Selâm ve Duâ ile…   

Bilindiği üzere, ilk defa olmak üzere halk oylamasıyla Cumhurbaşkanlığı Seçimi yapıldı ve seçimi Recep Tayyip Erdoğan ilk turda kazanarak 12. Cumhurbaşkanı oldu. Elbette hemen söylemeli ki; bu sıradan bir seçim değil, hatta seçimden öte bu hâdise, milletin bugüne kadar süregelen rejim anlayışının değiştirilmesi adına kendisine verdiği bir yetki olarak da görülebilir.

Bu meselede ilk başta altı çizilmesi gereken en mühim hususlardan birisi de şudur:

Bugüne kadar uzanan Türkiye’deki İslâmcı gelenek içerisinde İslâmcı siyasetin muhayyel plandan çıkarılıp ilk defa fikrî bir bütünlük olarak toparlanması, külliyat hâlinde ortaya konulması, adına “Yeni Dünya Düzeni” denilen köhnemiş eski dünya sistemine karşı gerçek “Yeni Dünya Düzeni”ni pratik olarak gösteren bilindiği üzere Büyük Doğu-İBDA Fikriyatıdır…

Büyük Doğu-İBDA Fikriyatı’nın son 30 yılda toplumun genel fikir çerçevesine ektiği radikal tohumlar bugün canlanan toplumsal hafızanın dinamiğidir. Recep Tayyip Erdoğan ise özellikle 2007 senesinden sonra yaptığı müsbet hamlelerle içtimaî hafızanın canlanmasını tetiklemiştir. Bugün gelinen noktada Türkiye ilk defa bağımsızlığa giden yolda ilerlemekte müşahhas adımlar üzerindedir. İlk defa millî bir çıkış ile Amerika yahut Avrupa’dan atanmadan, Müslüman Anadolu İnsanı memleketin idarî ve siyasî yetkisini direkt olarak kendi eliyle teslim etmiştir. Aslında bu durum daha evvel dergimizde yayınladığımız yazarımız Şükrü Sak’ın kendisi ile gerçekleştirdiği söyleşide, Mütefekkir Sayın Salih Mirzabeyoğlu’nun “Şartlar Türkiye’yi tarihî misyonunu üstlenmeye zorluyor!” sözünü dikkate alarak da okunabilir; Türkiye, Avrupa-Batı tandanslı yönelimlerini üzerinden atmak için adeta bir kabuk değiştirme mevsimine girmiştir. Bu meyanda 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimden bir gün evvel Mahmud Efendi Hazretlerini ziyaret etmesi, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasının ardından İstanbul’un manevi Fatih’i büyük serdar ve sahâbîlerden Ebu Eyyub-El Ensarî Hazretlerini ziyaret etmesi hem Türkiye ve hem de dünya kamuoyuna verilen bir mesaj olarak mânidardır…

Söylediklerimizin hülasası hâlinde Büyük Doğu-İBDA Fikir Anlayışının çerçevesi içerisinde bu memleketin hem zihnî hem reel prangalardan kurtulması için hareket eden her şahıs, kurum ve kuruluşun destekçisi olmak fikrimizi ve fikriyatımızı desteklemek mânâsına gelmektedir; Recep Tayyip Erdoğan da bu tablo içerisinde müsbet hamlelerine devam ettikçe desteklenecek ve ona karşı çıkanlara karşı çıkılacak bir pozisyondadır… Bu açıkça söylediğimiz ve verdiğimiz desteğin geri çekilmesi için tek sebep biraz evvel bahsettiğimiz çizgiden sapılması noktasında olacaktır çünkü biz, hiçbir zaman kuru kuruya bir şahsın yahut kurum ve kuruluşun yanında-karşısında olmak durumunda olamayız. Müslüman Anadolu İnsanı’nın ruhiyâtı yansıtıldıkça, bu aziz ruhun yeşermesi için gerekli hamleleri kim yapıyorsa yapsın o bizdendir biz de ondan! Nitekim Mütefekkir Sayın Salih Mirzabeyoğlu’nun “İslâmın hâkimiyeti, ümmetin topyekûn kurtuluşu dâvâsı söz konusu olduğunda, garazsız ve ivâzsız bütün mü'minler kardeştir…” sözünden hareketle söylemek istiyoruz ki İslâm ümmeti için, bu memleketin çıkarı için yapılan her müsbet hamleyi biz bir parti yahut bir şahsın malı olarak değil, bu memleketin bir kazanımı olarak görürüz...

Bu hafta kapağımızda Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye tarihinde ilk defa halkın oyları ile Cumhurbaşkanı seçilmesini kapağımıza taşıdık ve manşetimizde “Sömürgeden Bağımsızlığa… Büyük Doğu-İBDA’nın Başlattığı ‘Radikal Dönüşüm’ ve Yeni Politik Hamle” dedik.

Kapak mevzuumuzu Ömer Emre Akcebe kaleme aldı ve yazısının başlığı “Ne Uzlaşma, Ne Teslim, Ne Hiçlik; Yalnız Mutlak Fikirde Birlik! Yalnız Mutlak Fikrin iktidarı!” Yine bu mevzuyla alâkalı olarak Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç ile bir söyleşi gerçekleştirdik ve fikirlerini aldık. Dergimizde bulabileceksiniz.

*

Cumhurbaşkanlığı seçimini Erdoğan’ın kazanmasının ardından Mütefekkir Sayın Salih Mirzabeyoğlu “12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, seçim sonuçlarının hayırlara vesile olması temennisi ile tebrik ediyorum” diyerek avukatı Hasan Ölçer aracılığı ile bir açıklama yaptı. Bu açıklamayı da dergimiz muhtevasına aldık.

*

Diğer muhtevamıza geçecek olursak;

Yazarımız Faruk Hanedar, “Saflar Netleşiyor” başlıklı yazısıyla IŞİD ve Cumhurbaşkanlığı seçimi vesilesiyle Büyük Doğu Coğrafyası’ndaki dönüşüm sürecini ele aldı. 

Geçen hafta Bolu F-Tipi Cezaevi’nden tahliye olan yazarımız-gazeteci Şükrü Sak ile kendi tahliyesi, Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun cezaevinden çıkışı ve Türkiye’deki son siyasî gelişmeler üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Fatih Turplu’nun dergimiz için yaptığı bu söyleşiyi alâka ile okuyacağınızı umuyoruz…

Sezaî Dilbilen ise “Niyeti Ciddi Değil ki, Birlikte Mücadele Edelim!” başlıklı bir yazı ile dergimizde.

Mütefekkir Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun kaleme aldığı ve her hafta dergimizde tefrika edilen Ölüm Odası B/YEDİ’nin bu haftaki alt başlığı “BAŞYÜCELİK DEVLETİ (SAHABİLERİN ROLÜ VE MÂNÂSI)”…

Yeni yazarlarımızdan Ramazan Sevinç’in “Ebû Zer El Ğıfâri” başlıklı yazısını da dergimizde bulabileceksiniz.

Gülçin Şenel’in bu haftaki yazısının başlığı “Sırça Fanus’ta Bir Şaire: Sylvia Plath.”

Fatih Turplu’nun “Akşehir, Ulu Cami, Nasreddin Hoca Hazretleri ve Seyyid Mahmud Hayrânî Hazretleri” başlıklı yazı dizisinin bu hafta 2. bölümünü yayımlıyoruz.

Türkiye’den ve dünyadan haberlerimiz, Panorama Filistin sayfamız ve diğer haber-yorumlarımızla birlikte bu haftanın muhtevası böyle… Gelecek hafta görüşmek dileğiyle, Allah’a emanet olun…