenleme işini yapan "kepçe"nin de sahibi, resmi işlemleri de S.G. ile herkesin tanıdığı U... Mühendislik firmasından U. K. yapıyor, finans desteğini de V. B. ve A. Y. sağlıyor, araziler büyük birader tek kişinin gücü yetmez buna!"

Hukuken tertemiz iş ama "candarma"ya göre "suç örgütünü!!!" anlatıyor.

Durur mu sorgucu eleman, "suç örgütünü kim finanse etmektedir, anlatınız?" diyor hala. "Şüpheli" de "ne örgütü gülüm, anlattım işte resmi işimizde kim ne iş yapıyor diye, sen oradan çıkar artık, yorma beni!" diyor. Fakat mesele, sorgunun asıl sebebi, bunun ardından gelen soruyla anlaşılıyor hemen.

Tüm mevzu, 3 Ağustos 2021 tarihinde Antalya'nın Konyaaltı ilçesinin Yarbaşçandır mahallesi Akkaya mevkiinde meydana gelen bir hadise ile bağlantılı! "Cenderme" de bunun peşine taktırılmış işte!

"-... mevkiinde meydana gelen, müştekinin DURALİ KOLPAK isimli şahsın olduğu tehdit, hakaret ve iftira olayında şüphelisiniz, ifadenizi veriniz!"

"Ha, şu mesele desene tatlım" diyor "şüpheli ve "mealen" anlatmaya başlıyor:

"- O gün birader Yarbaşçandır'daydık, doğru dedin, önceden Konyaaltı Orman İşletme Müdürlüğü'ne gidip, ‘bak müdürüm biz şurada çalışma yapacağız, boşa uğraşmayalım, bir kontrol et, orası orman olmaktan çıkarılmış ve bizim S. G.'nin arazisine dipdibe değil mi’ dedik, o da bize, ‘aynen öyle dediğin gibi, buyur bu da evrakı’ deyip resmi kâğıdı verdi bize, tabii hemen gittik önce taşları temizleyelim, kepçeye zorluk çıkmasın istedik. Biz şimdi orada eşek gibi çalışıp taşları kan ter içinde temizlerken, Süleyman Honamlı yanında bulduğu bir iki köylü ve tanırsın emlakçı Ali Şahin ile geldiler ve ‘sizin buradan çıkmanız için illa silah mı sıkmalıyız lan!’ dediler! Bak şimdi! Bak! Sabahtan beri kan ter içinde kalmışız, bu herifler de gelip böyle demesinler mi!!! Tapu gibi aldığımız o belgeyi çıkardık, iznimiz var arkadaşlar sakin olalım lütfen, dedik ama yok durmuyorlar, ben de çıkarttım telefonu, Orman Bölge ile Jandarma karakolunu aradım, bu herifler bize saldıracak haberiniz olsun dedim, hemen geldiler sağolsunlar. Jandarma gelince tabii bunlar çil yavrusu gibi dağıldılar. Ertesi günü ise uzaktan mavzerle birkaç el ateş ettiler bize ama! takmadık tabii, temizliği yaptık, arazi belli olsun diye de telimizi çekip ayrıldık. Bak şimdi kanka, iş nereye gidiyor ama. Bize posta atan, siz gelince de kaçan Süleyman Honamlı var ya, ertesi günü ekipten arkadaşımı arıyor, "YAV Bİ YANLIŞ ANLAMA VAR DOSTUM, SİZ BUNU -SİLAHLA UZAKTAN ATEŞ ETMEYİ KASTEDİYOR- BENDEN BİLİYORSUNUZ AMA O ÖYLE DEĞİL, BU DURALI KOLPAK VAR YA, HAH İŞTE, ONUN EMRİYLE YEĞENLERİ YAPIYOR BUNU, BENDEN DUYMUŞ OLMAYIN AMA DURUM BÖYLE!" diyor. Telimizi çektiğimiz yere ertesi günü gittiğimizde, telin parçalandığını, içeride de tanımadığımız bir kepçenin çalıştığını gördük, gittim hemen kepçenin yanına, "kimsin birader sen?" dedim, o DA "VALA BANA DURALI KOLPAK ILE KARDEŞİ HALİL KOLPAK GİT ORADA ÇALIŞ, BİZİM ARAZİ ORASI DEDİ, BEN DE GELDİM!" dedi. Bizim mühendis Uğur'a dedim ki çok duymaya başladık Durali muraliyi, ara şunu Kolpa yapmasın, görüşelim dedim, aradı, randevu aldı, yarım saatte onun meşhur, çok meşhur kooperatifindeki odasında konuşmaya başladık. Valla ben yaptırmadım, her şeyi yapan kardeşim Halil Kolpa dedi!!! İnandık tabii. Ertesi günü benim başka işim vardı, sonra gidecektim, ekip sabahtan gitti oraya, telefon ettiler ben yoldayken, "abi burada bir sürü herif var, bizi çalıştırmıyorlar” dediler, döndüm tabii hemen. Oraya gittim, hemen Konyaaltı Jandarma İlçe karakol komutanı Naci komutanı aradım, “belgemiz var, iznimiz var, bizi çalıştırmıyorlar, tehdit ediyorlar” dedim, “hiçbir şey yapmayın, geliyoruz” dedi. Ben de “arazimden kepçeyi çıkarın” dedim, Halil Kolpa "bu kepçe çıkmaz!" dedi. Murat bilmem ne diye birisiymiş sonradan öğrendim, o da bize ana avrat küfür etti. Milleti kışkırttı, Halil Kolpa bana yumruk attı, diğerleri de sopa ve taşlarla saldırdı, biz de geri çekilelim dedik, jandarma gelecek ya, arabamızın lastiklerini de kesmişler bu herifler, candarma da sonra geliyor, bizim iki arkadaşı gözaltına alıyor, hakkımda arama çıkartıyor, teslim oldum, biraz içeride yattım sonra da çıktım."

