Türkiye’nin Rusya ve İran ile bir araya geldiği Astana zirvesinin hemen sonrasında Kuzey Irak’taki mesire alanı diyebileceğimiz Zaho’da patlayan bombalar ve akabinde yaşananlar gündemi değiştirdi. 

Hatırlayacak olursak, dün öğle saatlerinde Kürt Yönetimi bölgesindeki Dohuk’a bağlı Zaho’da sivilleri hedef alan bir havan saldırısı gerçekleşmiş ve dokuz kişi ölürken 29 kişi yaralanmıştı.

Saldırının daha duyulduğu ilk ândan itibaren Bağdat’taki merkezî yönetim ve Kürt Yönetimi, son derece kat’i bir şekilde şekilde bu saldırının faili olarak direkt Türkiye’yi işaret etti. Ölen ve yaralananların Zaho’daki mesire yerinde bulunan Arablar olması, saldırı sonrasındaki tepkinin adresini Bağdat’a taşırken, yapılan resmî açıklamalar dolayısıyla Türkiye ise hedef oldu.

Bağdat’ta gerçekleşen, son derece organize ve kullanılan basılı materyallere bakılacak olursa önceden hazırlanıldığı belli olan gösterilerde Türkiye’ye ait vatandaşlık büroları yakılırken, Bağdat’taki Türk Büyükelçiliği’nin bayrağı indirildi, çevresi ateşe verildi. 

Açıklamalar

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi başkanlığında toplanan Ulusal Güvenlik Konseyi Duhok Vilayetinin Zaho kentinde yaşanan saldırı sonrası Türkiye'yi suçladı ve "Vahşi Türk Askeri Saldırısı" olarak niteledi.  UGK, Türkiye'nin, Irak topraklarından çıkmasını istedi.

Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, bombardımanın Türkiye tarafından yapıldığını belirterek, “Türkiye, Irak'taki askeri operasyonlarını durdurmalı, Irak halkından özür dilemeli, şehit ve yaralıların ailelerine tazminat ödemelidir" dedi.

Fuad Hüseyin

Mesud Barzani, TSK’nin Zaho’daki bombardımanına ilişkin yaptığı açıklamada “Bu tür felaket ve suçlara karşı ciddi ve kalıcı bir çözüm için Kürdistan Bölgesi Hükümeti ile Irak Federal Hükümeti’nin işbirliği yapmasının zamanı gelmiştir” ifadelerini kullandı.

Mukteda Sadr, Duhok’un Zaho ilçesinde meydana gelen bombardıman sonrası Irak hükümetine çağrıda bulunarak diplomatik ilişkilerin azaltılması, iki ülke arasında uçuşların durdurulması ve sınır kapılarının kapatılmasını istedi. Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih de bombardımana ilişkin yaptığı paylaşımda bombardımanın kabul edilemez olduğunu belirtti.

Rûdaw’a konuşan Zaho Kaymakamı Muşir Beşir, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından gerçekleştirilen bombardıman sonucunda 8’inin yaşamını yitirdiğini, 23 kişinin de yaralandığını söyledi. (Rudaw’da konu ile alâkalı olarak yayınlanan bütün haberlerde TSK’nın bombardımanı vurgusu mutlaka öne çıkartıldı.)

Irak Bakanlar Kurulu, Türk büyükelçisinin Dışişleri Bakanlığı’na davet edilip kınama notu verilmesi ve Irak büyükelçisini Bağdat’a geri çağırılması kararı aldı.

Kürt Hükümeti, Zaho'daki TSK bombardımanını kınayarak, “Kürdistan Bölgesi sınır bölgelerinde Türk güçleri ile PKK'liler arasında çıkan çatışmalar, vatandaşlarımız için sürekli bir tehdit kaynağı haline geldi. Bir kez daha Kürt Bölgesi'nin mahallî çekişmelerden uzak tutulması çağrısında bulunuyoruz" açıklamasını yaptı.

Türkiye’deki Kör Analiz Dehaları

Yaşanan hadise üzerine Türkiye’deki köşe yazarı, gazeteci ve analistlerin müşterek görüşü, bu saldırının arkasında İran’ın olduğu, İran’a bağlı Irak’taki Şiî grubların PKK tarafından gerçekleştirilen saldırının ardından protestoları organize ettiği çerçevesine mahkûm derin derin açıklamalarda bulundular. 

Peki, bu saldırı PKK tarafından gerçekleştirilmiş ve Bağdat’daki olaylar İran’a bağlı Şiî grublar tarafından organize edilmiş olamaz mı? Neden olmasın, elbette olabilir; fakat bununla beraber, yaşanan hadisenin bize kalırsa bundan daha da önemli ihtimâli şu olamaz mı?

Not: Bu saldırı, Türkiye’nin gelen yanlış bir istihbarat ve koordinatı hedef alması neticesinde de olmuş olabilir; fakat hizmet ettiği gayeyi değiştirmemesi bakımından iddiamızı boşa düşürmeyeceği gibi ancak vaziyetin vahametini arttırır. 

Amerika Kuşatma Çemberini Tamamlıyor

15 Temmuz’da gerçekleştirdiği başarısız askerî darbe girişiminden sonra Yunanistan’ı silahlandırmak, Yunanistan’da üstlenmek ve Suriye’deki üsleri ile beraber bölgedeki aparatlarına desteği arttırarak adım adım Türkiye’yi kuşatan ABD, bu kuşatma harekâtında çemberi kapatma operasyonu olarak bu saldırıyı ve saldırı sonrasındaki tepkileri planlamış olabilir mi?

Bütüne bakınca, bize kalırsa böylesi bir ihtimâl, İran’ın bu saldırı ve sonrasında yaşananları organize etmesi ihtimâlinden daha isabetli görünüyor. Ayrıca Mukteda El Sadr, Irak Hükümeti ve Kürt Yönetiminin ortak kesişim kümesinde İran’dan daha ziyade Amerika bulunuyor.

Sadr

Amerika, bu organizasyon ile beraber bir taraftan Kürt Yönetimi ile Türkiye’nin arasını bozuyor, Irak hükümeti ile Türkiye’nin arasını açıyor, PKK’ya nefes alacak alan açıyor, saldırıda ölen ve yaralananların Arab olması dolayısıyla Türkiye’ye karşı bütün Arabların kavim asabiyesini kaşıyor, kuşatma çemberini tamamlamak adına önemli bir adım atıyor ve bütün bunların yanında Irak başta olmak üzere 1 milyondan fazla Arab ve Müslüman sivilin katili olma vasfını üzerinden indirip Türkiye’nin boynuna asmaya kalkıyor.

Aksiyona Geçmezsek Bu Badireyi Atlatamayız

Türkiye uzunca bir süredir bölgedeki esas hedeflerini yönelik operasyonları rafa kaldırmış, bunun yerine operasyon yapma hakkını milletlerarası planda pazarlık unsuru olarak kullanmayı tercih ediyordu. Artık bunun sürdürülemeyeceği aşikâr. Sürekli gardda durup dayak yiyerek bu savaşın kazanılamayacağı aşikâr. Artık Türkiye’nin kim nedir diye bakmadan, bir dakika bile beklemeden Suriye tarafından başlayarak bu kuşatma çemberini kırma harekâtına başlaması gerekiyor. Kuşatma esnasında kim ne diyor diye bakıp bekleyeceğimize, kuşatmayı kırdıktan sonra kimin ne dediğine bakmak bize kalırsa daha yerinde olacaktır.