Sovyet İşgali ve Afgan Mücahidlerin Zaferi

Sovyetler 27 Nisan 1978'de Afganistan Ordusu'ndaki Komünistleri kullanarak Afganistan'da darbe yaptırdı. 1 Mayıs 1978'de Afganistan'ın ismi diğer pek çok Komünist ülkedeki isimlendirmeyle 'Afganistan Demokratik Halk Cumhuriyeti' olarak değiştirildi. Komünist yönetimin göreve başlar başlamaz İslami uygulamaların her türlüsüne savaş açması üzerine ayaklanmalar yaşandı. İlk isyan, yaklaşık 80 sene önce Müslüman olup Afganistan'ın en dindar bölgesi haline gelen Nuristan'da çıktı. İsa Nuristani tarafından yönetilen halk isyanının benzerleri daha sonra ülke geneline yayıldı. Ayrıca bu süreçte Celaleddin Hakkani de 1970'li yılların başından itibaren yönetim tarafından hedef alınmış ve hükümet karşıtı direnişe başlayan ilk isimlerden oldu. Aynı yıl içerisinde söz konusu isyan hareketleri ülke sathına yayıldı. Ülkedeki kaotik durum ve komünist fraksiyonlar arasındaki iktidar mücadelesi neticesinde 14 Eylül 1979'da Hafizullah Emin yine bir darbeyle iktidarı ele geçirdi. İktidarda yaşanan bu kavga halk isyanını daha da büyüttü, bazı şehirler isyancıların kontrolüne girdi.

Yeni yönetimin söylemleri –İslam’a atıflar ve Amerika ile iyi ilişkiler geliştirme arzusu gibi- ve Afganistan'ın git gide anti-Komünist güçlerin eline geçmeye başlaması üzerine Sovyetler Birliği Afganistan'ı işgale karar verdi. Bir yıl önceki darbeden sonra Afganistan’da kontrolünü tahkim etmeye başlayan ve ülkenin stratejik bölgelerini elinde tutan Sovyetler 24 Aralık 1979'da 115 bin askerle Afganistan'ı işgale başladı. Henüz üç gün sonra Sovyet Komandoları Hafizullah Emin’i öldürüp yerine Babrak Karmal’i iktidara getirdi. İşgal yılları boyunca Kızıl Sovyet ve yerli işbirlikçilerinin soykırıma varacak düzeyde katliamları, tecavüzleri, talanları sürerken işgale ve zulme karşı direnen grupları dört ana sınıfa ayırmak mümkündür.

İlk grup geleneksel kabile liderlerinden, alimlerinden ve imamlardan oluşuyordu.

İkinci grup genel olarak Ortadoğu'daki Müslüman Kardeşler'den ve Pakistan'daki Cemaat-i İslami'den etkilenmişlerdi.

Üçüncü grup, temel olarak Altkıta'daki Diyobendi uyanışçı hareketlerden etkilenmişti. 1990'larda Taliban bu grup içerisinden çıktı.

Sonuncu ve en küçük grup da Şiilerden müteşekkildi. Etnik olarak Hazaralardan oluşuyorlardı.

Bu genel çerçevenin sahadaki yapıları şu gruplardan müteşekkil idi;

1) Hizbi İslami (Gulbeddin Hikmetyar)

2) Hizbi İslami (Yunus Halis)

3) Cemiyeti İslami (Burhaneddin Rabbani)

4) Şura-i Nazar (Ahmed Şah Mesud)

5) İttihadi İslami (Abdurrabburrasul Seyyaf)

6) Cephe-i Necat-i Milli (Sıbgatullah Müceddidi)

7) Hareketi İnkılabi İslami (Muhammed Nebi Muhammedi)

Bu hareketlerin yanında Küresel Cihad Hareketlerinden ve İdeologlarından bahsetmek gerekli olsa da yazımızın mahiyetine binaen başka zamana bırakmayı uygun gördük.

