Nam-ı diğer İmam Şamil... 1797 senesinde bugün Dağıstan sınırları içerisinde yer alan Gimri adlı dağ köyünde doğdu. Şâmil, otuz yaşına kadar; tefsîr, hadîs, fıkıh gibi zâhirî ilimleri, edebiyat, târih ve fen bilgilerini öğrenerek, büyük bir âlim, gönül sahibi bir velî oldu. Nakşî şeyhi olan Şeyh Cemaleddin Gazikumukî Hazretlerine bağlandı. Şeyh Şamil'in hayatına çeşitli bakımlardan değineceğiz ama önce Kafkasya'da küfrü bir kasırga gibi kasıp kavuran iman fırtınasının kaynağına genişbir parantez açalım.

Müridizm, Kafkaslar’da 16. yüzyılda etkin olarak başlayan Rus sömürgeciliğine karşı Kafkas halklarının imamlar önderliğinde sürdürdüğü direnişi besleyen dinî harekettir. Yaklaşık 70 yıl süren bu hareket nedeniyle, Kuzey Kafkasya’da tam hâkimiyet kurmak isteyen Çarlık Rusya’sı, 1864’teki büyük sürgüne değin etkin bir direnişle karşılaşştır. Hareketin en güçlü imamlarından Şeyh Şamil’in anlatılan kahramanlıkları, mücadelenin İslâmî boyutunu temellendirmesi açısından Çeçen mücadelesini hâlen besleyen güçlü bir unsurdur. Burada 35 sene boyunca Napolyon'a bile boyun eğdirmiş kibirli Rus generallerini dize getiren Şeyh Şamil'in ruh ikliminin köklerini anlayabilmek bakımından şeyhine, Şeyh Cemaleddin Gazikumukî'ye değineceğiz.

Dağıstan’ın Kumuk şehrine “Gazi” unvanı verilmesi, Hazret-i Osman zamanında ashab-ı kiramın Dağıstan’ın İslâmlaştırılması maksadıyla bölgeye gelerek savaştıkları ve çok sayıda şehid verilmesi ve birçok sahabenin yaralanarak “gazi” olmasına işaret etmektedir. Bu bölgede ashâba ait birçok kabir, bugüne ulaşabilmiş, en az bir o kadarı da namsız-nişansız olarak kaybolmuştur. Birçok sahâbî İslâm’a kazandırılan bölgeden Arabistan’a dönmeyerek bölgede yerleşmiş ve bölge halkıyla yapılan evlilikler sonucu ashabdan birçok ismin soyu bu bölgede devam etmiştir. Cemaleddin Gazikumukî'nin ataları da bu çerçevede Medine-i Münevvere'den gelerek Kumuk'a yerleşen kimselerdendir. Gazikumukî’nin “Seyyid” unvanına sahib oluşu da ecdadının şeceresinin Resulullah Efendimiz’e kadar ulaşarak, Hazret-i Hüseyin’in neslinden gelen kimseler oluşundandır. Ruhanî silsilesi ise Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddîk’e ulaşmaktadır. Aynı silsilenin büyük önderlerinden Şeyh Şerafeddin’in silsilesi de aynı şekilde ashabın önde gelen isimlerinden Hazret-i Mikdat bin Esved’e ulaşmaktadır.

Ashab-ı Kiram'ın, Hazret-i Osman'dan göç edebilmek için izin almalarının ardından, Allah Resulü'nün sahâbîleri bir daha hiçbir beşerî kuvvetin kurutmasına mümkün olmayacak tohumlar hâlinde dünyanın dört bir yanına İslâm'ı taşımışlardır. Ebû Eyyub El-Ensârî Hazretleri ve sahâbîlerin fetih için İstanbul'a gelmeleri gibi bir kısım sahâbî de Kafkasya'ya gelmiştir. Sahâbîlerin Kafkasya'da küfre toslayışları öyle şiddetli olmuştur ki, yerleştikleri Kumuk'a "gazi" unvanı lâyık görülmüştür. Ashab, Allah'ın emrine ve Resulü'nün sünnetine riayet ederek, Kafkasya'da ele geçirdiği mevziyi katiyen terk etmemişlerdir.