Mevzu, bu kısaca ve mealen.

Silah kullananlar karşı taraf, Kolpak ailesi ve elemanları görüldüğü gibi, üstelik "mala zarar" vererek evrakı bulunan araziye girip çatışma ortamını çıkartanlar da onlar ama ne "Hikmet" ise haklarında gözaltı kararı verilenler mağdur taraf!

Ama dikkatinizi çektiyse tüm mesele ARAZİ MESELESİ üzerine kurulu. O arazi benimdir, senindir gürültüsü yani. "Şüpheli ifadesi"nde de bir sürü tape çözümü soruluyor, bu nedir şu nedir diye, hepsi de arazi işleri ile ilgili meseleler; gidilen arazi ile oranın yakınında bulunan köyün emlakçı ve kolpacıları tarafından yapılan kışkırtmalar, onlara dair konuşmalar vs. Zaten 20.12.2021 tarihli "şüpheli ifadesi"nin temeli de, "organize suç örgütü"... Tüm mevzu bu: Arazi meselesi!

Peki ne oluyor sonra?

İsimlerini en başta verdiğimiz 6-7 kişilik ekip içinden sadece birine, "Hikmet'inden sual sorulmaz" tabii sadece birine, Hikmet Kaya'ya, "İBDA-C TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELİĞİ"nden dava açılıyor!

Açan da Antalya'ya uzun süredir kök salmış savcı YASİN ARSLAN!

Arazi meselesi üzerinden ve Durali ile Halil Kolpak kardeşlerin müdahil olduğu bir takım çekişmeleri getiriyor ve nasıl beceriyorsa "terör örgütü" faaliyeti olarak görüp iddianame yazıyor! Büyük beceri tabii.
 

Bu Durali Kolpak hakkında bir şey yapılıyor mu? Yok! Yapılmasına gerek yok zaten bu dosyada. Onun başı çoktan belaya girmiş. Durali, aynı zamanda Ak Parti'nin Konyaaltı belediye meclisi üyesidir. Her ne kadar "internet temizliği" yaptırılmış gibi olsa da, 15 Temmuz sonrasında da FETÖ soruşturması geçirmiş, bir müddet gözaltına alınmıştır. Sonraki yazıda iddianame ve Durali Kolpak ile “Ak Parti Antalya gerçekleri”ne ve tabii önümüzdeki ayın ismine sahip “istihbarat elemanı”nın dolabına girelim biraz.

Görüş: İbrahim Hacevic