Sovyetlerin Çekilmesiyle Afganistan

Sovyetler 1989’da kesin mağlubiyetle Afganistan’dan çekilmeye başladı. 15 Mayıs 1988'de başlayan çekilme süreci 15 Şubat 1989'da sona erdi. Sovyetler çekildikten sonra da etkisini ve etkinliğini devam ettirmek için Komünist rejimin ordusuna bol miktarda silah ve mühimmat bıraktı. Sovyet işgali sonrası Necibullah hükümetinin belli alanlarda esneklik sağlaması ve anayasaya din olarak İslâm’ı eklemesine rağmen Komünist ordunun halka yönelik zulümleri ve katliamları devam etti. 1991'de rejim iyice zayıflamaya, Afgan gruplar stratejik noktaları ele geçirmeye başladı. Aralık 1991'de Sovyetler Birliği'nin resmen feshedilmesiyle Kabil rejimi Afgan gruplarla baş başa kaldı. Söz konusu süreçte rejim karşıtı gruplar arasında da dönem dönem çatışmalar yaşanmaktaydı. Özellikle Hikmetyar-Mesud grupları arasında. 1992 yılına gelindiğinde Hikmetyar ile Şah Mesut-Raşit Dostum grupları arasında büyük çatışmalar yaşandı. 1992-96 yılları arasında Afgan gruplar arasında kanlı iç savaş dönemi olmuştur.

Taliban’ın Kuruluşu

İç çatışmaların başlamasına ve neticede Hizb-i İslâmî'nin yenilgiye uğramaya başlamasına kadar Hikmetyar'a destek veren Pakistan gibi ülkeler Hikmetyar'ın başarısız olmasından sonra desteklerini geri çekmeye başladılar. Böyle bir ortamda 1994'te Peştunların yoğun olarak yaşadığı Kandahar bölgesinde Diyobend Medresesine bağlı Molla Muhammed Ömer liderliğinde Peştun medrese öğrencileri Taliban adıyla bu grubu kurdular. Pakistan'ın desteğini alan ve ülkenin genel karışıklığından faydalanan Taliban, 2-3 yıl gibi kısa bir sürede ülkenin çoğunu ele geçirdi. Çatışmalardan bıkan halk, yeni ortaya çıkan Taliban'a ilgi gösterdi hatta Herat gibi iller kendi istekleriyle Taliban'a teslim oldu.

Taliban çoğunlukla Peştunlardan oluşmakla beraber Tacik, Özbek, Türkmen gibi Afganistan'ın diğer etnik unsurlarını da yönetiminde ve kadrolarında bulunduruyor, Peştun milliyetçisi bir söylemden kaçınıyordu.

(Taliban lideri Molla Ömer’in kendi ağzından anlattığı “Taliban’ın Kuruluşu” ses kaydı halihazırda çeşitli medya platformlarında erişime açıktır. İlgilisine linkleri bırakalım yeri gelmişken.) 

Molla Ömer Kimdir?

Hareketin lideri Molla Ömer'in (1960-2013) 1950'li yıllarda doğduğuna dair muhtelif rivayetler bulunmakla birlikte 2015'te Taliban tarafından yayınlanan biyografisine göre Molla Ömer, Gilzay Peştularına mensup bir ailede 1960'ta Kandahar'da doğmuştu. Aldığı yerel medrese eğitimlerinin ardından Pakistan'ın Peşaver şehrindeki Diyobendi Ekolü'ne ait Hakkaniye Üniversitesi'nde okumuştu. Ardından Muhammed Nebi Muhammedi'nin grubunda Sovyet işgalcilere karşı savaşmış, 1987'de savaşta bir gözünü kaybetmişti. Arapça konuşabildiği için Abdullah Azzam gibi bölgeye gelen ünlü Arap isimlerle de görüşmüştü.

Sovyetlere karşı savaş sırasında Kandahar'da askerî açıdan birçok cepheyi komuta eden ve savaşlarda aktif rol oynayan Molla Ömer, Sovyetler Birliği'nin çekilmesi ve Afgan grupların birbirine düşmesiyle savaşa ara verdi. Bölgede Diyobend medrese ekolünden gelen diğer isimler de savaşa dahil olmayarak eğitimini sürdürdü.