İmam Mansur ve İmam Hamzat'ın Müslümanların yaşadıkları topraklara uzanan kâfir ellerini kırmak için cihad ederken kutlu makama kavuşmalarının ardından, Şeyh Şamil İmam ilan edilmiştir.

Şeyh Şamil'in hayatının genel hatları bugün ülkemizde neredeyse tüm kesimlerce bilinen bir efsane hâlinde dilden dile dolaşmaktadır. Biz genelden ziyâde kimi hususiyetlerden bahsederek Şeyh Şamil'i anmak istiyoruz.

Şamil, İmam olduktan sonra bütün bir Dağıstan'da cihad ilân etmiştir. Napolyon'u püskürtmelerinin ardından kimsenin Ruslarla boy ölçüşmeyi göze alamadığı demlerde bir avuç inanmış adam, memleketlerini kâfir işgâlinden kurtarmak adına bir taraftan silâha diğer bir taraftansa İslâm sancağına sarılarak ileri atılmışlardır.

Bilinen tarihin aksine, düzenli gerilla savaşının mucidi Şeyh Şamil'dir. Ahulgoh Muharebesi'nin ardından Dargo üzerine yürüyen 30 bin kişilik Rus ordusuna Çeçenistan ormanlarını mezaristan etmiştir. Başlarında Şuayb Molla olan bir avuç inanmış adam Şeyh Şamil'in stratejik dehası ile Rus askerine ve generallerine gerilla savaşının dersini okuttular.

Şeyh Şamil'in savunma düzeninden çıkıp taarruz devrine geçtiği dönemdeki icraatları da en az savunma stratejileri kadar hayranlık uyaracak cinstendir. Rusları akıl almaz nümayiş taarruzlarla âdeta istediği istikâmete süren ve asıl gözünü diktiği tahkimatları ve Rus kalelerini şiddetle toslayarak derhâl ele geçiren Şeyh Şamil'in dehası bütün bir dünyada merak uyandırmıştır.

Cihad ilân ettiği ve cihad ettiği dönemde de en önemli faaliyetlerinden birisi; Müslüman kabileler arasında birlik ve düzeni tesis etmesi ve hainleri de en şiddetlişekilde cezalandırarak Rusların dünyevî kudretlerini tepelemesidir.

Şeyh Şamil'in hitabeti de imanı ve kılıcı kadar keskindi. İhanet yuvalarından birisine gerçekleştirdiği baskında hâin kelleleri bir bir düşürdükten sonra câmide halka ettiği şu hitab bugün içinde bulunduğumuz hâle de reçete olabilecek kıymettedir:

- "Allah büyüktür, birdir, şeriki ve naziri yoktur. Hürriyet ise onun sevgili ve makbûl kullarına lâyık gördüğü en mukaddes, armağandır. Hürriyetini kaybedenlerin dünyadaki mevkii köleliktir.

Çar'ı büyük görenler Allah'a şirk koşan kâfirlerden farksızdırlar. Çar'ın generallerine itaat edenlere, kahraman millet efradından ayrılıp din ve vatan kardeşlerine hıyanet eden mürtedlerin canlarını Hak divanına, belimize kuşandığımız şu kılıçlarımızla göndereceğiz..."

Ne diyor Şamil, "kâfiri ne maksatla olursa olsun büyük görenler, Allah'a şirk koşanlardır," diyor. Bu savaşın şiddeti içerisinde bir komutanın ağzından dökülen sözler değil, nakşî şeyhi olan İmam Şamil'in fetvasıdır. Topu, tüfeği, atom bombası var diye küffarı büyük görenler, teslim olanlar ve korkanlar, Allah'a şirk koşan kâfirlerden farksızdırlar...

Şeyh Şamil şeref ve izzetle yaşadı, Allah'ın emrine uydu, sünneti ihya etti. Allah O'ndan razı olsun. Yolu yolumuz, davası davamızdır! Allah, bizlere, O'nunla aynı şuurda olabilme nimetini lütfetsin inşallah...

Görüş: Ömer Emre Akcebe

Aylık Dergisi 101. Sayı