Pekin'in ekonomik ilişkilere odaklanması Washington'un askeri ittifaklarından daha kalıcı bir etkiye sahip olacak.

Denizaltılar gizlidir, ama ticaret daha gizlidir. Birincisi caydırıcılık, ikincisi karşılıklı bağımlılık olmak üzere her ikisi de güvenli durum meydana getirir. Ancak ticaretin oluşturduğu güvenlik daha uzun sürer.

Denizaltının sağladı fırsatların elden kaçması muhtemeldir. Bu yıl Avustralya'ya denizaltı satmak için yaptığı sözleşmeyi elinden kaçıran Fransa, bu durumu canlı yaşayan ülkelerden biri oldu. Ticaret anlaşmalarının yarattığı ekonomik karşılıklı bağımlılıkların elden kaçması ise daha zordur. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'nı bozamayan ve yeniden müzakere edilmiş bir anlaşmayla yetinmek zorunda kalan Trump, bu durumun en canlı şahidi.

Bu zıtlık, Washington'un Hint-Pasifik'te oynadığı kısa vadeli oyun ile Pekin'in oynadığı uzun vadeli oyun arasındaki farkı göstermektedir. ABD, Avustralya ve Birleşik Krallık ile imzaladığı ve ana özelliği Avustralya'ya denizaltı teslim etme olan AUKUS güvenlik anlaşmasına yoğunlaşmış durumdayken, Çin, özellikle en başarılı Asya bloğu olan Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) üyeleri ile diğer komşularını kazanmak için ticarete yoğunlaşmış durumda.

Washington bir noktada haklı: Uzaktan bakıldığında üç AUKUS üyesi güçlü bağlantılara sahip ve büyük ölçüde aynı fikirdeler. Öte yandan ASEAN, Myanmar gibi üye ülkeleri zar zor yönetebilen harap bir yapıya benziyor. Blok, artan ABD-Çin rekabetine tutarlı bir bölgesel tepki üretmekte de zorlanıyor. Güney Çin Denizi'nin sorunlu sularını da sakinleştiremeyecek gibi duruyor.

İlk kez 50 yıl önce, 1971'de Singapurlu bir yetkili olarak bir ASEAN toplantısına katıldım. Konferans salonuna girer girmez, beş kurucu üye arasındaki güvensizlik kokusunu alabiliyordum. Yirmi yıl sonra, Singapur'dan üst düzey yetkili olarak yine ASEAN toplantılarına katıldığımda, güvensizlik ortadan kalkmıştı. Bunun yerine, Endonezya'nın müşavere ve mutabakat kültürü ASEAN'da hissediliyordu. Yavaş yavaş, bu istişare ve konsensüs kültürü jeopolitik mucizeler doğurdu, bölge dışından çok az kişi bunları fark etti.

ASEAN'ın ABD'yi desteklediği Vietnam Savaşı'nın sona ermesinin ardından, Vietnam ile ASEAN arasındaki düşmanlık ve güvensizlik hissediliyordu. Ancak Soğuk Savaş sona erdiğinde, ASEAN Vietnam'ı bölge ekonomisine entegre etti ve ülkenin başka bir ‘Doğu Asya ekonomik mucizesi’ olarak ortaya çıkmasına yardımcı oldu. Vietnam'ın ASEAN'dan öğrendiği en önemli şey, tıpkı ASEAN'ın orijinal üyelerinin ticaret yoluyla birbirlerine olan güvensizliklerini aşması gibi, rakipleriyle bile ticaret yapabilmekti. Bu nedenle Hindistan ve Pakistan arasındaki ticaret 1991'den 2021'e kadar sadece üç katına çıkarken, 1979'da birbirlerine karşı savaşan Vietnam ve Çin arasındaki ticaret 6 bin kat büyüdü. Kısacası, ASEAN'ın kültürü barış ve refah oluşturdu.

Bir diğer önemli ASEAN atılımı da Japonya ve Güney Kore arasında daha fazla ekonomik etkileşim oluşturmaktı. İki ülke de ABD'nin müttefiki olmasına rağmen, Washington onları birbirleriyle konuşmaya zor ikna etmekte. Nitekim son yıllarda Seul ve Tokyo arasında ne istişare ne de fikir birliği vardı. Buna rağmen ASEAN iki Doğu Asya ülkesini kendi aralarında (ve Çin ile de) bir serbest ticaret anlaşması imzalamaya ikna etti: ASEAN tarafından başlatılan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP)**, 2020'de on ASEAN üye ülkesi, Avustralya, Yeni Zelanda, Çin, Japonya ve Güney Kore tarafından imzalandı. Gerçekten de, güçlü Çin, Japonya ve Güney Kore ekonomilerinin ekonomik entegrasyonu, RCEP'in ekonomik yükselişinin çoğunu üretecek gibi gözüküyor.

İşte Washington'un yapması gereken basit bir kelime testi. ABD Başkanı Joe Biden, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ve Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ın (ABD'nin Hint-Pasifik politikalarının dört bekçisi) konuşmalarında ASEAN ve üye ülkelerinin isimleri veya Avustralya'nın hangisinin daha fazla geçtiğine bakın. Cevap Avustralya olacaktır. Washington'un Avustralya'ya olan sevgisi oldukça içten ve endişesi AUKUS'u açıklamak için uzun bir yol kat edecek kadar gerçektir. Yine de jeopolitik, duyguları ezip geçen rekabetçi bir dezavantaj yaratan acımasız bir gerçekliktir. Bu göstermiş olduğumuz tabloda Pekin ASEAN'a ve RCEP’e ve Washington ise Avustralya ve AUKUS'a odaklanırsa, Pekin kazanacaktır.

