-Halil Kantarcı’nın ve tüm şehitlerin intikamına-

TİB, kısa bir dönem öncesine kadar çok konuşulan bir kurumdu. Şimdi iki TİB var malumunuz. Birinin ismi Toplumla İlişkiler Dairesi Başkanlığı ki kısaltma olarak TİDB olması gerekirken TİB olarak kalmış birim. Hani şu meşhur "Türkiye 1919 şartlarında" lafı vardı ya, işte onu çıkaran ve "'Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Yüce Türk milletinin, Türk millet mücadelesi ve Türk inkılabı ile kazanılmış hak ve hukukuna, varlığına, bağımsızlığına, hürriyetine, egemenliğine, onur ve saygınlığına, birlik, dirlik ve bütünlüğüne, milli değerlerine, güvenliğine ve savunma gücüne, her alanda üretim ve gelişmesine, refah ve yükselmesine yurt içinden ve yurt dışından yönelen tehdit, tehlike ve engellere karşı üyelerini ve vatandaşlarını aydınlatmak ve irşat etmek" üzere Yeniden Müdafayı Hukuk Hareketi Derneği'ni kuran Ertuğrul Zekai Ökten'in kurduğu Toplumla İlişkiler Başkanlığı... Bu, konumuz değil. Öteki TİB; ismi Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı olanı konumuz.

Nereden aklıma geldi bu TİB?

Şuradan:

Öncelikle, evvela kulağıma gelen ve "KÜLLİYE" (veya Saray, keyfinize kalmış) KAYNAKLI BİR DEDİKODU vardı, 2019 gibi kulağımda takılı kalmıştı, onunla alakalı yazmak da pek nasip olmadı, buralara düşmüş müdür acaba o dedikodu diye internette araştırma yapmaya başladım, yok düşmemiş ama BAĞLI MESELELER buldum.

İki buçuk sene önce Kemal Kılıçdaroğlu çıkıp, "15 Temmuz'da benim nerede olduğum belli. O gece siyasi parti liderleri, meclis başkanı, üst düzey yöneticiler, belediye başkanları neredeydi ve kimlerle görüştüler? Neden hain darbe girişimi gecesinin HTS kayıtları açıklanmıyor. HTS kayıtları Erdoğan'ın da, MİT'in de elinde... Açıklasınlar" beyanı olmuştu, "sivil ayak" mevzuu üzerinden. Bu sebeple. Devam edelim.

Kemal Kılıçdaroğlu kendinden ve partisinden oldukça emin bir şekilde "HTS kayıtlarını açıklayın" demişti görüldüğü üzere. Cumhurbaşkanı Erdoğan da şöyle demişti:

"- Bu konularla alakalı HTS kayıtlarının zamanlamaları çok önemli. Konseyin şu anda içinde olup dedikoduları yapılanlarla alakalı zannediyorum bu kayıtlar ortaya döküldüğünde Türkiye’de çok daha farklı bir hava eser ve esecektir. Bunun için bizim de biraz sabırlı olmamız gerekiyor. Bu adımlar da atılacaktır. Böyle şu anda bazı şeyler açıklanmıyor diye her taraf süt limandır zannedilmesin. Açıklandığı anda zaten artık kel görünecektir."(1)

Azerbaycan dönüşü uçakta bu açıklama yapılmıştı, 27 Şubat 2020. Bu ifadedeki "Konsey" ve "Konseyin şu an içinde bulunanlar" ibaresini, Erdoğan gibi anlamadığımı ifade edeyim bu arada. Konsey, meşhur Yurtta Sulh Konseyi/YSK ise, çok su kaldırır çünkü. 15 Temmuz'a dair yapılan "resmi açıklamaları" kaale almıyorum, bunları yazdık, konuştuk; YSK'nin (veya darbede herhangi bir idari birimin) olması gerekir, belge var zaten ama üyelerinin kim olduğu meselesi çok su kaldırır. Okan Bato isimli savcı marifetiyle "kazanılan" Kuzgun ve Şapka kod adlı iki İzmirli subayın "Ankara'daki villa" üzerinden verdikleri ve defalarca değiştirdikleri, tanıklıklarında yapılan çapraz sorgularda bazı bölümlerini inkar ettikleri, "sözler tutulmadı" diyerek pazarlık yaptıkları açık olan beyanlarından da mahkeme heyeti önünde vazgeçtikleri ifadelerinde geçen "YSK üyeleri" ve iddianamelerde "olsa olsa bu olur" denilerek bahsedilenlerin olduğu "Konsey" ise Erdoğan'ın bahsettiği, kendisine danışmanlarını ve avukatlarını değiştirmesini öneririz. Darbedeki YSK listesi ispatlanmamış ve ispatlanması çok zor bir listedir çünkü. "Konseyin şu an içinde olanlar" ifadesini de bu sebeple "ben anlamıyor!"