Taliban’ın Sahneye Çıkışı

Afganistan'ın ikinci büyük şehri Kandahar, 1994 itibariyle otorite boşluğundan büyük bir kargaşa içerisindeydi. Diğer bölgelerde olduğu gibi burada da silahlı gruplar halka karşı ağır suçlar işlemekteydi. Buna tepki olarak ortaya çıkan Taliban (Talebeler) Hareketi Ağustos-Eylül1994'te Kandahar'da otorite kurdu.

Bu safhaya şu şekilde gelindi: Savaşın ardından Kabil'deki mücadelelere karışmayan Molla Ömer Kandahar'da diğer hoca arkadaşlarıyla beraber medreseler açarak geniş kitlelere yönelik ilmi faaliyetlerle meşgul olmuştu. Ağustos 1994'te Kandahar'da da Afganistan'ın kalanında olduğu gibi çeteleşme, soygun, cinayet, tecavüz gibi suçlar arttığından Molla Ömer talebelerine şehri suçtan temizlemeleri için harekete geçmelerini emretti. İlk olarak bir çete lideri tarafından kaçırılıp tecavüz edilip alıkonan iki kız kurtarıldı ve çete lideri idam edildi, halkın çağrısı ve iş birliğiyle benzeri suçlarla Kandahar genelinde mücadele edilmeye çalışıldı.

Alınan başarılı sonuçlar üzerine Kandahar'ın ileri gelenleri Molla Ömer'den "disiplinli ve dürüst" talebeleriyle şehri yönetmesini istediler. Yüzlerce kabile lideri ve İslam alimi Molla Ömer'i yönetici olarak seçti. Böylece Eylül 1994 itibariyle savaşsız olarak Kandahar Taliban'ın (Talebeler) yönetimine geçti.

Savaşsız Zaferler

Benzeri durumdaki çevre bölgelerin davetiyle hemen hemen savaşsız olarak Taliban tüm Güney Afganistan'ı kontrole başladı. Taliban kontrolüne giren bölgelerde kargaşanın, halka yönelik suçların sona ermesiyle Kabil'de savaş sürerken 1995'te Batı Afganistan'daki tarihi ve stratejik önemi olan Herat şehri Taliban'ı davet etti.

Herat'ın Taliban kontrolüne girmesiyle Afganistan'dan İran'a açılan yollar da Taliban denetimine girdi. Bu gelişme üzerine 1995'te Taliban ile Şii Hizb-i Vahdet milisleri çatışmaya başladı. Hizb-i Vahdet lideri Abdulali Mezari bu süreçte Taliban tarafından öldürüldü.

Diğer taraftan 1995'te Taliban Kabil kapılarına kadar dayandı. Taliban ani bir ilerleme kaydederken Afgan gruplar kendi aralarında çatışmayı sürdürüyordu.

Taliban'ın ilerlemesiyle ülkeye istikrar ve İslami bir idare getireceğine ikna olan Yunus Halis, Celaleddin Hakkani, Nuristanlı Molla Efdal gibi liderler de ellerindeki güçlerle beraber Taliban'a katıldılar. 1996'ya gelindiğinde Taliban Kabil'e yöneldiğinden Kabil ve çevresinde savaşan gruplar birbirleriyle savaşı keserek Taliban'ın Kabil'e girmesini engelleme kararı aldılar. Bununla beraber grupların çatışmaları tam olarak kesilmedi. Raşid Dostum ülkenin kuzeyini ele geçirmeye yönelerek hükümet güçlerini Mezar-ı Şerif gibi bölgelerden çıkararak kuzeyde kendi fiili bağımsız devletini kurmaya yöneldi.

Afganistan İslâm Emirliği

Nisan 1996'da toplanan ve Taliban'ı da aşan geniş bir şura Molla Ömer'i resmen 'Afganistan İslam Emirliği' lideri ilan etti. Taliban aynı dönemde hem Kabil'e girmeye çalışmakta hem de ülkenin orta kesiminde İran tarafından desteklenen Şii milislerle çatışmaktaydı. Bu dönemde Taliban, 1996-2001 arasında kendisine devlet tecrübesi kazandıracak bir sürece girmiş oldu.

