Rahmetli Yalçın Turgut Balaban’ı Gölge I ve Gölge II dönemleri arasında tanıdım. Yüksek İslâm Enstitüsü boykotlarını yakından takip eden ve GÖLGE kadrosu ile (kendi dahil) bilfiil destekleyen Salih Mirzabeyoğlu’nun daveti üzerine buluşma yeri olarak gittiğim Yeni Devir gazetesinin yayın kadrosunda idi. Yıl 1977.

1950 doğumlu Yalçın Balaban, Eskişehir’de ilk gençlik yıllarında Salih Mirzabeyoğlu’na yoldaşlık etmiş, o dönemin sıcak kavga ortamında bulunmuş, onunla birlikte İstanbul’a gelmiş ve Gölge I (1975), Gölge II (1978) ve Akıncı Güç (1979) dergilerini çıkaran kadroda bulunmuş biri idi. Yalçın Abi’nin kardeşi Kaya Balaban, benim akranım ve militan arkadaşım idi. Akıncı Güç dergisinde ve Üstad’la görüşmelerde Yalçın Balaban, devamlı Kumandan Mirzabeyoğlu ile birlikte idi ve Üstad’ın hizmetinde bulunuyorlardı. Tabiî ki bütün Akıncı Güç kadrosu olarak biz de Üstad ve Kumandan’ın hizmetinde idik. Yalçın Balaban, kardeşi Kaya, ben ve benim iki kardeşim Akıncı Güç davasından dolayı 12 Eylül’de Samandıra Askerî Kışlasında 20 gün yoğun işkence gören grupta idik. Orada da Yalçın Abi ile unutulmaz anılarım olmuştur. Zor günlerin dostlukları ve anıları unutulmaz. Ancak aynı çizgiyi korumak ve sürdürmek şartıyla bu hatıralar kıymetlidir. Bu son söylediklerim ile Yalçın Abi’yi kastetmiyorum, genel olarak söylüyorum. Samandıra’da birbirimize, Üstad’ın kurtarıcısı olan “Allah hiçbir nefse çekebileceğinden fazlasını yüklemez.” âyetini hatırlatmamızı burada analım. Bunu son görüşmelerimizden birinde rahmetli bana hatırlatmış idi.

Yalçın Turgut Balaban ve Kâzım Albay (1990'ların başı)

Yalçın Abi’yi Tavır dergisi (1986-1987) döneminde Hey Ajans olarak açtığı karikatür sergisi vesilesiyle de anayım. Sanatı, her zaman Hakk’a ulaştıran bir köprü olarak gördü. Bu fonksiyonu görmeyecek sanat eserinin ise nankörlüğün nişanesinden başka bir şey olmadığını biliyordu. Bu şuuru o zaman genç arkadaşlara yansıtmaya çalıştı. 1987 yılında Beyazıt’ta İstanbul Üniversitesi önünde İBDA’cı üç gencin başlattığı açlık grevi bir heyecan doğurmuş ve dalga dalga bütün yurda yayılmış idi. Bu eylemlerin başında da Salih Mirzabeyoğlu bulunmakta ve gereken yönlendirmeleri yapmakta idi. Türban eylemleri ile karikatür sergisini birlikte zikretmemin sebebi, o zamanlar karikatürcü arkadaşlar eyleme desteğe koşuyordu; eylemden dönen ise karikatür sergisini izlemeye geliyordu.

Yalçın Turgut Balaban'ın, Mirzabeyoğlu'na ithafla çizdiği eser: Beklenen - 1987

Taraf dergisi (1991-1995) döneminde Yalçın Balaban’dan zaman zaman çizimler alır, derginin kapağında kullanır idik. Bu hususta bize daima yardımcı olur idi. Cezaevine girdiğim süreçte pek irtibatım olmadı, çıktıktan sonra da bir müddet görüşemedim. Yalçın Balaban, yıllardır Akit gazetesinde çalışmış onlarla biraz hemhal olmuştu. Son dönemde rahmetli ile temaslarım sıklaştı. Onun Kumandan’a şahit olmasının gençliğe ve ümmete fayda getireceğini düşünerek, kendisiyle ikisi BARAN’da biri AYLIK’ta yayınlanan üç mülakat yaptım. Gölge dergisinin çıkışı, Kumandan’ın Akıncı teşkilatlarına vücut verişi, Erbakan Hoca’yı Akıncı teşkilatlarına sahip çıkmaya ikna edişi, Üstad’la ilişkileri vs. birçok anıyı kayıt altına aldık. Onunla Baran dergisindeki görüşmelerimiz, muhabbetlerimiz, hediyeleşmemiz ayrı bir fasıl oldu.

Yalçın Abi ile hastalığı başladığı son 4-5 aylık dönemde de telefonla sık sık görüştüm. Kanser hastalığı ilk ortaya çıktığında beni ve bazı yakın gönüldaşları aramış ve soğukkanlı bir şekilde veda etmiş, helallik dilemiş idi. Onun ölüm karşısında soğukkanlı tavrı ve telefondaki ses tonu hâlâ kulaklarımda. İstanbul Kandilli’de babasının mezarının yanına beyaz kefenler içinde boylu boyunca yatırdığımız ve üstünü toprakla örttüğümüz Yalçın Abi’yi Allah’ın rahmet eline emanet ettik. Mezarlıkta onun ve kardeşi Kaya’nın ailesi ve çocuklarıyla görüşüyor, onların metin hallerine rağmen teselli sadedinde bir şeyler söylemeye çalışıyordum. Rüyamda rahmetli Kaya’yı Kumandan’la birlikte gördüğümü söyleyince, eşi ve çocukları çok mutlu oldular. Yalçın Abi’nin hastalığının başladığı anda beni arayıp vedalaştığını ve onun ölüme hazır hâlini takdir ettiğimi söylemem üzerine kızı bana şöyle dedi: “Evet, haklısınız. Hastalığını öğrendiği anda ilk sözü şu oldu: Vakti gelince gitmek lâzım.”

Mevlid kandili gecesi (17 Ekim 2021) vefat eden Yalçın Abi’ye Allah’tan rahmet dilerim. Öte tarafta Üstad ve Kumandan’la buluşmasını temenni ederim.

Görüş: Kâzım Albay 

Baran Dergisi 771. sayı