Selam ve Dua ile…


Bu haftaki kapak mevzumuz, ata yâdigârı, Ümmet’in göz bebeği Filistin ile alakalı… Bu mevzuya geçmeden evvel, kısaca, kuşbakışı İslam Coğrafyası’na bir göz atalım. Kafir ve zalim ve Çin elinde durmadan kan ağlayan Doğu Türkistanlı kardeşlerimize yapılan zulümler Ramazan vesilesiyle daha da ayyuka çıktı. Biz bu hadiseye sevinelim mi, üzülelim mi bilemedik? Niçin  böyle söyledik? Bu duruma sevinilemez çünkü kardeşlerimiz zulüm altında işkence görüyor ve tembel ellerimiz, ancak kendi hayatını idame ettirme seviyesine inmiş ellerimiz onlara uzanmıyor, uzanamıyor! Elbette üzülüyoruz, elbette kan ağlıyoruz. Fakat bir şey de var ki şu; Çinlilerin Doğu Türkistanlı kardeşlerimize yaptığı zulümleri arttırmasa orada Doğu Türkistan diye bir yer, orada eziyet gören Müslümanlar var mı? Yok mu? Haberimiz bile yok maalesef… Allah hepimizi affetsin…

Rusya’nın Kırım’da hak iddia etmesi ve ardından Ukrayna ile yaptığı örtülü savaş sebebiyle sıkıntılı günler geçiren Kırımlı kardeşlerimiz ne yer? Ne içer? Ne hâldedirler acaba?.. Hâkezâ Bosna, hâkezâ adını bile unuttuğumuz, tek tük haber aldığımız veya kimsenin haberi olsa da haber yapmadığı, tâ Hazreti Ömer döneminde Sahâbilerin ayak bastığı bereketli topraklar, ismi geçince akla direniş ve cihad gelen Çeçenya… Suriye’de devam eden ve Irak’taki gibi koskoca bir halkın neredeyse baştan başa kırıldığı bir iç savaş, Mısır’da Mursî ve arkadaşlarının hâlâ mahpus olmaları, hâkezâ hâlihazırdaki idam kararları… Tunus, Cezayir, Fas ve diğerleri… Bütün bir Ortadoğu, bütün bir Büyük Doğu Coğrafyası kan kusuyor… Endonezya, Filipinler, Moro, Sumatra Adası  ve ismini cismini bilmediğimiz, Japonya’daki, Hollanda’daki, Avusturalya’daki, Yeni Gine’deki kardeşlerimiz ve Türkiye’de gözümüzün önünde Müslüman olduğu için hâlen hapiste olan, işkence gören Müslümanlar, gönüldaşlarımız, arkadaşlarımız, direnişçiler… Her zaman dilediğimiz gibi Allah-ü Teala’dan şu mübarek günlerde niyâzımız bu parçalanmışlıktan, bölünmüşlükten ve ahiret hayatını sevmekten çok dünya hayatını sevmekten kurtularak ümmetin, Büyük Doğu Coğrafyası’nın felaha kavuşması…

*

Ramazan’ın 20. Günündeyiz… Gâzâ ve rahmet ayı Ramazan’da yeni bir sayımızla yine beraberiz. Maalesef her Ramazan olduğu gibi bu Ramazan da Ümmet-i Muhammed için, hepimiz için yine buruk geçiyor. Yasadışı İsrail Devleti yine hiçbir hak ve hukuk kâidesi tanımadan ve bütün sözde “uluslararası kamuoyu”nu hiçe sayarak Filistin ve Gazzeli kardeşlerimizin üzerine bombalar yağdırıyor, katliam yapıyor. Bu mesele üzerinde durmak istediğimiz iki husus var. Birincisi, İslâm ümmetinin “birlik” olamama problemi, bir devleti olmaması problemi ve bu problemden doğan bütün menfîlikler… İkincisi yine birincisi ile iç içe olmak üzere, Anadolu merkezde olmak üzere Büyük Doğu Coğrafyası’nda birçok hareket, kıpırdanış ve nevzuhur olmasına mukâbil bütün bunların bir sebebe, gayeye, ideale bağlanılamaması, bütün bir fikir etrafında toplanılamaması… Elbette bu mesele yeni bir mesele değildir; Kanuni’den Tanzimat’a, Tanzimat’tan 1. Dünya Savaşı’na, 1. Dünya Savaşı’ndan Cumhuriyet’e ve o günden bugüne dek uzanan bir boşluğun, başıboşluğun ve kısaca İslâm’ın aşk ve vecdini kaybedişimizden ötürü biriken bir yığın, binlerce yığın problemler silsilesi… 

