İki gündür Kürşat Ayvatoğlu ismi gündemde ve elbette haklı sebeplerle.
 

İddia ilk ortaya atıldığında Ak Parti milletvekili Hamza Dağ’ın danışmanı olduğu yazıldı. Başlık böyle olsa da içeriklerde “iddia ediliyor” dendi. Aynı anda Kastamonu belediyesi kültür müdürü olduğu da “iddia edildi.” Bu esnada pek çok siyasetçiyle yanyana olan fotoğrafları ortalığa saçıldı.
 

Hamza Dağ açıklama yaptı, “danışmanım değil, merkez personeli” dedi. Ardından “iddia” olarak tabiî, fotoğrafları ortaya çıkan arabaları için de “alım satım ile uğraşıyor” denildi.
 

Nihayetinde arabasında arkadaşlarıyla kokain çekme görüntüleri yayınlanan Kürşat Ayvatoğlu, polis tarafından gözaltına alındı. Serbest kalacaktır elbette, kokain çekmek tutuklamalık bir suç değil çünkü.
 

***
 

19 senelik, milyonlarca üyesi olan ve hükümeti işgal etmiş bir partinin içinde iyi de olur, kötü de. Herkes de “dadanır.” Önemli olan bu kötülerin “piyasaya” düşmeden parti saflarında atılmasıdır. Ortaya çıktıktan sonra ne söyleseniz, boş. Gerçekten de boşa olur ve üstünün kapatılmasına çalışıldığı izlenimi uyandırır.
 

Parti içindeki muhtelif kliklerin varlığı ve bunların iç çekişmeleri meydandayken, “adama göre muamele” meselesi parti içinde yaygınlaşmışken, kokain çekme, şahsi bir sefillik olarak görülebilecek “hafif suç” kıvamında birşeydir aslında! Kongrenin hemen ertesinde ortaya çıkması, neredeyse parti içindeki her kliğin de “kınaması”, “temiz sayfa açıyoruz" olarak da kullanılabilir. Hata olur, bu anlamda.
 

Yargıda, emniyette, bürokraside oluşan “klik’çilik” ortadayken, fırsatçı bir sefil olduğu belli birinin afişe edilmesiyle yetinilmesi, yeterli olmayacaktır. Göz boyama olarak kalır.
 

Ak Parti’nin temizlik yapacağı saha, elbette onlar da temizlensin ama, bu fırsatçılar değil, klik’çilik yapanlar gürühudur.
 

Falanca klik yanlısı diye bir yere oturtulan, orada sıradan veya işini yapan görevlilere kök söktüren “atanmışlar”dır asıl temizlik sahası unsurları. Veya kök söktürmesi, “oradaki” yerleşik kadrolaşmayı kanunlar içinde yok etmesi için görevlendirilmişken, hiçbirşey yapmadan oturan ve on binlerce lirayı her ay maaş olarak alan “atanmışlardır.”
 

Erdoğan’ın “bu maksatla” pek çok muhtelif kliklerin üyelerini “atadığını” ama çok azının kendisine verilen görevi yaptığını da biliyoruz. Bürokrasiden şikâyet değildir bu; bürokrasi zaten hantal ve korkak işler, şikâyetimiz bürokrasiden de önce bu kliklerin menfaat savaşlarıdır!
 

Misal, sadece misal, faraza yani, diyelim ki Ankara’da bir hâkim olsun, birileriyle bağlantılı olarak oralara buralara hemen gelmiş olsun. Bu hâkim rüşvet istesin davacıdan, o da bunu kameraya çekmiş olsun ve götürsün bunu tanıdığı başka bir hâkime, “ayıptır bu”, desin. O hâkim de çetin bir iş olduğundan bu, üstüne bildirsin bunu, “o da tamam hallederim”, desin. Mesele kapanır. Nice hâkim ve savcı veya bürokrat hakkında onca iddia ve dava olduğundan, bu bizim “mesela dedik” kıvamında yazdığımız çürümenin “halledilme” yöntemini de tanırız: Oradan alır, başka yere koyarlar! Hep böyle olmuştur, bu gidişle de böyle olacaktır.
 

***


Kürşat Ayvatoğlu meselesini ibretlik yapmak ve perdelemeden halletmenin yolu, tüm referans ve bağlarıyla açıklamaktan geçer. Bunu yapacak olanlar da, teşkilattan sorumlu olan Erkan Kandemir ve genel sekreter Fatih Şahin’dir. Kürşat Ayvatoğlu’nun bağlarını alenen açıklamaktan tereddüt ederlerse, ortak Whatsapp grublarında mesajla yayınlasalar da olur, nasılsa basına düşer, suç (!) üstlerine kalmaz!
 

Kürşat Ayvatoğlu meselesi, çürümenin merkeze kadar sızmış halidir; internette bu tip çürükleri tek tek yayınlayan ve Ak Parti’ye vuran birkaç hesap var, orada geçen isimleri tek tek ve “sızdırarak” atmak mümkündür ve itibar kazandırır. Parti genel sekreteri ve teşkilat başkanı elbette bu “yolu” düşünmelidir.

Kliklerin yozlaşmasına gelince…
 

Bunu engellemek o ikisinin de boyunu aşar. Bağımsız bir şekilde iyiye iyi, kötüye kötü diyerek parti dışından halledilmesi gereken noktadadır bu çünkü.
 

Gazeteci olarak üzerimize vazifedir!