Bu durumun sebebi ise şudur: Büyük bir oyun ancak ekonomiktir, askeri değil. 2000 yılında, ASEAN ile toplam ABD ticareti 135 milyar dolardı ve bu, Çin'in 40 milyar dolarlık ticaretinin üç katından fazlaydı. 2020 yılına gelindiğinde Çin'in 685 milyar dolarlık ticareti, ABD'nin 362 milyar dolarlık ticaretinin neredeyse iki katı oldu. Washington Japonya'yı hala ekonomik bir süper güç olarak görüyor. 2000 yılında, Japonya ekonomisi ASEAN'ınkinden sekiz kat daha büyüktü. Ancak 2020'de sadece 1,5 kat daha büyük. 2030'a kadar ise Japonya ekonomisi ASEAN'ınkinden daha küçük olacak.

Çin'in ASEAN ile olan ilişkisi daha derin ve geniş. Çin tarafından Endonezya, Laos, Malezya ve Tayland'da yüksek hızlı demiryolları inşa edilmekte. Şaşırtıcı bir şekilde, Hanoi*** ve Pekin arasındaki patent güvensizliğine rağmen, Hanoi'deki metro sistemi de Çin tarafından inşa ediliyor. Güneydoğu Asya aşı ararken de Çin aşıları ilk sıradaydı. Önemli bir bölgesel lider olan Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo Çin aşılarını mutlulukla kabul etti. Çin ile birkaç ASEAN devleti arasındaki ilişkilerin karmaşık olduğuna ve zorluklarla karşı karşıya kalındığından şüphe yok. Ancak yine de işbirlikçi çabaların menzili ve derinliği inkâr edilemez.

Ve ASEAN'ın ekonomik mucize büyüme hikayesi yeni başladıkça ekonomik bağlar daha da güçlenecek. Bölge ekonomilerinin çoğu orta sınıf toplumlar olma noktasındadır. Avustralya'nın orta sınıfı 25 milyon. ASEAN ise yakında birkaç yüz milyona sahip olacak. İşte öncü bir gösterge: 2020'de ASEAN'ın dijital ekonomisi yaklaşık 170 milyar dolar değere sahip. 2030'a kadar 1 trilyon dolara ulaşabilir. Bölgenin dijital ekonomisindeki bu büyük patlama, yeni karşılıklı bağımlılık ağları oluşturacak ve bölgede gelişen devasa ticaret ekosistemini daha da güçlendirecektir.

Sonuç olarak, Washington'un yüzleşmesi gereken stratejik seçim bu. Avustralya'ya denizaltı satmaya odaklanın veya radikal bir karar alarak Doğu ve Güneydoğu Asya ile serbest ticaret anlaşmaları imzalayın. Asıl olay: Günün sonunda Trans-Pasifik Ortaklığı, Washington'un yetenekli müzakerecilerinin bir ürünüydü. ABD'nin 2017'de anlaşmadan çekilmesinin ardından, Trans-Pasifik Ortaklığı için revize edilmiş Kapsamlı ve İlerici Anlaşma orijinali üzerinde modellenmeye devam etti. Ancak ABD, yeniden katılma olasılığını hayal bile edemez hale gelirken, Çin bu anlaşmaya katılmak için başvurdu.

Kısacası, denizaltı satmaya odaklanmaktansa, Hint-Pasifik'te ticareti teşvik etmeye odaklanmak gerekmekte.

Dipnotlar:

* 8 Ağustos 1967'de Vietnam Savaşı'ndan kaynaklanan komünist genişlemeye karşı olarak Filipinler, Malezya, Tayland, Endonezya ve Singapur arasında kurulan uluslararası örgüt. Hali hazırdaki üyeler ise şöyledir: Brunei, Endonezya, Filipinler, Kamboçya, Laos, Malezya, Myanmar, Singapur, Tayland ve Vietnam.

** Regional Comprehensive Economic Partnership, kısaca RCEP: Asya-Pasifik bölgesinde on ASEAN ülkesi(Brunei, Kamboçya, Endonezya, Laos, Malezya, Myanmar, Filipinler, Singapur, Tayland ve Vietnam) ve beş adet diğer ülke - Avustralya, Çin, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore - arasında bir serbest ticaret anlaşmasıdır. 15 üye ülke, dünya nüfusunun ve GSYİH'nin yaklaşık %30'unu oluşturmakta ve bu da onu en büyük ticaret bloku yapmaktadır. 15 Kasım 2020'de Vietnam'ın ev sahipliği yaptığı sanal ASEAN Zirvesi'nde imzalandı ve üye ülkeler tarafından onaylandıktan sonra iki yıl içinde yürürlüğe girmesi bekleniyor.

*** Vietnam’ın başkenti.

Makale: Kishore Mahbubani

Bu yazı Foreign Policy dergisinden alınarak, Abdulkerim Kiracı tarafından tercüme edilmiştir.

Baran Dergisi 780. Sayı