Şu olabilir: Halka açıklanmamış bilgiler vardır, YSK üyeleri ve irtibatlı olanları tek tek tespit edilmiş, inkâr edilemez şekilde belgelenmiş olabilir. Mümkün; açıkçası 15-18 Temmuz arasında, üç yaşındaki çocuk bile "teknik ve fiziki kayıtlarla" bunu ortaya çıkarırdı. Birkaç tuşluk işi var neticede bu meselenin çözülmesinin; yazının en sonunun ehemmiyeti için bu cümlemi tekrar okuyun derim. Neyse işte bunlar yapılmış olabilir ama "infial oluşturur" diye halka açıklanmamış da olabilir. Fakat çürük iddia, beyan ve evraklarla birilerini YSK üyesi olarak mahkemelerde yargılamak, üstelik o iddialar delik deşik edilmesine rağmen "ölene kadar hapis" cezalarını vermek, işte bu anlaşılabilir bir şey değildir. Üstelik diyelim ki "kamu yararı" adına bazı gerçekler açıklanmıyor, ama iddialar çürütülmesine rağmen mahkûmiyet kararları veriliyor ise, "15 Temmuz tiyatrodur... 15 Temmuz karşı darbedir" laflarının birilerinin üstüne yapışmasına sebep olunuyor, bu nasıl görülmüyor, hayret!

İşte bu sebeple TİB üzerinde durayım biraz dedim.

Her yerde bulunacak kısa bilgi şudur hakkında:

"23 Temmuz 2005 tarihinde kurulmuş ve tümüyle işlevsel olarak 2006 Temmuz'unda çalışmalarına başlamış olan Başkanlık, bugüne kadar Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT), Emniyet ve Jandarma istihbaratının ayrı ayrı birimler ve savcılıklardan aldıkları izinlerle gerçekleştirdikleri telefon dinlemelerini tek merkezden yapmak ile yükümlüdür. Başkanlık ayrıca 5651 Sayılı Kanun'a göre internet içeriğinin izlenmesi/denetlenmesinden ve yargıç, mahkeme ve Cumhuriyet savcıları tarafından verilmiş erişim engelleme kararlarının uygulanmasından da sorumludur. Türkiye dışında barındırılan içeriğe erişimi, idari kararla engelleme yetkisine de sahiptir. TİB, 15 Ağustos 2016'da Bakanlar Kurulu kararı ile resmen kapatılarak görev ve yetkileri Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna aktarılmıştır."

TİB'in tarihi "skandallarla" doludur; küçük bir araştırma ile de bu görülebilir. Neyse, bakan baksın oralara.

“Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu” denilen bir zımbırtı var, kısa adı da MOBESE. Şimdi bu sistemi 1998'de kuran arkadaş, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Bilgi İşlem Müdürü Basri Aktepe oluyor. "Güvenlik ve istihbarat" için faydalı bir sitem tabii. Bir rivayet vardır, mantıklı olduğu da düşünülebilir, MOBESE, sistemi kuran polis ve mühendis ekibinin, yani Murat, Osman, Basri, Erin, Süleyman, Erdoğan isimlerinin baş harflerinin birleşimiymiş. Oradaki B de "Basri"nin B'siymiş. Rütbe sırasına göre mi, işin teknik özelliğinin isimlendirmesine göre mi bu yapılmış bilemem.

Bu Basri Aktepe -anlatanların yalancısıyım tabiî- "teknik meknik işlerine kafası basan" biri; köken itibariyle 1979 Polis Koleji eğitimli ve devamlı "polis"... Meşhur "Sarmusak" hadisesi esnasında, 28 Şubatçıların "bizi dinlediler, takip ettiler" filan diye vaveyla kopardığı dönemde, o işlerin yapıldığı İstanbul Bilgi İşlem'de görevde ve kimse de dokunmadı ona; bu işleri de malumunuz Hanefi Avcı ve Bülent Orakoğlu ile birlikte yaptılar herhalde. Neyse. Fatih Üniversitesi rektörü olan, "FETÖ şurası üyesi" Şerif Ali Tekalan'ın kızkardeşinin kızıyla da o dönemde evleniyor.