Taliban Kabil'e ilerlerken, Mesud-Rabbani-Hikmetyar arasındaki anlaşmazlıklardan da yararlandı. Birbiriyle çatışan bu taraflar Taliban ile ittifak için girişimlerde de bulundu. Ayrıca rakiplerini Taliban'ın saf dışı bırakması için bazı çekilme hamleleri de yaptılar. Bu başarısız hamleler Taliban'ın ilerleyişini hızlandırdı.

Mayıs 1996'da uğruna dört yıldır savaştıkları iktidarın elden gitmekte olduğuna kanaat getiren Hikmetyar ve Rabbani anlaştı. Hikmetyar başbakan olarak yeniden Kabil'de göreve başladı. Fakat gittikçe güçlenen Taliban birbirlerinin tüm gücünü tüketen Hikmetyar-Rabbani-Mesud güçlerini yenerek Eylül 1996'da diğer grupların savaşıyla 1992-1995 döneminde harabeye dönen başkent Kabil'i ele geçirdi. Kabil'de BM merkezine sığınan Necibullah da yakalanarak idam edildi.

Bu gelişme üzerine geçmişte tabanının olduğu bölgeleri Taliban'a kaybeden Hikmetyar savaşmama ve Afganistan'ı terk kararı alarak İran'a yerleşti. Ahmed Şah Mesud Kabil'in kuzeyindeki stratejik Pencşir Vadisi'ne konuşlandı. Kuzeyde gücünü artıran Raşid Dostum, Rabbani ve Mesud öncülüğünde Taliban'a karşı savaşmak üzere Kuzey İttifakı kuruldu. Seyyaf da bu ittifaka dahil oldu.

Kuzey İttifakı'nı baştan itibaren İran, Rusya ve Hindistan destekledi. Afganistan'dan ülkelerine İslamcılık tesirinden korkan Orta Asya cumhuriyetleri ve özellikle de Özbekistan bu ittifaka destek verdi. Türkiye de Dostum'a destek sağlayacaktı.

Ekim ayında Kabil'e yönelik saldırıları püskürten Taliban karşı taarruza geçerek ilerleyen aylarda Kabil'in kuzeyindeki stratejik Bagram Hava Üssü'nü ve daha ilerisini ele geçirdi. Pencşir Vadisi'nin kapılarına ulaştı. Afganistan'ın orta bölgelerini de Şii Hizb-i Vahdet'ten ele geçiren Taliban 1996 sonunda ülkenin kuzeyi hariç tüm kesimlerine hakimdi.

Uluslararası Tanınma

Ülkenin çoğunu ve başkenti ele geçirmesinin ardından Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan Taliban'ı Afganistan'ın yönetimi olarak tanırlarken diğer ülkeler Kuzey İttifakı'nı ülkenin yönetimi olarak tanımaya devam ettiler.

Taliban, 1998'de diplomatik atağa geçerek Afganistan'ın meşru yöneticisi olduğuna dair tanınma için ülkelerle ilişki kurma çabasına girdi. Afganistan'ın meşru yöneticisi olarak tanınmak üzere Birleşmiş Milletlere üyelik başvurusu yaptıysa da daha sonra bu üyeliğin BM üyeliğinin şartlarında yer alan İslam'a aykırı kanunları kabul ve uygulama anlamına geleceğini anladıklarından başvuruyu geri çekti. Bu üyelik olmaksızın tanınma çabasını sürdürdü.

Amerikan İşgali

Taliban’ın hakimiyet kurduğu dönemde Amerika, Afganistan’ı kuşatacak şekilde çevre ülkelerde askeri üsler kurmaya ve işgal için ön hazırlık yapmaya koyuldu. 11 Eylül 2001 operasyonunu bahane eden Amerika 6 Ekim 2001 tarihinde Afganistan’ı işgale girişti. Sonrası malum. İmparatorluklar mezarlığı olan Afganistan’ın, asrın iki süper (!) gücünü mağlup etmesi teknik açıdan şaşılacak bir şey. Doğrusu Allah emrinde galip olandır.

Çalışmalarından istifade ettiğimiz Mepanews ekibine ve Cemil Nuri kardeşime şükranlarımızla.

Görüş: Abdullah Said

Baran Dergisi 755. Sayı