Selâm ve Duâ ile,
Yeni bir sayıda daha sizlerle birlikteyiz. Bu sayımızda kapak konumuz hem kimyevî uyuşturucular hem de rejimin bütün bir milleti uyutmak için kullandığı uyuşturucular.
Uyuşturucu, merkezî sinir sistemine etki eden ve vücudun çalışma düzeninde değişikliklere neden olan maddelerin tümüdür. Bu tanımlamaya göre esrar, kokain, eroin gibi uyuşturucular bünyenin çalışma düzenini sekteye uğratan ve bedenin kontrolsüz hâle gelmesini sağlayan maddelerdir.
Aynı şekilde Türkiye'de işletilmekte olan rejim de toplumumuzun sinir sistemine etki etmekte ve sosyal hayatımızı rejim sahiplerinin ve efendilerinin dilediği şekilde biçimlendirmektedir. Mevcut rejimin ve zihniyetinin uyuşturucudan bin beter bir tehdit hâlinde milletimize karşı 90 senedir kullanıldığını biliyoruz.
Ekonomik bakımdan kredi kartları ve verilen kredilerle kontrolsüz tüketiciler hâline getirildik. Sosyal bakımdan bütün bir dünyanın özendiği hâlden en yakınımızı bile görmez, duymaz, umursamaz hâle getirildik. Getirilen demokrasi belâsıyla en gerçekçi yalancıları iktidar yaptık, senelerce vaadlerini bekledik, durduk. Hukuksa ayık kalanlara karşı kullanıldı, ya onları astı yahut cezaevi hücrelerinde âdeme mahkûm etti. Ferd ve toplum olarak her bakımdan bu rejim tarafından sindire sindire uyuşturulduk, uyutulduk.
Bu uyuşturmanın ve uyutmanın niçinine gelecek olursak... Batı'nın iktidarı içimizdeki hâinlerine teslim ederken ki tek şartı; Anadolu'da İslâm'ın ve Müslümanların bir daha belini doğrultamamasıydı. Onlar da aldıkları direktifleri efendilerine parmak ısırtacak maharetle(!) milletimize tatbik ettiler.
Bugün İslâm Dünyası'nı, Afrika'yı velhasılı en doğusundan en batısına bütün bir dünyayı tutan illeti tedavi edecek devayı, İslâm eczahanesini ve bilinen tüm cerrahlardan daha mahir aksiyoner Anadolu İnsanını bu şekilde uyuşturdular.
Sandılar ki bu uyuşukluk ebediyete kadar sürecek fakat yanıldılar. İslâm Devleti'nin Ebed Müdded oluşundaki sırra eremediler. Şimdi, bütün bir millet olarak silkelenmenin ve kendine gelmenin zamanı. Anadolu başta olmak üzere bir 90 sene daha kaybedilemez. Her ferdinin bu şuurda olduğu bir toplulukla da değil Batılıların iktidarı peşkeş çektiği uşakları, yedi düvel bir araya gelse baş edemez.
Kapak konumuzla alâkalı Sezaî Kırlangıç'ın “Uyuşturucu Rejimin Problemi Değil, Kendisidir”, Fatih Turplu'nun “Kültürel Uyuşturma Operasyonu”, Faruk Hanedar'ın “Dişliler Arasında Ezilen Toplumumuz” ve Ömer Emre Akcebe'nin “Ayıkları Tasfiye Aracı Olarak Hukuk” başlıklı yazılarını dergimiz sayfalarından okuyabilirsiniz.