“Teknik zımbırtılardan” anlayan bir polis şefi olan Basri Aktepe, "dinlenen dinlenene" durumları bir bir ortaya çıkmaya başlayınca, tüm bu dinlemelerin "yasal" ve "tek bir merkezden" olması için kurulması planlanan bir işe sokuluyor. TİB'i kuruyor yani 2005'de. TİB'in yasal prosedürü gereği, her işi yapan olmasına rağmen, başkan değil de başkan yardımcısı oluyor senelerce. TİB'in başkanı ise 1958 doğumlu savcı Fethi Şimşek. 1985'de Ordu'da başlayan savcılık serüven sonunda 1998'de, -ki karma karışık yıldır o tarih- Ankara Cumhuriyet Savcısı oluyor ve "memurlar tarafından işlenen 4483 sayılı yasaya tabi olan ve olmayan suçlar"ın soruşturulması ile ilgili büroda "soruşturma savcısı" oluyor. "Devlette kim kimdir" diye soru sorulacak biri kısaca savcı Fethi. (2) 2005'e kadar da o görevde bulunuyor ve TİB'in kuruluşuna karar verildiğinde de başına geçiriliyor, 2012 Kasım'ına kadar TİB'de görev yapıyor ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Başsavcısı olarak atanıyor, Mayıs 2013'te ise Ankara Cumhuriyet Başsavcısı oluyor.

Fethi Şimşek ile ilgili ilginç bir durum da var; pek araştırmadım ama doğru olması yanlış olmasından daha mümkün diyebilirim. Yargıtay telefon santralinin dinlenmesi meselesi (2009) ortaya çıktığında TİB başkanı basın toplantısı yapıyor ve "siz ne diyorsunuz, bu ülkenin başbakanı 6-altı senedir dinleniyor yahu!" diyor. Başbakan Erdoğan da bu açıklama üzerine yeri geldiğinde kendisinin de dinlendiğini vurguluyor. Ülke hukuk devleti olduğu için, Fethi Şimşek'in eski makamı olan Ankara'daki "memur suçları soruşturma bürosu" savcısı da onu çağırıyor haklı olarak, "hele anlatın bu nedir sayın savcım, sayın TİB başkanım" diyor. Fethi Şimşek Bey de, "valla bilmiyorum sayın savcım, ben de gazetede okudum!" (3) diyor! Dikkat edin, bunu söyleyen yasal veya yasadışı dinlemeleri yapan veya tespit eden, edecek olan TİB'in başındaki zat!

Fethi Şimşek

Geçelim bunu, sonra ilginç bir şey oluyor. Fethi Şimşek'e dair 2013'deki atama, Başbakan Erdoğan’ın evinde ve Başbakanlık ofisinde bulunan ‘böcek’le ilgili soruşturmayı yürüten Ankara Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş'in Antalya Başsavcısı olarak atanması üzerine oluyor. Peki o "böcek"i bulan kimdi? O dönem Başkan Erdoğan'ın başdanışmanı olan Mustafa Varank'ın özel isteğiyle gelen Basri Aktepe! TİB'deki birliktelik burada da devam ediyor, Şimşek-Aktepe arasında herhalde. Bu "böcek" meselesi Ali Fuat Yılmazer isimli "etkin unsur"a sorulduğunda verdiği cevap da ilginç, belki Varank'ın emniyete haber vermeden arattırma yapması sebebiyle "kurumsal işveli cilveli" cevap da olabilir, diyor ki, "KOYAN, BULUR TABİİ!”

Aktepe ve Şimşek, "yasadışı dinlemeler" üzerine çokça konuşulan iki isimdi ve 2012'de de TİB'den ayrıldılar. Şimşek eski görev yerine, savcılığa ve ardından 15 Aralık 2014'de de Yargıtay'a atandı ve halen orada.

Basri Aktepe'ye gelince...

Fesatların iddiası olabilir tabii, "Erdoğan'ın dahi çocuğu" lakabı takılmış ona. Erdoğan, Aktepe hastalandığında programını sektirip onu hastanede ziyaret etmiş de deniliyor. Aktepe de doğal olarak TİB'den "MİT Elektronik İstihbarat Daire Başkanlığı"na atanıyor."FBI National Academy"de 1996'da eğitim aldığı bilinen Basri Aktepe MİT'e geçiyor. Hakan Fidan'ın özellikle istediği bilinen bir isim olan Basri Aktepe, MİT'in Elektronik Teknik İstihbarat (ETİ) biriminin başında göreve başlıyor. (4) O esnada, 12 Eylül darbesinin "Bayrak Harekâtı"nın iletişim merkezi olduğu için "Bayrak Garnizonu" olarak adı çıkmış, ülkenin en yüksek kapasiteli istihbarat merkezi olan Haymana'daki "Genelkurmay Elektronik Sistemleri-GES Komutanlığı”, 2012'nin başında MİT'e devredilmişti. GES komutanlığı MİT'e geçtikten sonra ismi "Sinyal İstihbarat Başkanlığı" olarak değiştiriliyor ve başına da Basri Aktepe getiriliyor. (5)

