Türkiye bir asırlık cumhuriyet serüveninin sonunda kesin kararla iki yoldan birini tercih etmek zorunda kaldığı ve geri dönüşü mümkün olmayan bir yol ayrımına gelip dayanmıştır. Bu iki yol, yüz yıl önce meccanen elde edilmiş hürriyetin tamamen kaybedilmesi yahut tamamen sahici hale getirilmesidir.

(...)

Dinini, vatanını ve milletini seven taraf bağımsızlık peşinde olmakla beraber, bir asırlık zihinsel hastalığını niçin terk edemiyor? Belki Batı karşısında eziklik duygusu hâlâ içlerinde devam ediyor veya İslam dinini folklor olarak gördükleri için daha fazlasının gelmesini istemiyorlar.

Kaderin şahane bir tecellisiyle Batı dünyası kendi içinde çok büyük bir çatışmaya girmiş ve bütün dünya gelecek endişesiyle şaşkınlığa düşmüş durumda. Bu şartlar, belli hedefi ve cesareti olanlar için çok büyük nimettir. Hal böyleyken bir asırdır mırıldanan tekerlemenin sonuna gelindiğini anlamadan yahut bile bile aynı sakızı çiğnemeye çalışarak bu ülkeye hizmet edilemez. Hainlere karşı ittifak etmiş olan Erdoğan, MHP ve bürokrasi yarım kurtarıcılıkta ısrar ederlerse -Allah korusun- sonuç yıkıcıların zaferi olabilir. Abdülhamid Han’ın merhametinin onun kendi sonunu hazırlaması gibi, hastalıklı zihniyeti terk etmemek de Türkiye’yi yıkıma sürüklemesin.

Görüş: İbrahim Tatlı

Makalenin tamamı için TIKLA