Bilindiği üzere Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu Yürüyen Büyük Doğu İBDA ile kısaca üzerinde durduğumuz bu meselenin hâlli faslını izâh etmiş, anlatmış, çözüm tekliflerini ve yollarını işlemiştir. 

Bu haftaki kapağımızda Ramazan ayının ortasında büyük bir imtihan veren, Filistinli, Gazzeli kardeşlerimizi kapağımızda işledik ve “Gazze bedelini ödüyor, Ümmet nerede?” dedik.

Kapak mevzumuzu yazarımız Ömer Emre Akcebe “Gazze’nin Vebâli Kimin Boynunda?” başlıklı yazısı ile değerlendirdi.

*

Sezaî Dilbilen yine Gazze’deki zulüm ve gelişen hadiseler üzerine “Büyük Doğu Harekete Geçti Ey İsrail; Çeteni Al Git Filistin’i Boşalt” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Dergimizde bulabilirsiniz.

Kâzım Albay bu sayımız için Seyyid Fehim Hazretlerinin torunu Mehmed Said Arvas ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Alâkayla okuyacağınızı umuyoruz. 

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun kaleme aldığı ve her hafta dergimizde tefrika edilen Ölüm Odası B/YEDİ’nin bu haftaki alt başlığı “TEKNİK-SİSTEM”…

Geçtiğimiz sayılarımızda haberini duyurduğumuz okur buluşması 12 Temmuz günü gerçekleşti. Oldukça bereketli geçen organizasyonda iftarımızı yaptıktan sonra okurlarımızın telkinlerini dinledik ve not ettik. Müzisyen Murat Taner’in de bir ud performansı oldu. Bu buluşmanın detaylı teferruatını dergimizde bulabilirsiniz. 

*

Bolu’da “Salih Mirzabeyoğlu’na Özgürlük” kampı devam etmekte… Orada bulunan kamp görevlilerinin kaleme aldığı bir bildiriyi dergimiz sayfaları içinde bulabilirsiniz.

Genç 28 Şubat Platformu, Kadir Gecesi için, Bolu F tipi cezaevi önünde Kumandan Salih Mirzabeyoğlu başta olmak üzere tüm Müslümanların serbest bırakılması için bir organizasyon düzenliyor. Baran Dergisi ekibi olarak biz de bu organizasyona katılacağız. Bu vesileyle bu haberi de sizlere duyururken hepinizi Kadir Gecemizi daha anlamlı kılmak ve duayı icrâda aramak adına oraya bekliyoruz. 

*

Haftaya yeni bir sayıda görüşmek ümidiyle, yaptığımız ibadetlerin, tuttuğumuz oruçların, verdiğimiz zekatların kabulünü Sûbhan Allah’tan niyaz ediyoruz. Ramazan’ın yemek yeme ve düzenli beslenme ayı olmadığını başta da söylediğimiz gibi Rahmet ve cihat ayı olduğunu, din-i mübîn’in emirlerinin bizlere bildirildiği Kur’an-ı Kerim’in indiği, İslâm’ın dünya üzerinde var kalmak yahut yok olmak hududunda bir savaşın gerçekleştiği Bedir Harbi’nin içinde bulunduğu bir ay olduğunun ehemmiyetine binaen tekrar hatırlatıyoruz. Yerine göre bir gülümseme sadakadır, bazen ise yerine göre bir gazete bayiinden dergi almak sadakadır… Ve yerine göre de her türlü usûlüyle düşmana karşı yapılan her hamle bir sadakadır. Allah bütün sadakalarımızı katında kabul etsin inşallah. Vesselam!