MİT'e geçtikten sonra yeni kurulma emri verilen bir birimi organize ediyor ve başına geçiyor. Reyhanlı saldırısı ertesinde, nasıl "dinlemelerin tek bir elden yapılması" için TİB kurulduysa, "istihbaratın da tek elde toplanıp dağıtılması" için MİT Müşteşarlığı emrinde "Müşterek İstihbarat Koordinasyon Merkezi” (MİKM) kuruldu 2013'de. (6) Daha önceden Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından yapılan "bu iş"in yeterli verim elde edilemediği için kurulan MİKM tarafından yapılacağı, bu sebeple "MİT'in, her türlü fişleme, izleme, psikolojik istihbarat amacıyla yayın yapma ve internet sitesi kurma, ülke içinde ve yabancı ülkelerde operasyon yapabilme gibi yetkilerle donatıldığı, ayrıca dilediğinde de THY, PTT gibi kurumların veri arşivine girme yetkisinin verildiği" yazılıp çizildi. (7) Neyse, işte bu "istihbarat havuzu" olarak nitelenen MİKM'in başı da -genel sekreterdir yani her işin başı- Basri Aktepe yapıldı! Fazla uzatmaya gerek yok, "Türkiye'nin kara kutusu" diye boşuna denilmiyor Basri Aktape'ye görüldüğü üzere.

17/25 ahmak hukuki darbesi gerçekleştikten sonra da tüm bu yetkilerinin alındığı ve "müşavir" olarak kızağa çekildiği söyleniyor. 15 Temmuz oluyor, ilk OHAL KHK'sı yayınlanıyor ve "karakutu Aktepe" de önce ihraç ediliyor ardından da tutuklanıyor. Sebebi gayet basit: FETÖ üyesi olmak!

7 Kasım 2018'deki Ankara 25. ACM'de görülen duruşmada İstihbarat Daire eski Başkanı Sabri Uzun ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire eski Başkan Yardımcısı Gürsel Aktepe'nin "tanırız, iyi çocuktur, FETÖ'cü değildir" diye tanıklık yapmalarıyla "ev hapsi" adli kontrol kararı verilerek tahliye ediliyor. Bu tahliye duyulunca da dokuz gün sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Ender Coşkun tarafından bu karara itiraz edilip tekrar tutuklama kararı çıkarılıyor ve tutuklanıyor. Nihayetinde Yargıtay tarafından da onaylanıp kesinleşen haliyle, "silahlı terör örgütü üyeliğinden 12 yıl hapis cezasına" çarptırıldı.

TİB'in iki tepe noktasının 2012 ve sonrası macerası böyle.

Peki 2012 sonrası?

17/25'in 25'i olmadan önce, 23 Aralık 2013 tarihinde TİB'in başına Ahmet Cemaleddin Çelik atanıyor. A. C. Çelik hemen tabii ki yeni bir görevlendirme yapıyor ve dinleme ve görüşme kayıtları (CDR) tapelerinin hukukilik denetimini yapmakla görevli ekibin başına, Erdoğan’ın partideki özel kalem müdürlüğü görevini yürüten Fatih Can’ın kardeşi Ömer Faruk Can'ı getiriyor.

Peki bu A.C. Çelik arkadaş kim?

"A.Ü. SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Çelik, Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü’nde uzman yardımcısı ve uzman olarak görev yaptı. Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü’nde ise Uzman, Daire Başkanı ve Genel Müdür Vekilliği görevlerinde bulundu. 2012 yılından itibaren Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı’nda çalışmaktaydı. Çelik’in dış politika ve uluslararası güvenlik sorunları üzerine araştırma ve çalışmaları bulunuyor."

