Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Latin Amerika bölgesi kozmopolit özelliğiyle de dikkat çekmektedir. Latin Amerika'daki demografik yapıyı incelerken, Arap diasporasını da unutmamak gerekir. Diaspora, bir milletten olanların bir kısmının anayurtlarından göç etmesiyle oluşan insan topluluğudur. Farklı ülkelerde yaşıyor olsalar da Ortadoğu’daki en büyük etnik grup olan Araplar bu anlamda dünyada önde gelen göç topluluklarından birisidir. Özellikle son yıllarda Latin Amerika ülkelerinin devlet başkanlarının Araplardan seçilmesi, büyük şirket sahiplerinin Arap olması bölgedeki Arap etkisinin ve Arap diasporasının gücünü göstermektedir. Latin Amerika'da 10'dan fazla Arap asıllı devlet başkanı bulunmaktadır. Brezilya eski Başkanı Michel Temer, Paraguay’ın Devlet Başkanı Mario Abdo Benitez, Arjantin eski Cumhurbaşkanı Carlos Menem, Kolombiya eski Devlet Başkanı Julio Cesar Turbay, Ekvator eski Cumhurbaşkanı Abdullah Jaim Bucaram ve Jamil Mahoud… Ayrıca Brezilya’nın parlamenterlerinin yaklaşık yüzde 10’u Arap kökenlidir. Latin Amerika’da sadece siyaset değil ticaret, sanat ve kültür alanında da öne çıkan binlerce Arap bulunmaktadır.

Kıtaya 18. yüzyıl sonrası Osmanlı Devletine bağlı Arap Müslümanlar gelmiştir. Latin Amerika’ya göç eden Arap topluluklarına El Turco denilmekte. Çünkü Birinci Dünya Savaşına kadar Osmanlı Devletinden gelen insanlar hangi din veya milliyete mensup olurlarsa olsunlar Los Turcos (Türkler) olarak anılırdı. El Turco olarak bilinen Araplar kıtaya o dönemde ticaret ve savaş gibi çeşitli amaçlarla gelmiştir. Lübnan başta olmak üzere, Kuzey Afrika kökenli Araplar ve Ortadoğu Arapları yüzyıllardır Latin Amerika'nın farklı ülkelerinde azımsanmayacak oranda yaşamaktadır. Araplar, 19. yüzyılın ortalarından itibaren Latin Amerika’ya göç etmeye başlamışlar ve günümüze kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Bu bölgedeki Arap toplulukları daha ziyade Lübnan ve Suriye’den gelen Ortodoks veya Katolik Hristiyanlardan oluşmaktadır. Latin Amerika nüfusunun %5’e yakınını oluşturan Arapların sadece %5’i Müslümandır. Osmanlı Devleti'nden o dönemde ticaret amacıyla gelen gemiler Brezilya ve Karayipler bölgelerinde kalmışlardır. Nitekim Latin Amerika ülkelerinin göç eden insanlara kısa süre içinde vatandaşlık hakkı vermesi de Müslümanların bölgeye entegre olmasını kolaylaştırmıştır. 19. yüzyılda Latin Amerika'ya 40 milyondan fazla Arap göç etmiştir. Avrupa Göç Raporlarına göre en hızlı uyum sağlayan ve entegre olan mülteciler Latin Amerika'da yaşayan Araplar olmuştur.

Günümüzde ise yerlilerin arasında büyüyen bir Arap diasporası söz konusudur. Latin Amerika bölgesindeki Müslüman sayısının artması Batı’nın hoşuna gitmemiştir. Avrupa'da oluşturulan İslâm düşmanlığını Latin Amerika'da oluşturmak ve kurgulamak üzere çalışmalar bulunmaktadır. Güney Amerika, Ortadoğu ile birçok ortak noktası bulunan bir bölgedir. Jeopolitik benzerlik ve hayat koşullarının, benzerliği çok nettir. Dünyaya, Kuzey ve Güney yarım küre olarak bakıldığında, benzer temel yapısal özellikler görülmektedir. Son yıllarda Lübnan, Fas, Cezayir ve Kuzey Afrika ülkeleri kökenli bürokratlar, politikacılar, iş adamları ve sanatçılar Latin Amerika'da öne çıkmaktadır. Dünyanın en zenginlerinden olan Meksikalı Carlos Slim Lübnanlı bir aileden gelmektedir. Filistin kökenli Yarur ailesi ise bir dönem Şili’deki tekstil sektörünün yüzde 60’ına hükmetmiştir. Brezilya’nın en büyük fast food zincirlerinden birisi olan Habib’s, ülkedeki 475 mağazasında Ortadoğu mutfağından tatları servis etmektedir.

Demografik olarak bakıldığında Brezilya ve Arjantin Arap kökenli Ortadoğululara ev sahipliği yapma anlamında öne çıkan ülkeler olmakla birlikte, Venezuela, Meksika, Şili, Kolombiya ve Küba gibi ülkelerde de hatırı sayılır oranlarda Arap yaşamaktadır. Fakat bu vaziyetin tam aksine Bolsonaro'nun Brezilya'sı Suriyeli göçmenlerin ülkesine gelmesine karşı durmuştur. Bolsonaro aynı zamanda Kudüs'ün İsrail'in başkenti olmasını da ilk tanıyanlardan biridir. Her şey bir yana İslam sancağının yükseldiği coğrafyalar artarken, İslam düşmanlığı ve karşıtlığının da doğru orantılı bir şekilde dünya ülkelerinde arttığını görmekteyiz. Latin Amerika da tarihin dahi bazen açıklamakta zorlandığı zor bir coğrafya ve jeopolitik yapılar üzerine kurulu bir kıta olarak bu bölgelerde biridir ve kıtalar çapında İslâm ihtilalinden nasibini alması mukadderdir.

Görüş: Mustafa Kökmen

Baran Dergisi 774. sayı