Görüldüğü üzere MİT'ten yapılan bir atama; kritik bir günde üstelik. Eh, MİT çalışanı ve hakkında fazla bir bilgi yok tabii. Ama ne derece doğru bilmiyorum ama doğruluğu yanlışlığından daha mümkün bir dedikoduya göre, A. Cemaleddin Çelik'in kardeşi, İzmir barosu avukatlarından ve 2015 seçimlerinde de Ak Parti'den aday adayı olan Mustafa Halit Çelik imiş. Bu arkadaş 1997 yılında PKK tarafından kaçırılan askerlerin geri alınmasında, Fetullah ERBAŞ ve Akın BİRDAL ile birlikte Kuzey Irak’a giderek askerlerin Türkiye’ye getirilmesini sağlayan heyet içindeymiş. Mazlumder idaresinde de bulunmuş, "sivil toplum çalışmaları"nda da bulunmuş biri. Neyse.

A. C. Çelik ile TİB 15 Temmuz'a kadar geliyor ve kapatılıyor hemen; A. C. Çelik de geldiği yere, yani MİT'e geri dönüyor ve "müşteşar yardımcısı" (9) olarak göreve devam ediyor.

Şimdi şu okuduklarınızı başa saralım ve en tepede bahsettiğim ve TİB hakkında yazmama sebeb olan "kulağıma kadar gelen dedikodu"ya dönelim.

15 Temmuz'un hemen ertesinde Külliye ile irtibatlı bir emekli askere, "TİB'E GİT, BÜTÜN BİLGİLERİ/KAYITLARI KORUMAYA AL" emri veriliyor. Kısaca TİB'e ataması yapılıyor. Ama EMİR YAZILI DEĞİL SÖZLÜ olarak veriliyor ona. Emri veren Erdoğan DEĞİL, onu söyleyeyim hemen. Neyse, yazılı değil sözlü ataması yapılan bu emekli asker, "at izi it izine karıştırıldığı o günlerde" elbette gıcık kapıyor buna, bu işte bir iş var, yamuk bu iş, acaba bütün rezillikleri üstüme mi atacaklar böyle "yemleyerek" diye düşünüyor. "BENDEN ÖNCE ORAYA KİM GİDERSE BURADAN, İŞTE TEMİZLİĞİ, İZLERİ KAYBEDECEK OLAN ODUR!" diye de düşüncesini devam ettiriyor. Bana gelen dedikodu bu kadar işte. ORAYA KENDİSİNDEN ÖNCE GİDENİ GÖRÜYOR, ÇANTASINDA BİRKAÇ HARİCİ HD ILE ÇIKTIĞINI TESPİT EDİYOR ama asker inadı işte söylememiş ki o kulağıma gelmedi.

Demem o ki, hem Kılıçdaroğlu'nun hem Erdoğan'ın bahsettiği şu 15 Temmuz HTS kayıtları, o günün evveli ve sonrasıyla (takribi 2 ay yeterli) bir an önce açıklansa da millet darbeyi bastırmakla UĞRAŞIRKEN TİB'E GİDİP TEMIZLİK YAPTIĞI İDDİA EDİLEN KİŞİ KİMMİŞ ÖĞRENELİM, ALNININ ÇATINA DA "NİŞAN"I VURALIM!

Dinleme Parçaları:

a) https://www.youtube.com/watch?v=F6IdYw-05NM&list=PLttmd2pIV-QMzKAqF3LB1Y5ojOKSlIiYi

b) https://www.youtube.com/watch?v=svIoQ-ImobE

c) https://www.youtube.com/watch?v=NomNekdDyHI

Notlar:

1) https://www.yenisafak.com/gundem/hts-kayitlari-aciklanacak-kel-gorunecek-3527226

2) https://tr.wikipedia.org/wiki/Fethi_%C5%9Eim%C5%9Fek

3) https://www.odatv4.com/siyaset/fethi-simsekin-iste-elindeki-delil--1611091200-7483

4) https://www.odatv4.com/guncel/kritik-isimden-cok-carpici-mobese-uyarisi-28051802-139741

5) https://www.gazetevatan.com/gundem/en-hassas-kulak-mit-e-devredildi-421150

https://www.ntv.com.tr/turkiye/askeri-dinleme-ussu-mite-devrediliyor,rJMiogC_zUyIS0aTjeRE-g

6) https://www.sozcu.com.tr/2013/gunun-icinden/mitin-yetkileri-neden-arttirildi-362423/

7) https://www.gazetevatan.com/gundem/beklenen-hamle-iste-yeni-donem-1003818

8) https://www.son.tv/haber-224308/

9) https://www.sondakika.com/haber/haber-cumhurbaskani-yardimcisi-oktay-guler-ve-celik-ile-12200300/

Görüş: İbrahim Haceviç

15.07.2022